Türkiyat Araştırma Enstitüsü Açılış Töreni ve "Akademik Sohbetler"in İlki Olan “Dîvânu Lugâti’t-Türk” Paneli Gerçekleştirildi
Türkiyat Araştırma Enstitüsü’nün yeni binasının açılışı ve yeni binadaki ilk etkinlik olan “Dîvânu Lugâti’t-Türk Paneli" enstitünün yeni yeri olan Seyyid Hasanpaşa Medresesi’nde gerçekleşti. Kurdele kesimiyle başlayan açılış, saygı duruşu ve İstiklal Marşı ile devam etti. Açılışa; İstanbul Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Mahmut Ak, Türkiyat Araştırmaları Enstitü Müdürü Prof. Dr. Mustafa Balcı, İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Hayati Develi, İstanbul Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Fikren Turan, Fatih Sultan Mehmet Vakıf Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Musa Duman, Haliç Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Azmi Bilgin ve Fatih Sultan Mehmet Vakıf Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Kemal Yavuz katıldı.
Açılış konuşmasını yapmak için söz alan Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü Müdürü Prof. Dr. Mustafa Balcı, “Sayın rektörüm, sayın dekanım, kıymetli misafirler katılımınızdan dolayı çok teşekkür ederim. Son yaşadığımız bir yıldaki maceramızdan bahsetmek istiyorum ve tam bir araştırma enstitüsü ifadesine nasıl ulaştığımızın hikayesini anlatmak istiyorum. 2019 yılında yaşadığımız deprem, Türkiyat Enstitüsü için bir avantaja dönüştü. Tabii ki deprem istediğimiz bir şey değil fakat neticesinde böyle bir ortama kavuştuk. Orada hizmet verdiğimiz bina kullanılamaz hale gelince bir mekân sorunu yaşadık ve yeni bir binaya taşınma ihtiyacı gündeme geldi. Sonra bu medresede hizmet veren üniversitemizin araştırma merkezleriyle yerleşme ortaya çıktı. Buraya taşınma söz konusu olunca bu kitapların yerleştirilmesi ve kitapların buraya sığdırılması ciddi bir hesap gerektirdi. Yapı işlerindeki arkadaşlarımızla görüşerek, çift taraftı kitaplıklar kurduk ve böylece yaklaşık 200 bin kitabımız buraya sığacak duruma geldi” dedi.
“Türkoloji Alemine ve Üniversitemize Hayırlı Uğurlu Olsun Diyorum”
Hayırlı olsun dilekleriyle sözlerine başlayan İstanbul Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Fikret Turan, “Aslında Türkiyat’a yabancı olmayan bu bina, daha önceki yıllarda Türkiyat’ın birinci binasından sonra taşındığı ikinci binasıdır. Dolayısıyla eski binamıza geri dönmüş olduk. Tabiii ki doğal afetlerin ve depremin olduğu bir şehirde yaşıyoruz. Güvenli bir yerin olması tüm kurumlarımız için olduğu gibi böyle bir kurum için de ciddi önem arz etmektedir. Ben de bütün Türkiyat çalışanlarına, Türkoloji alemine ve üniversitemize hayırlı uğurlu olsun diyorum” şeklinde konuştu.
“Burada Elimizi Attığımızda Çok Önemli Yayınlara Ulaşabiliyorduk”
Prof. Dr. Fikret Turan’dan sonra söz alan İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Hayati Develi, “Ben de 2012 yılının son ayları bir teşehhüt miktarı kadar burada müdürlük yaptım. Cumhuriyetin ilk araştırma kurumlarından bir tanesine, çok büyük hocalarımızın müdürlük yaptığı bir yere, müdürlük yapmak heyecan verici bir duyguydu. Hemen neler yapabiliriz diye istişare toplantıları ve birtakım planlamalar yaptık. O kısa zamanda sanırım güzel şeyler yaptık. Buranın kütüphanesi biz Türkologlar için adeta ilmi bir mabet gibidir. Burada kendimizi mutlu ve güvende hissediyoruz. Burada elimizi attığımızda çok önemli yayınlara ulaşabiliyorduk. Şimdi de burada son çıkan gazeteler, dergiler ve akademik yayınlar bulunabilmeli ve burası canlı bir ilmi mabet haline dönüştürülmeli diye düşünüyorum” ifadelerini kullandı.
