Türkiye-Çin İlişkileri Sempozyumu Gerçekleştirildi

Türkiye-Çin İlişkileri Sempozyumu, 4 Aralık 2021 Cumartesi günü İstanbul Üniversitesi (İÜ) Prof. Dr. Fuat Sezgin Kongre Kültür Merkezi’nde gerçekleştirildi.

Uygur Akademisi Vakfı, Türk Eğitim-Sen İstanbul 10 no’lu Şubesi, İÜ Milliyetçi-Ülkücü Akademisyenler Birliği, Türk Dünyası Araştırmaları Vakfı, Yıldız Teknik Üniversitesi (YTÜ) ve İstanbul Üniversitesi’nin ortaklaşa düzenlediği sempozyum, Doğu Türkistan’da hapiste bulunan Doç. Dr. İlham Tohti ile ilgili kısa bir tanıtım filminin izlenmesi ile başladı. Ardından İÜ Rektörü Prof. Dr. Mahmut Ak, Türk Eğitim-Sen İstanbul 10 No’lu şube ve İÜ Milliyetçi-Ülkücü Akademisyenler Birliği adına Prof. Dr. Mustafa Delican, Türk Dünyası Araştırmaları Vakfı adına Dr. Öğr. Üyesi İbrahim Akış, Uygur Akademisi Vakfı (UYAV) adına Dr. Ferhat Kurban Tanrıdağlı ve İlham Tohti Enstitüsü adına Enstitü Başkanı Enver Can açılış konuşmalarını yaptılar.

Uygurların Mandela’sı: İlham Tohti

Uygur asıllı bir akademisyen ve insan hakları savunucusu olan İlham Tohti hakkındaki tanıtım filminde Tohti’nin hayatına ve çalışmalarına dair bilgiler verildi. Filmde, 1994 yılından itibaren Uygur Özerk Bölgesi’nin ekonomik ve sosyal sorunlarıyla ilgilenmeye başlayan Tohti’nin, 23 Eylül 2014’te Urumçi Bölgesel Mahkemesi’nce bölücülükle suçlanarak ömür boyu hapis cezasına çarptırıldığından bahsedildi. Çinli aydınlar tarafından “Uygurların Mandela’sı” olarak anılan Tohti’nin 10’dan fazla ödüle layık görüldüğü ve üç defa da Nobel Barış Ödülü’ne aday gösterildiğinin anlatıldığı tanıtım filminin ardından açılış ve protokol konuşmalarına geçildi.

Dr. Ferhat Kurban Tanrıdağlı: “Doğu Türkistan Meselesi Tüm Dünyanın İlgisini Çekiyor”

Uygur Akademisi Vakfı (UYAV) adına konuşma yapan Dr. Ferhat Kurban Tanrıdağlı, bu yılın başında “Çin Algısı” başlıklı bir TÜBİTAK projesi düşündüklerini ancak salgından dolayı bazı anket çalışmalarına müsait bir ortam olmadığını dile getirdi. Tanrıdağlı, konunun gün geçtikçe daha da önemli olmaya başlamasıyla Kutadgu Bilig’deki “Cihan sana bakmazsa sen cihana bak” öğüdünden hareketle konuyu sempozyum haline getirmeye karar verdiklerini ifade etti. Konunun daha çok insanın ilgisini çekmesi amacıyla sempozyumun başlığına “Türkiye-Çin İlişkileri” şeklinde karar verdiklerini söyleyen Tanrıdağlı, Doğu Türkistan meselesinin her zaman önemli bir konu olduğundan bahsetti. 90’lı yılların başından beri gündemde olan konunun günümüzde tüm dünyanın ilgisini çektiğini belirten Tanrıdağlı, sözlerini “Bugünkü sempozyumun her şeyden önce Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin ali menfaatleri, Türk dünyasının ortak çıkarları ve Doğu Türkistan’ın geleceği için hayırlara vesile olmasını diliyorum” diyerek noktaladı.

