İstanbul Üniversitesi’nde Darülelhan’ın mirasına yakışır biçimde ve Türk musikisinin “uygulama-icra-eğitim” boyutlarının akademik seviyede yer bulması için kurulan Osmanlı Dönemi Müziği Uygulama ve Araştırma Merkezi (OMAR) başarılı çalışmalara imza atıyor. OMAR Müdürü Sanatçı Öğretim Elemanı Gönül Paçacı Tunçay, OMAR’ın çalışmaları hakkında bilgi verirken “OMAR, Osmanlı müzik tarihi eser birikimini bilimsel kriterlerle incelemek, tasnif etmek ve oluşturulan koleksiyonu daha kolay erişilir hale getirmek amacı ve icra faaliyetlerinde bulunmak düşüncesiyle kuruldu” dedi.

OMAR’ın İÜ Rektörlüğü’ne bağlı olarak 2012 yılında kurulmuş olup Emirgan’daki tarihî Mirgün Köşkü’nde yer aldığı bilgisini veren Tunçay, İÜ mensubu akademisyenlerden yedi kişilik bir Yönetim Kurulu ve kendi alanlarında uzman ülkemizin değerli bilim, kültür ve sanat insanlarından oluşan otuz kişilik bir Danışma Kurulu olan OMAR’ın resmî açılış töreninin 2013 yılı başında yapıldığını aktardı. Tunçay, “Törene kültür ve sanat camiasından iştirak eden çok önemli davetliler huzurunda 2010 yılından itibaren çalıştırdığım Türk Müziği İcra Heyeti ile “Rast gelsin” başlıklı açılış konseri verdik ve bu konserde 17. yüzyıl bestekârı Hatip-zâde Osman Efendi’nin 15 makam - 15 usulle bestelediği Rast Kâr-ı natıkanı seslendirdik” dedi.
“OMAR, Osmanlı müzik tarihi eser birikimini bilimsel kriterlerle incelemek, tasnif etmek ve oluşturulan koleksiyonu daha kolay erişilir hale getirmek amacı ve icra faaliyetlerinde bulunmak, sesli ve yazılı yayınlar yapmak düşüncesiyle kuruldu” diyen Tunçay, böylece mirasının devralındığı ilk konservatuar olan Darülelhan’da başlatılan ve ülkemizin kültür tarihi için son derece önem arz eden yayıncılık faaliyetlerinin yeniden başlatılarak kurumsal devamlılığın temin edildiğini belirtti. Tunçay, “Bu bağlamda OMAR’ın, Darülelhan Türk Musikisi Tasnif ve Tesbit Heyeti’nin çalışmalarını günümüz şartlarında sürdürme gayreti içinde olduğunu da ifade etmeliyim” dedi.
“Darülelhan Dönemi Taş Plak Kayıtlarını Dijitalize Ederek Tasnifledik”
Merkez çalışmaları hakkında bilgi veren Tunçay, OMAR’ da temel olarak yürüyen sürdürülebilir nitelikteki “Osmanlı Müzik Birikimi Multimedya Arşiv Projesi” (OMARŞİV) çalışmalarının devam ettiğini söyledi ve “Projeye hem içerik zenginleştirme ve malzeme toplama hem de altyapı hazırlama, seslendirme vb. açılardan hız kesmeden çalışıyoruz” dedi. İÜ Kütüphanelerinde bulunan müzik eserleri üzerinde yapılacak çalışmaların OMAR danışmanlığıyla sürdürülmesi ve ortak yayın için Kütüphane ve Dokümantasyon Daire Başkanlığı ile protokol imzalandığını söyleyen Tunçay, “Bilindiği gibi Üniversitemizin bünyesinde önemli müzik eserleri mevcut; Darülelhan arşivi ve Yıldız Koleksiyonu’ndan gelen müzik eserleri Nadir Eserler Kütüphanesi’nde, Türkiyat Enstitüsü’nde de Arel Koleksiyonu var” diyerek zaman içinde, OMAR’da yapılandırılan arşive buralardaki eserlerin dijital kopyalarının da dâhil edileceği bir bilgi havuzu oluşturmayı hedeflediklerini söyledi. “Çalışmalarımız özetle kitap ve ses kaydı (CD ve usb formatında) yayınları, bilimsel toplantılar, belgeye dayalı seslendirme faaliyetleri, salon konserleri, stüdyo kayıtları gibi çok yönlü faaliyetlerle devam ediyor” diyen Tunçay, üzerinde çalıştıkları malzemelerden hareketle yapılan müzikolojik basılı ve ses kaydı içeren yayınlardan şöyle söz etti:
• Öncelikle, yıllardır depolarda bekleyen çok önemli bir kaynak olan Darülelhan dönemi taş plak kayıtlarını dijitalize ederek tasnifledik. Bu kayıtlardan 60 eseri Sırlanmış Sesler başlığıyla kitapçık - CD formatında yayımladık ve geriye kalan 300’ün üzerindeki eseri de OMAR’ın sitesinden erişime açtık. Bu benim kişisel olarak da 40 yıldır takip ettiğim, özlemini duyduğum bir meseleydi. Böylece Anadolu’da yerinde fonografla kaydedilmiş ilk türkü derlemelerinden klasik eserlere, dinî müzik örneklerine kadar birçok nadir kaydı dinleyebilme ve bu sayede ülkemizin yakın dönem müzik icra biçimlerindeki değişimin en sahih örneklerine kavuşma imkânı bulduk.