“Yüksek Lisans ve Doktora Programlarımız Açıldı”
Pandemi Dolayısıyla açılış törenine çevrim içi katılan Fatih Sultan Mehmet Vakıf Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Musa Duman, “İçinizde her halde en yaşlı, en eski müdür ben oluyorum. Benim müdürlük yaptığım yıllar kütüphanenin araştırmacılara kapalı olduğu bir dönemdi. Kütüphane çok değerliydi ve çalışanlar bile istifade edemezdi. Sonra ben ve diğer müdürlük yapan arkadaşlarımız Türkiyat’a daha bir hareket getirdiler diye düşünüyorum. Yüksek lisans ve doktora programlarımız açıldı ve hala devam ediyor. İmkanlar çerçevesinde orayı canlandırdık. Bundan sonrasında da daha canlı olacağına inanıyorum ve yeni binanın hayırlı, uğurlu olmasını diliyorum” dedi.
“Asıl Amacımız Hazine Olan Türkiyat Enstitüsü’nün Kitaplarının Erişime Açılmasıdır”
Kütüphanenin okuyucular açısından erişilebilir olmasının önemine değinen Haliç Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Azmi Bilgin, “Bugün Türkiyat Enstitümüzün yeni binasına taşınması için toplanmış bulunmaktayız. Biz daha önce eski binamızın depreme dayanıklı olmadığını atandığımız ilk günlerde öğrenmiştik. O günden sonra yer arayışı içine girildi ve bunun üzerine tekrar eski binamıza taşınmış olduk. Bu vesileyle eski ama tekrardan yeni olan yerimiz hayırlı olsun diyorum. Tabii bizim müdürlüğümüz zamanında olsun, diğer müdürlerin zamanında olsun asıl amacımız hazine olan Türkiyat Enstitüsü’nün kitaplarının erişime açılmasıdır. Bununla beraber kütüphanemizin okuyucular açısından kolayca ulaşılabilir hale gelmesidir. Bu yeni binada bu amacımızın inşallah daha iyi imkanlarla sunulacağını düşünüyorum” diyerek sözlerine son verdi.
“Okuyan Herkes Bu Kitaplarda Bütün Türkoloji Dünyasını Dolaşacak”
Türkiyat Enstitüsü’ne memur olmanın 50. yılını kutladığını belirterek başlayan Fatih Sultan Mehmet Vakıf Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Kemal Yavuz, “Türkiyat’a memur olduğum zaman 20-22 yaşlarında bir gençtim. Kütüphane memurluğuna başlamış olmam sebebiyle bazı sıkıntılar da çekiyordum. Özellikle Rusya’dan gelen kitapların fişlenmesi meselesi beni biraz zahmete sokuyordu. Sonrasında rahmetli hocam beni böyle görünce, olmaz böyle deyip bana Rusça öğretmeye başladı. Kütüphaneden Kiril alfabesiyle yazılmış kitaplar bulup oradan okumaya gayret ederdim. Buradaki hatıralarım gerçekten anlatmaya çalışsam sayfaların ötesinde olur ve bir kitap olabilir. Bugün geldiğimiz bu mekân, bizi bütün Türklük alemine açan bir mekân. Yaptığımız kongreler ile tüm insanlar buraya gelip tüm İstanbul’u geziyor ve tüm Türkologlar birbirleriyle tanışıyordu. Şimdi burada bulunan kitaplar da tüm Türk dünyasına açık. Okuyan herkes bu kitaplarda bütün Türkoloji dünyasını dolaşacak” ifadelerini kullandı.
“Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü, 1924 Yılında Kurulan İlk İlmi Araştırma Enstitüsüdür”
Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü’nün kuruluşundan bugüne nasıl geldiğini anlatan İstanbul Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Mahmut Ak, “Değerli dekanım, değerli müdürüm ve bu güzel kurumda daha önce müdürlük yapmış kıymetli hocalarım, bu salonda ve ekranda bizlerle olan Türkiyat dostlarını bu güzel günün vesilesiyle gururla, heyecanla selamlıyorum. İstanbul Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü, 1924 yılında kurulan ilk ilmi araştırma enstitüsüdür. Türk dilini, tarihini, coğrafyasını, edebiyatı ve sanatını topluluk olarak Türklerin yaşayışlarını araştıracak kurum veya kurumlara duyulan ihtiyaç tanzimattan sonra gelişen süreçte anlaşılmış. Bilhassa, örgün öğretimin yayınlaşması ve farklı eserlerin çoğalıp memleketin her yerine dağılması, okutulacak ders kitaplarında okutulacak bilgiler için gerekli araştırma ve incelemeye olan ihtiyaç devrin aydınları tarafından devletin böyle kurumları açması olarak dile getirilmektedir. Gazi Mustafa Kemal Atatürk, milletçe ve devletçe araştırmalar için bir birimin kurulması gerektiğinin farkındaydı. Cumhuriyetin ilanından sonra Köprülüzade Mehmet Fuat’ın İstanbul Dârülfünun bünyesinde Türk kültür ve medeniyetini, dil, edebiyat, tarih ve sanat alanların konusunu inceleyecek, araştıracak ve bunların neticelerini yayınlayacak bir ilim müessesesi kurmakla görevlendirildi. Bir yıllık hazırlık döneminde sonra 12 Kasım 1924 yılında İstanbul Dârülfünun Edebiyat Fakültesi’ne bağlı bir ilim ve kültür yuvası olan Türkiyat Enstitüsü kuruldu” ifadeleri ile sözlerine başladı.