Enver Can: “Doğu Türkistan’da Tam Bir İnsanlık Dramı Yaşanmakta”

İlham Tohti Enstitüsü adına Enstitü Başkanı Enver Can konuşmasına 1970’li yıllarda Doğu Türkistan halkının feryadını Avrupa kamuoyuna duyurma amacıyla İsa Yusuf Alptekin tarafından Almanya’ya gönderilen gençlerden biri olduğunu söyleyerek başladı. Gazeteci olarak çalıştığı yıllarda kendini siyasetin içinde bulduğunu belirten Evren Can sözlerine şöyle devam etti: “1990 yılında Türkiye dışında, demokratik bir ülke olan Almanya Münih’te ilk sivil toplum örgütümüzü kurduk. 1999 senesinde eski Doğu Türkistan Milli Kurultayını ve 2004’te de Dünya Uygur Kurultayını kurmuş bulunduk.”

2014 senesinin yeni bir dönemin başlangıcı olduğunu ifade eden Can, İlham Tohti’nin müebbet hapis cezasına çarptırılması ile İlham Tohti İnisiyatif Hareketi adıyla bir sivil toplum örgütü kurarak barışı, adaleti ve hukukun üstünlüğünü savunan Tohti’yi, Batı kamuoyuna tanıtmaya çalıştıklarını söyledi. Bu çalışmaların başarılı olduğuna inandığını dile getiren Can, bunun nedeni olarak Tohti’nin ardı ardına aldığı uluslararası insan hakları ve hürriyet ödüllerini ve defalarca aday gösterildiği Nobel Barış Ödülü’nü gösterdi. Evren Can, Tohti’nin Nobel Barış Ödülü’nü kazanmasıyla, fedakarlığı, cesareti ve haklı savunuculuğunun yanında Doğu Türkistan halkının haklı davasının da dünya çapında mühürlenmiş olacağını vurguladı. Konuşmasına “Doğu Türkistan’da tam bir insanlık dramı yaşanmakta. Topraklarını dişiyle tırnağıyla koruyan kardeşlerimiz kelimenin tam anlamıyla beka mücadelesi vermektedir” sözleriyle devam eden Can, 21. asırdaki bu soykırıma karşı birçok demokrasinin tepki gösterdiğini belirtti. Buna rağmen çoğu Türk devleti ve İslam aleminin buna sessiz kaldığını da dile getiren Can, şu anki siyasi konjonktürde Türk milletinin vereceği en etkin desteğin İlham Tohti’nin Nobel Barış Ödülü’ne aday gösterilmesi olduğunu söyleyerek konuşmasını bitirdi.

Prof. Dr. Mustafa Delican: “Bilgi En Geçerli Değer ve En Büyük Silah”

Prof. Dr. Mustafa Delican, Türk Eğitim-Sen İstanbul 10 no’lu Şube ve İÜ Milliyetçi-Ülkücü Akademisyenler Birliği adına gerçekleştirdiği konuşmasında, akademik çalışmaların en önemli amacının bilgi paylaşımı ve bilgi üretimi olduğunu belirtti. Sözlerine “Bilginin bütün zamanlarda en geçerli değer olduğunu ve bazen de en büyük silah olduğunu hepimiz biliyoruz” şeklinde devam eden Prof. Dr. Delican, bilginin üretilmesi kadar bu üretimin sürekli kılınması gerektiğinin de altını çizdi. Bilginin aynı zamanda ilgili kurumlar ve birimler tarafından değerlendirilmesi gerektiğini ifade eden Prof. Dr. Delican, sadece ekonomik ve siyasi alanda değil, bütün alanlarda bilimsel bilgi üretilmesine ihtiyaç olduğundan söz etti. Küreselleşen ve uzaktaki ülkelerin yakın komşu olduğu bir dünyada, dünyanın her tarafında ne olduğunu bilmek ve bunun farkında olmak, takip etmek gerekliliğini vurgulayan Prof. Dr. Delican, sözlerini şöyle sürdürdü: “Dünya milletlerini nüfus ve potansiyel olarak değerlendirecek olursak, benim kanaatim sadece on beş- on altı milletin birbiriyle mücadelesinden ibaret bir dünya görürüz. Bunun farkına varmak demek, 350 milyondan fazla nüfusa sahip olan Türk milletlerinin, yeni dünya düzeni dedikleri bu süreç içerisinde çok daha aktif ve etkili olması gereken bir döneme girmiş olması gerek demek” Son kırk yıldır yani Soğuk Savaş’ın bitişinden bugüne kadarki dönem içinde Türk dünyasının hala birbirini tanıma, birbiriyle ilişki geliştirerek yarına hazırlık yapma sürecinde olduğunu söyleyen Prof. Dr. Delican, Çin’i her zaman yakından takip ettiklerini belirtti. 1980’li yıllarda “Çin Uyanınca” adlı bir eser olduğunu ancak sınırları dışına çıkmamış bir Çin’in neler yapacağıyla ilgili çok fikirleri olmadığını söyleyen Prof. Dr. Delican, Türk’ün ayak basmadığı coğrafya olmadığını ve bu coğrafyada sağlam temeller üzerinde durmanın yolunun bilimsel bilginin geliştirilmesi ve üretilmesinden geçtiğini vurgulayarak konuşmasını sonlandırdı.