• Dünyada tek nüshası bulunan 18. yüzyıl müzik yazması Kevserî Mecmuası’nın metin kritiği ve nota külliyatının çevirisi OMAR’ın bilimsel danışmanlığıyla 2014 yılında yayımlandı. Ardından, ülkemiz ve dünya müzikolojisi için çok önemli, iyi çalışılmış olan bu kitaptan seçilen ve daha önce hiç seslendirilmemiş 20 eserin yer aldığı Kevserî Mecmuası’ndan Seçmeler - 18. Yüzyıl ve Öncesinden Meçhul Saz Eserleri albümünü çıkardık.
• 2012 yılında İKSV ortaklığıyla “Itrî ve Dönemine Disiplinlerarası Bakışlar” başlıklı sempozyum ile 2016 yılında Şehir Üniversitesi ortaklığıyla “Tanburî Cemil Bey Sempozyumu”nu gerçekleştirerek geniş katılımlı uluslararası iki akademik toplantıya imza attık. Bildiri metinlerinden oluşan Itrî ve Dönemine Disiplinlerarası Bakışlar kitabı İKSV ortaklığıyla, 20. yüzyıl başlarındaki müzik yayınlarının ışığında meydana getirilen Tanburî Cemil Bey Tarafından kitabı da OMAR yayınları arasında yerlerini aldı.
• OMAR’ın kuruluşunun ertesi yılı ülkemizde ilk kez düzenlenen “Türk Müziği Yaz Okulu”nu başlattık. Her yıl bu uluslararası programa katılmaya hak kazanan öğrenciler ülkemizin önemli sanatçılarından yoğunlaştırılmış dersler almanın yanı sıra toplu icralarda yer alma ve önemli isimlerin katıldığı seminerlerde bulunma fırsatı elde etmektedir. Bu yıla dek her yıl farklı bir tema çerçevesinde altı kez gerçekleştirdiğimiz bu programın ürünleri olarak şu yayınları sayabilirim: Yaz Okulu Seminerleri’nin çözümlerinin kitaplaştırıldığı Ustalar OMAR’da, Erol Deran’dan Makamdan Makama Geçki Örnekleri (Kitap-CD), Osmanlı Müziğinde Külliyat ve Fihristler (CD), Mutlu Torun Eserleri (CD), Mümkün Mertebe – Osmanlı’dan Günümüze Müziğimizde Yenileşme (CD), Rönesans ve Bizden Yorumlar (CD), Kemençevi İhsan Özgen'in Onuruna (CD).
• Merkezimizin yayın faaliyetleri kapsamında, Önce Söz: Kâr-ı Nâtık kitap-usb yayını da 2017’de Üsküdar Belediyesi’nin katkısıyla hayata geçirildi. 1994 yılında sanatta yeterlik tezi olarak sunduğum ve zaman içinde geliştirdiğim, Osmanlı müziğinin en büyük ve didaktik formu olan kâr-ı nâtıkları toplu halde ele alan bu kapital eserle, bilinen en eski örneklerinden (Meragi’nin Şeş-âvazı, Hatipzade’nin Rast kâr-ı nâtıkı gibi) 20. yüzyıl ortasına kadar bestelenmiş tüm eski kâr-ı nâtıkların seslendirilmesi mümkün oldu. Türk müziğinin usûl ve makam geçki zenginliğine dayalı bu eserlerin kitap ve ses kaydı halinde yayımlanması yoluyla klâsik Türk musikisinin bu sözlü külliyatını temel ve kalıcı bir hizmet olarak gelecek kuşaklara devretmiş olduk. Ayrıca, OMARŞİV portalının tanıtım günü için hazırladığımız Müntehabât Hüzzam Faslı ve İÜ Alaeddin Yavaşça Armağanı gibi albümleri de yayınlarımız arasına ekleyebiliriz.