“Sahasında Çok Önemli Olan Bu İhtisas Kütüphanesi Büyük Bir Boşluğu Doldurmakta”
Enstitü bünyesinde kurulan kütüphanenin kurulduğu günden beri enstitünün en önemli yerlerinden biri haline geldiğini vurgulayan Prof. Dr. Ak, “Sahasında çok önemli olan bu ihtisas kütüphanesi büyük bir boşluğu doldurmakta ve sahada çalışacaklara önemli katkılar sağlamaktadır. Türkiyat Araştırmaları kütüphanesinin temelleri 1914 yılında cihan harbinden önce Kazan’dan satın alınıp getirilen yaklaşık 5 bin kitaplık koleksiyondur. Söz konusu kitaplardan yarısından fazlası Kafkas Türklerine ait olup, Türkiyat araştırmaları alanında büyük başarılara imza atan Nikolay Katanov’dan satın alınmıştır. Diğer kısmı da Kazan ve çevresinde bulunup satın alınmış kitaplardan oluşmaktadır. Bu kütüphane devlet tarafından satın alınarak İstanbul Dârülfünun’a ardından da Türkiyat Enstitüsü’ne tahsis edilmiştir” diyerek sözlerine devam etti.
“Bu Kubbenin Daha Nice İlmi Sohbetlere Tanıklık Edeceğine İnanıyorum”
Prof. Dr. Ak sözlerini su şekilde tamamladı: “Kıymetli misafirler bugün burada hem Türkiyat Enstitüsü’nün yeni binasındaki ihtisas kütüphanesinin açılışı hem de akademik sohbetler başlığı altında devam edecek olan toplantıların ilki mahiyetindeki Dîvânu Lugâti’t-Türk paneli için toplanmış bulunmaktayız. Türkiyat alanında Orhun Yazıtları’nın bulunup okutulmasından sonraki en önemli gelişme, şüphesiz Kâşgarlı Mahmud’un Dîvânu Lugâti’t-Türk’ünün bulunmasıdır. Bugün burada gerçekleştirilecek olan Dîvânu Lugâti’t-Türk panelinin düzenlenmesini nice başka çalışmalara vesile olacak adım olarak görebiliriz. Ben bu vesileyle her şeyden önce asli hüviyetine kavuşmuş bu binanın altında bulunmanın başlı başına bir değer olduğunu düşünüyorum. Bu kubbenin daha nice ilmi sohbetlere tanıklık edeceğine inanıyorum.”
Açılış konuşmalarının ardından Dîvânu Lugâti’t-Türk paneline geçildi. Panelin canlı yayın kayıtlarını YouTube hesabımızdan izleyebilirsiniz.
Haber: Sevda ÖZDEMİR
Fotoğraf: Başar UZUN, Aylin Ay
İÜ Kurumsal İletişim Koordinatörlüğü
Öne Çıkan Haberler
İlçe Bazında Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Endeksi Projesi’nin Sonuçları Açıklandı
İÜ Sağlık Bilimleri Enstitüsü Lisansüstü Eğitime Hazırlık Kursu Gerçekleşti
10. Uluslararası Suç ve Ceza Film Festivali’nin Akademik Açılış Programı Çevrim İçi Gerçekleştirildi
İstanbul Üniversitesi Dil Merkezi Online/Canlı Yabancı Dil Kursları Başlıyor!
İstanbul Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi Vezneciler Kliniği’nin Açılış Töreni Gerçekleştirildi
Prof. Dr. Ayşe Resa Aydın: “Herkes İçin Erişilebilirlik Varsa Engellilik Yoktur”