“Millî Marşlar Bir Milletin Ülkesini ve Devletini Bir Bütün Olarak Sonsuza Kadar Koruma, Yükseltme ve Yüceltme İradesinin En Somut Şeklidir”

İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi tarafından 2021 İstiklal Marşı Yılı için hazırlanan “Bağımsızlığa Uzanan Yolun 100. Yılı” etkinlikleri başladı. İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü’nden Prof. Dr. Namık Sinan Turan’ın moderatörlüğünde gerçekleşecek toplam 6 programdan oluşan “Bağımsızlığa Uzanan Yolun 100. Yılı” isimli etkinliklerin ilki 9 Mart Salı günü Prof. Dr. İsmail Kara tarafından “Mehmet Akif’in Entelektüel Portresi” başlığıyla İstanbul Üniversitesi Rektörlük Binası Mavi Salon'da gerçekleştirildi.


Bağımsızlığa Uzanan Yolun 100. Yılı isimli etkinliklerin ilki olan ve Prof. Dr. İsmail Kara tarafından “Mehmet Akif’in Entelektüel Portresi” adıyla gerçekleştirilecek olan etkinliğin verimli geçmesini dileyerek açılış konuşmasına başlayan İstanbul Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Mahmut Ak, “Bir milletin, devletin tarihinde önemli olan hadiseler vardır. Bu hadiseleri, yıl dönümlerinde anmanın, hatırlamanın ve kutlamanın, ilgili dönemi daha iyi anlamak, geçmişle bugünün muhasebesini yapmak adına pek çok faydası olduğu bir gerçektir. Millî marşlar bir milletin ülkesini ve devletini bir bütün olarak sonsuza kadar koruma, yükseltme ve yüceltme iradesinin en veciz ve somut bir şekilde dile getirildiği metinlerdir. Başka bir deyişle, bir milletin, istiklal, bağımsızlık, vatan sevgisi, dini inançlar ve mukaddes değerler karşısındaki tutumunu millî marşlar üzerinden okumak ve takip etmek mümkündür. İstiklal Marşımıza bu gözle baktığımızda millî tarihimizin, özel olarak Millî Mücadele’nin bir özetiyle karşılaşıyor, milletimizin, üzerinde büyük ölçüde ittifak ettiği, birbirinden ayrı düşünemeyeceğimiz iç içe geçmiş değerler manzumesinin, sade açık aynı oranda etkileyici bir üslupla dile getirildiğini görüyoruz. Böylesine önemli ve başarılı bir metin ise şüphesiz hayatını milletine, devletine ve ülkesine adayan, ait olduğu toplumu yakından tanıyan, ülkenin ayakta kalmak, varlığını devam ettirmek mücadelesi verdiği dönemlerde münevver olmanın kendisine yüklediği sorumluluk duygusuyla hareket eden Mehmet Akif Ersoy gibi bir aksiyon adamının ruhundan ve kaleminden çıkacaktı” diyerek sözlerine başladı.

“Uzun Süredir Edebiyatta Böyle Bir Şiiri Bekleyen Toplum Kendisini Anlatan Bu Marşı Çabucak Benimsemiştir”

İstiklal Marşımızda evrensel hale gelmiş olan bağımsızlık ve vatan sevgisi konularının özgün bir şekilde ele alınışı ve millet olarak bizim gerçeklerimizden hareket etmesi yönüyle orijinal bir marş olduğuna vurgu yapan Prof. Dr. Ak, “Başka bir husus da ilk millî marş olan Marseyyez’de ve pek çok diğer millî marşlarda ele alınmayan, görmezden gelinen bir yaklaşımın, bir bakış açısının İstiklal Marşı’nda karşımıza çıkmasıdır. Mehmet Akif Ersoy sanat anlayışının, dünya görüşünün bir sonucu olarak bağımsızlık, vatan sevgisi, kahramanlık konularını dini çerçevede, İslam inancı etrafında ele alır. Zaten marşın gücü de şairin bu meseleleri toplum hayatında uzun yıllardır belirleyici olan din çerçevesinde ele almasından gelmektedir. Mehmet Akif Ersoy bir anlamda toplumun duygularına tercüman olmuş. Uzun süredir edebiyatta böyle bir şiiri bekleyen toplum kendisini anlatan bu marşı çabucak benimsemiştir” dedi.