• Bu fasılda son olarak eklemek istediğim, süreli yayın olarak bizim için simgesel bir anlam da taşıyan Darülelhan Mecmuası’dır. 1924-25 yıllarında toplam yedi sayı çıkmış olan bu önemli derginin kaldığı yerden devam ettirilmesi vazifesine talip olduk ve 8. sayıdan itibaren yayımlamaya başladık. Çok önemli kültür adamlarından ve başka üniversite mensubu akademisyenlerden katkı almayı sürdürüyoruz; derginin 12. sayısı önümüzdeki haftalarda neşredilmek üzere hazırlıkları sürüyor.
Bunların yanında konser ve dinleti faaliyetlerine de aktif olarak devam ettiklerini bildiren Tunçay, şöyle sıraladı:
• 4 Haziran 2013 tarihinde 41. Uluslararası İstanbul Festivali kapsamında, Galata Mevlevihanesi’nde Şeyh Galip ve III. Selim konulu bir konser verdik. “Hüsn ü Aşk” başlıklı bu konserde Türk Müziği İcra Heyeti’ne Ahmet Özhan, Münip Utandı ve Leonidas Asteris solist olarak katıldı.
• 2013 yılının Nisan ayından başlamak üzere ayda bir kez, konservatuvarın eski mensuplarından Münir Nurettin Selçuk’un asistanlığını yapmış olan, 2018’de kaybettiğimiz sanatkâr Tülûn Korman hocamızla “Tülûn Korman ile Meşk - Meşkin Son Hali” başlıklı müzikli toplantılara başladık. Son derece ilgi gören bu toplantılar her ay farklı bir makamda yapıldı. Katılımcılara önceden repertuvar ve dinleme listesi gönderilerek meşk gününde tüm davetliler ve sanatkârlar eserleri birlikte icra ettiler. Sayısı onu bulan bu meşk toplantılarında yer verilen yüz elliye yakın eserin seslendirilmesine ve hatırlanmasına vesile olduk.
• Faaliyetlerimiz arasında yer alan “Itrî ve Dönemi”, “Bir Kültür Muhiti Olarak Osmanlı’da Meclisler”, “Osmanlı Devlet Geleneğinde Müzik”, “Gelenek- Modernite Ekseninde Osmanlı Müziği”, “Kazasker ve Dönemi Eserlerinden Örnekler” gibi konferans, panel ve sempozyumların beraberindeki akademik vasıflı konserleri de özellikle belirtmek isterim.
• “Hazîne-i Evrâk-ı Mûsıki” adı altında, Kâğıthane’deki Osmanlı Arşivi Daire Başkanlığı Kongre Merkezi’nde çeşitli tarihlerde verdiğimiz üç konserde, Osmanlı Arşivi’nde bulunan yazma notalardan faydalandık ve bu eserlerin ilk seslendirmelerini yaptık.
• TRT 2 kanalında yayımlanmakta olan “Çocuklara Yadigâr” başlıklı Osmanlı çocuk müziği temalı animasyon kliplerinin stüdyo kayıtları OMAR Türk Müziği İcra Heyeti tarafından yapıldı. Projeye belge ve içerikler konusunda da destek verdik.
• 20. yüzyılın başlarında Şamlı Selim tarafından yayımlanmış olan “Notalı Kartpostallar” içinden seçilen 15 örneği de stüdyoda seslendirerek paylaşıma açtık.
• Uzunca müddettir sürdürdüğümüz ve devam edeceğimiz “Mavi Salon Konserleri” ile Üniversitemizin tüm idarî ve akademik personelinin de katılımına açık olan bir konserler dizisi düzenlemekteyiz. Salı günleri Rektörlük binasında prova ettiğimiz eserleri, her ayın ilk Salı gününde halka açık bir konserde icra etmekteyiz
• Tüm bu ve benzeri çalışmalarımızın detaylarını internet sitemizde (https://osmanlimuzigi.istanbul.edu.tr/) detaylandırarak yayınlıyor ve sosyal medya hesaplarımızdan da düzenli olarak duyuruyoruz.