Dr. Öğr. Üyesi İbrahim Akış: “Onurlu ve Eşit Bir Yaşam Hakkı”

Turan Yazgan’ın ölümünden sonra oluşturulan Turan Yazgan Büyük Ödülü’nün 2018 yılında Doç. Dr. İlham Tohti’ye verildiğini ifade eden Dr. Öğr. Üyesi Akış, İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’nin girişinde de belirtildiği gibi “İnsanlık ailesinin bütün üyelerinin doğal yapısındaki onuru ile eşit ve devredilemez haklarını tanımanın dünyada özgürlük, adalet ve barışın temeli olduğunu” söyledi ve tek isteğini şöyle açıkladı: “Tüm insanlık alemi için de Doğu Türkistan halkı için de bu haklara sahip bir hayat”

Bir Fikir Mutfağı Olarak İstanbul Üniversitesi

İstanbul Üniversitesi’nin Türkiye’de yükseköğretimi başlatan ve şekillendiren bir kurum olduğunu söyleyen İÜ Rektörü Prof. Dr. Mahmut Ak, Türk milletinin hissiyatına uygun olarak ülkeyle alakalı konuları takip etmekte kendini sorumlu addettiğini ifade etti. Önemli olanın sadece takip etmek değil, gençlerin doğru şekilde bilgilenmesini sağlamak olduğunu vurgulayan Prof. Dr. Ak, gerek ulusal gerekse uluslararası projelerle teknik meselelerin yanında sosyal meseleleri de canlı tutmak kararlılığında olduklarını belirtti. İstanbul Üniversitesi’ni bir fikir mutfağı olarak betimleyen Prof. Dr. Ak, pek çok akademik dergiye sahip olduklarını dile getirdi. İÜ’nün ürettiği bilgilerin dünya tarafından da yakından takip edildiğine dikkat çeken Prof. Dr. Ak’ın aktardığına göre, İÜ’nün şu anda son hazırlığı süren iki dergi de katıldığı zaman 57 akademik dergisi bulunmakta ve bunun 38’i TR DİZİN’de, 17’si Web of Science’ta, 11’i SCOPES’ta taranmış vaziyette. İÜ’nün en önemli özelliklerinden birinin nitelikli bilgi üretmek ve ürettiklerini hem akademik dergileri hem de akademisyenleri vasıtasıyla geniş kitlelere ulaştırmak olduğunu belirten Prof. Dr. Ak, “Şu anda sayfamıza girip baktığınızda, 24 bin 600 yazar tarafından yazılmış 32 bin makalenin tam metinleriyle ücretsiz olarak açık erişime sunulduğunu görebilirsiniz. Öte yandan üniversitemiz Nadir Eserler Kütüphanesi ile de öncü olan bir kurum. 8 bin yazma eserin yine erişime açık olduğunu belirtmek isterim” dedi.