“Rahatlıkla Söyleyebiliriz ki Şiir Alanında Millî Mücadele’yi Anlatan En Güzel Metin İstiklal Marşı’dır”

Üniversitemiz Rektörü Prof. Dr. Ak, sözlerine şöyle devam etti: “Mehmet Akif Ersoy Millî duyarlılığından beslenen sanat gücünü en ustalıklı bir şekilde İstiklal Marşı ile yansıtmış ve gerek kendi şiirleri içinde gerekse Türk edebiyatında alanının en başarılı örneklerinden birisini vermiştir. Rahatlıkla söyleyebiliriz ki şiir alanında Millî Mücadele’yi anlatan en güzel metin İstiklal Marşı’dır. Aynı durum, öncesinde Balkan Savaşı ve Birinci Dünya Savaşı için de geçerlidir. Bu olaylar etrafında yüzlerce şiir yazılmakla beraber 1912’de yaşanan Balkan fecaatini müessir bir sada ile kaleme alan, Birinci Dünya Savaşı’nda kazanılan Çanakkale zaferini ustalıklı bir dille tespit eden de Mehmet Akif Ersoy olmuştur. Tarihi olayların hafızalara işlenmesinde edebiyat ve sanat, usta şahsiyetlerin elinde tartışılmaz bir güce ve etkiye sahiptir. Balkan Savaşı denince Hakkın Sesleri, Birinci Dünya Savaşı denince Çanakkale Şehitlerine ve Millî Mücadele denince İstiklal Marşı’nın akla gelmesi sebepsiz değildir. Unutmamalı ki bu şiirlerin Mehmet Akif Ersoy gibi kendi hayatını milletine ve ülkesine vakfeden, yaşadığı, hissettiği gibi yazan, yazdığı gibi yaşayan bir şairin elinden çıkması zaten böyle bir sonucu hazırlayacaktı.”

Prof. Dr. Ak, etkinliğin gerçekleşmesini sağlayan İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Sayım Yorğun’a, katkılarını sunacak olan Prof. Dr. İsmail Kara’ya ve etkinliğin moderatörlüğünü üstlenen Prof.

Dr. Namık Sinan Turan’a teşekkürlerini dile getirerek sözlerine son verdi.

“Mehmet Akif’i Değerlendiğimizde Hem Kalemi Hem Kelamı Güçlü İnsan Olarak Tanımlarız”

Prof. Dr. Mahmut Ak’ın açılış konuşmasının ardından selamlama konuşması için söz alan İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Sayım Yorğun, “Bugün aslında çok önemli bir kahramanı, şairi, mütefekkiri, siyasetçiyi ve çok önemli bir yayıncıyı konuşacağız. Aslında bu kadar farklı özellikleri bir tek kişinin şahsında bulmak çok zordur. Ama Mehmet Akif az önce söylediğim bütün özellikleri bünyesinde barındıran bir şair, bir devlet adamı ve bir kahramandır. Mehmet Akif’i özellikle değerlendirirken dikkat etmemiz gereken hususlardan biri Mehmet Akif’in batı kültürünü reddetmeyen ama batıyı değerlendirirken aynı zamanda medeniyet dediğin tek dişi kalmış bir canavar diyebilen bir entelektüeldir. Yine Mehmet Akif’in hayatına baktığımızda hayatı ile sanatı arasında sağlam bir bağın olduğunu görürsünüz. Yaşadığı gibi sanatını icra etmiştir, sanatını icra ettiği gibi de yaşadığına şahit oluyoruz. Tarihin bizim açımızdan çok önemli olduğunun farkındayız. Çünkü milletlerin hafızası da tarihtir, insanlığın hafızası da tarihtir. O nedenle tarih şuuruna sahip olmak, tarih bilincine sahip olmak ve tarihi anlamak ve yorumlamak özellikle geleceğimizi şekillendirmek için olmazsa olmazlardan biridir” ifadelerini kullandı.

Mehmet Akif Ersoy’un aynı zamanda bir veteriner hekim olduğunu belirten Prof. Dr. Yorğun, “Mehmet Akif özellikle yaşadığı dönemin acılarını çekmiş bir insandır. On dört yaşında babası vefat ediyor ve evini bir yangında kaybediyor. Milletinin yaşadığı acıları yaşayarak pişen olgunlaşan bir kahramandır. Mehmet Akif’i değerlendiğimizde hem kalemi hem kelamı güçlü insan olarak tanımlarız. Yine Mehmet Akif’in kişiliğine baktığımızda sözünü tutan adam, sözünde duran adam olarak tarihe not düşmek gerektiğinin altını çizmek gerekiyor. Mehmet Akif’in özellikle yaşamı boyunca yaptıklarına baktığımızda bir yönüyle Mehmet Akif bedeniyle Millî Mücadele’ye katkı sunmuş, bir yönüyle fikri çalışmalarıyla katkı sunmuştur” dedi.

“Mehmet Akif’in Şahsiyeti Dindarlık, Modernlik ve Muhaliflik Fikirleri Arasında Akıyor”

Açılış ve selamlama konuşmalarının ardından Mehmet Akif Ersoy’un hayatına ve fikir dünyasına dair önemli bilgiler aktaran Prof. Dr. İsmail Kara, “Mehmet Akif, istiklal marşımızın yazarı ve o dönemin birçok büyük edebiyatçısı gibi aynı zamanda bir düşünce adamıydı ve bir mücadele insanıydı. Yeni yeni işlerin içinden yürüyen biri fakat hayatı bugün bizim anlatmakta kısmen zorlanacağımız kadar epeyce mesafeli unsurlar taşıyan en azından üç farklı dönemi taşıyor. Dolayısıyla sanatı ve fikriyatını etkileyecek şekilde üç ayrı dönemden bahsetmemiz gerekecek. Bunlardan birincisi 1873-1908 arası olarak tanımlayabileceğimiz, Akif’in çocukluk, eğitim ilk memuriyeti ve ilk fikirlerinin teşekkül ettiği dönemdir. O dönemde özellikle İstanbul’da eğitimli ailelerin üç ana yönelişi var. Bunları önem sırasına göre sıralamıyorum çünkü konuya göre önem sıraları değişebilir. Bunlardan biri dindarlık, ikincisi modernlik, üçüncüsü muhalifliktir. Mehmet Akif’in şahsiyeti yetişme döneminde bu üç kuvvetli fikir arasında akıyor diyebiliriz” dedi.

“O Dönemde Mekteple Medrese Arasında Hem Kuvvetli İlişkiler Var Hem Uzaklaşmalar Var”

Mehmet Akif’in yetişmesindeki önemli unsurlar üzerinde duran Prof. Dr. Kara, “Bu unsurlar üzerimde kısada olsa durmamız gerekir. Çünkü bunlar Mehmet Akif’in fikriyatını sanatını ve mücadelesini yönlendirecek temel unsurlardır. Birincisi dindarlık, Mehmet Akif, bir medreselinin oğlu ve Fatih’te dünyaya geliyor. Bunlar çok önemli ve hiç şüphesiz bunlar Mehmet Akif’in dindarlığı, dini düşünceleri ve dini arayışları üzerinde etkili olan unsurlardır. Başka unsurlarda var, orada hafızlık var, mektepli olmasına rağmen medrese eğitimi alma arayışları var. Mektepli olması çok önemli, bir medreselinin çocuğu ama kendisi bir mektepli olarak yetişiyor. O dönemde mekteple medrese arasında hem kuvvetli ilişkiler var hem uzaklaşmalar var. Bu o yıllarda başlamış bir şey değil fakat o yıllarda kuvvetlenmiş bir şeydir. Bu biraz da Sultan Abdülhamit’in takip ettiği eğitim politikasıyla ilgili bir durumdur. Sultan Abdülhamit medreseleri yani geleneksel eğitim kurumlarını değil mektepleri birinci sıraya çıkaracak bir eğitim politikası yürüten ve bunu kuvvetlendiren bir padişah ve Mehmet Akif’te bundan çok ciddi derecede etkilenmiş biridir” ifadelerini kullandı.

“Mehmet Akif ile Sultan Abdülhamit’in Dindarlık Arayışları, Modernlik Arayışları Arasında Kayda Değer Hiçbir Mesafe Yoktur”

Buradaki dindarlık unsurunun aslında geleneksel bir dindarlık olmadığının altını çizen Prof. Dr. Kara, “Mehmet Akif, geleneksel dindarlık formlarına çok ciddi bir şekilde görmüş, hatta içinde yaşamış olmasına rağmen kendisinin din ve dindarlık anlayışı yeni ve modern anlayışların etkisinde olduğunu görüyoruz. Hafızlık, dışardan medrese eğitimi almak gibi geleneksel eğitim unsurlarıyla ilişkili olmakla beraber baytar mektebinde okumuş olması dolaysıyla orada aslında modern bilim anlayışıyla tanışıyor, pozitif bilimlerle tanışıyor. O yıllarda pozitif bilimler bugünkünden çok daha katı ve bizim konumuz itibarı ile söylersek dini düşünceyle mesafeli bir durumda fakat pozitif bilimler ile ciddi bir şekilde tanışmış olmasının bu entelektüel portresi içerisindeki yerini aslında daha detaylı bir şekilde ele almak gerektiğini görüyoruz. İkinci bir unsur modern bir karaktere sahip oluşudur. Buradaki modern kelimesini nasıl anlayacağız, sıradan bir zamanla mı sınırlı yoksa, buna aynı zamanda fikri entelektüel bazı vasıflar, etiketler yapıştıracak mıyız diye sorarsanız; bence düz bir kelime olarak bunu anlamak yetmez. Bu aynı zamanda bazen modernist diyebileceğimiz taraflara doğruda hareket eden, belki de bu baytar mektebiyle de ilişkilendirebileceğimiz, aynı zamanda dini yorumlarıyla da ilişkilendirebileceğimiz bir unsurdur. Onun için buna bir zaman başlığı değil aynı zamanda fikri bir yoğunlukta katabiliriz. Üçüncü unsur muhaliflik, bu da çok önemli Mehmet Akif ile Sultan Abdülhamit’in dindarlık arayışları, modernlik arayışları arasında kayda değer hiçbir mesafe yoktur. Sultan Abdülhamit de modern bir din arayışı içindedir. Bundan dolayı medreselerden ve tekkelerden ziyade mekteplere yoğunluk vermektedir. Ayrıca modernleşme istikametinde cumhuriyeti de hazırlayan önemli teşebbüsleri gerçekleştiren kişidir” dedi.