Prof. Dr. Mahmut Ak: “Çin’le İlişkilerde Uygurlar Engel Değil, Fırsat” 

Prof. Dr. Ak, en büyük arzusunun, dünyanın her yerine ulaşmış olan Türk milletinin fertlerinin bulundukları yerde huzur ve refah içerisinde, her türlü emniyet hissine sahip olarak, öncü olma pozisyonlarını inşa edecekleri bir ortamda yaşamalarını sağlamak olduğunu belirtti. Prof. Dr. Ak, bu yönüyle Cumhurbaşkanının son girişimi olan Türk Devletleri Teşkilatı’nın, Türk milletinin yerinden doğrulmasını ve sahip olduğu tarihi kimlikle kendinde var olan gücü göstermesini sağlayacağını ifade etti. Teşkilatın zirvesine, İsa Yusuf Alptekin’in davasına uygun düşecek şekilde, Türkiye Cumhuriyeti’nin öncülük ettiğini dile getiren Prof. Dr. Ak, Türk milletinin kendi belleği ve kimliğinin farkında olarak, sadece Türklere değil, dünya barışına da hizmet edecek şekilde meseleleri yakından ama öncülük ruhu içerisinde takip ettiğini belirtti.Pek çok talihsizlik yaşamış olan Uygur Türklerinin acısını paylaştıklarını söyleyen Prof. Dr. Ak, Uygur Türkleri için “Davası davamız olan, tarihin bize emaneti soydaşlarımız, kardeşlerimiz” dedi. Prof. Dr. Ak, Uygur Türklerinin diğer Türk unsurları gibi bulundukları yerde hiçbir emniyet riski taşımadan hayatlarını devam ettirmelerini arzuladıklarını belirtti. Diğer taraftan Türkiye ve Çin ilişkilerinin çok eskiye dayandığını ifade eden Prof. Dr. Ak, Çin’le ilişkilerin daha da iyi bir noktaya ulaşması için Uygur Türklerinin bir engel değil, aslında bir fırsat olduğunu dile getirdi. Bu sempozyumun konuya yakından bakılması ve ne tür sorumluluklar taşınması gerektiğini gösterecek olması sebebiyle önemli bulan Prof. Dr. Ak, konuşmasını sempozyumu düzenleyen hocaları ve kurumları kutlayarak bitirdi.

Açılış ve protokol konuşmalarının ardından sempozyum, YTÜ İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mehmet Akif Okur’un, İÜ Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. İlyas Topsakal’ın ve İÜ İktisat Fakültesi Çalışma Ekonomisi ve Endüstri İlişkileri Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mustafa Delican’ın başkanlıklarında üç oturum şeklinde devam etti. Konuşmacılara katılım belgesinin verildiği sempozyum, İÜ Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü’nden Dr. Öğr. Üyesi Ali Ahmetbeyoğlu’nun kapanış konuşmasıyla sonlandı.

Haber: Esen Dolma
Fotoğraf: Melis Arıner
İÜ Kurumsal İletişim Koordinatörlüğü



Öne Çıkan Haberler

hukuk meclis simülasyon

Rektörümüz Prof. Dr. Mahmut Ak, Hukuk Atölyesi Kulübü Üyesi Öğrencileri Ağırladı

dilmerkezi eğitim Türkçe

İÜ Dil Merkezi Yabancı Dil Olarak Türkçe Öğretimi Öğretmen Akademisi Başlıyor

bangladeş konferans

Bangladeş – Türkiye İlişkileri Konferansı ve Sergi Açılışı Gerçekleştirildi

engelliler ENUYGAR

“Erişilebilirlik Varsa Engellilik Yoktur”

yayınevi kitap

İstanbul Üniversitesi Yayınevi'nden Yeni Kitap: "Türkiye’de Eğitim, İstihdam ve Yetiştirmede Olmayan Gençler"

TÜBA ödül başarı

Türkiye Bilimler Akademisi (TÜBA) Uluslararası Akademi Ödülleri’nden İstanbul Üniversitesi’ne 3 Ödül