“Mehmet Akif’in Mesnevi ile Bu Kadar Üst Düzeyde Haşır Neşir Biri Olmasına Rağmen, Safahat’ta Mesnevi ve Mevlâna Hiç Geçmez”

Mehmet Akif Ersoy, iyi düzeyde Arapça, Farsça ve Fransızca bildiğinin altını çizen Prof. Dr. Kara, “Mehmet Akif’in aynı zamanda şair ve edebiyat hayranı bir insan olarak Arapça ve Farsçayla olan hukuku çok daha gelişmiş vaziyetteydi. Bu gelişmişlik ömrünün sonuna kadar devam ediyor ve onun bu dillere olan hakimiyetinin entelektüel portresinde, fikir, sanat ve ahlak hayatında da çok önemli bir yer tuttuğunu söyleyebiliriz. Hatıratlarda çok bahsedilir, Mehmet Akif’in iki tane yastık altı dediğimiz kitabı varmış, belki üçe çıkarabiliriz bunları. Bunlardan biri Celaleyn tefsiri, biri Mesnevi ve benim eklediğim yani hatıratlarda olmayan Sadi’nin Gülistan’ıdır. Mehmet Akif’in Mesnevi ile bu kadar üst düzeyde haşır neşir biri olmasına rağmen, Safahat’ta Mesnevi ve Mevlâna hiç geçmez. Çünkü Mehmet Akif Müslümanların ve İslam dünyasının, İslam dünyasındaki din anlayışının tasavvuf üzerinden devam etmesine de hiç razı değil. Yani burada çok önemli entelektüel bir problem var. Metinlerinde kendisini inşa eden en önemli unsurlardan birini hitap ettiği insanlara hissettirmiyor” şeklinde konuştu.

Mehmet Akif Ersoy’un dindar, modern ve muhaliflik olarak bahsedilen üç unsurun aslında şahsiyetinin üç unsuru olduğunun altını çizen Prof. Dr. Kara, “Hiç şüphesiz yeni dönemin şartlarında bu unsurlarda bazen çok ciddi yükselişler bazen inişler ve dalgalanmalar ihtiva ediyor. Bu ikinci dediğimiz dönemde hem şiirleri hem metinleri üzerinden hem de konuşmaları üzerinden biz artık onun fikriyatını, din anlayışını, siyaset anlayışını, ahlak anlayışını ve gelecek toplum tasavvurunu görebiliyoruz. Bunu hayatının birinci döneminde yapmamız bu kadar kolay değildi çünkü elimizde eserler mevcut değildi. Yeni din yorumları çerçevesinde İslamcılık kavramını burada kullanabiliriz fakat bu dönemdeki İslamcılık anlamı bugün kullanılan anlamdan çok daha geniş bir yelpazeyi içine alıyor. Bugün hem ülkemizde hem dünyamızda İslamcılık çok dar bir çerçeveye zorlanarak sokulmuş ve büyük ölçüde siyasetle sınırlandırılmıştır” dedi.

Haber: Sevda Özdemir, Nur Ergin
İÜ Kurumsal İletişim Koordinatörlüğü


Öne Çıkan Haberler

kadınbuluştayı

“Kadınların İş Hayatına Dahil Olması, Ülkemizin Kalkınması ve Daha İyi Bir Geleceğe Sahip Olması Açısından Oldukça Önemlidir”

Yeni Dönem Online/Canlı Yabancı Dil Kurslarımız Başlıyor!

iletişim

Türkiye'nin İhtiyacı; İstanbul Üniversitesi İletişim Fakültesi

Sağlık Kahramanlarımızın Tıp Bayramı Kutlu Olsun

istiklalmarşı mehmetakif

İÜ Devlet Konservatuvarı Öğrencileri Mehmet Akif'in Anısına İstiklal Marşı'nı ve 3 Ayrı Eseri Seslendirdi

OMAR Müdürü Gönül Paçacı Tunçay, Mehmet Akif Ersoy'u ve İstiklal Marşı'nı Anlattı