“Prof. Dr. Nevzat Atlığ hocamız tüm ses kayıt arşivini ve arşivindeki malzemeyi OMAR’a bağışladı”
OMAR’ın kuruluşundan itibaren bazı önemli koleksiyonerlerin desteğini alarak nadir nota yayın serilerinin taramalarını aldıklarını söyleyen Tunçay, sözlerine şöyle devam etti: “Kişisel arşivimde mevcut olan tüm malzemeyi de bu toplama dâhil ederek yola çıktık. İki yıl önce, Kültür Bakanlığı’nda görevlendirilmiş olduğum yıllarda tasnifine başladığım rahmetli müzikolog ve koleksiyoncu Etem Ruhi Üngör’ün çok önemli kütüphane ve arşivi OMAR adına satın alındı; Rektörlüğümüzün desteğini ve Cumhurbaşkanlığı Strateji ve Bütçe Dairesi’nin katkılarını burada tekrar dile getirmek ve şükranlarımı arz etmek isterim. Bu arşiv, çalışma mekânımız olan Mirgün Köşkü’nde fizikî kütüphane koşulları hazır olduğunda merkezimize nakledilmek üzere şu anda Nadir Eserler Kitaplığı’nda korunuyor. Bu bağlamda hizmet alımıyla istihdam ettiğimiz tarih ve edebiyat formasyonlu elemanlarımız da öncelikle yazma güfte mecmuaları üzerinde çalışmaya başladılar. Bu mecmuaların şu ana kadar 14 tanesi tarandı ve transkripte edildi, bazıları hakkında tanıtıcı makaleler hazırlandı. Geçen yıl bizler açısından gurur verici bir hadise gelişti ve alanımızın duayen müzik adamı, devlet sanatçısı Prof. Dr. Nevzat Atlığ hocamız tüm ses kayıt arşivini ve arşivindeki malzemeyi OMAR’a bağışladı. Bu bağış üzerinde çalışmaya ve eserleri tasnifleyerek portalımıza eklemeye başladık.”
OMARŞİV’e Dünyanın Her Yerinden Erişiliyor
OMAR’a geçen yılsonunda arasında ender örneklerin de bulunduğu 90 civarında taş plak bağışı aldıklarını söyleyen Tunçay, “Müzik camiasından zaman zaman böylesi başka bağışlar yapılacağı şeklinde duyumlar da almaktayız. Merkezimizde bu malzemelerin kayıt altına alınması ve kataloglanması işlemleri titizlikle yerine getiriliyor” dedi. Alt yapı çalışmalarına daha önce başlamış olmakla birlikte yaklaşık iki yıl önce, Osmanlı-Türk müziği eserlerinin tüm versiyonlarının yan yana görülüp karşılaştırılabileceği çevrimiçi arşiv projesi olan Osmanlı Dönemi Müziği Arama Karşılaştırma Portalı OMARŞİV’i hayata geçirdiklerini kaydeden Tunçay, farklı koleksiyonlardan temin edilen yazma ve matbu müzik eserlerini taradıktan sonra makam, usul, form, kaynak, alfabe-notasyon cinsi ve yazıldığı dönemlere ilişkin bilgilerle ilişkilendirerek dönem dönem OMARŞİV’in web sitesi olan http://omarsiv.istanbul.edu.tr/ adresinde erişime açtıklarını ifade etti.
Bugün itibariyle iki bini aşkın esere ulaşılabilen sitede yayımlanmak üzere hazırlanan sekiz binden fazla eserin de taramasının yapılmış olduğunu belirten Tunçay, “Bu arşivin büyük bölümü 1928 yılı öncesi yazılmış Osmanlıca matbu ve yazma kaynaklardan meydana gelmektedir. Arşivde yer alan eserlerin birçoğu unutulmuş eserler ya da bugün bilinen eserlerin daha eskiden yazılmış hâlleridir” dedi.
“Yayınlamak Üzere Kayıt Yaptığımız Son Eser “Teşrifiye Marşı”nın İlk Seslendirmesidir”
Tunçay, OMAR’ın güncel çalışmaları hakkında şunları söyledi:
• Suzidil Faslı CD Projesi: Fasıl geleneğinin günümüzde yaşayan en önemli isimlerinden ve İcra Heyeti’nden emekli olmadan önce yıllarca birlikte görev yaptığımız Serhanende Nurettin Çelik’le, uzun süren provalar sonucunda Ada Stüdyo’da bir kayıt gerçekleştirdik. Çelik’in 1950’li yıllarda talebesi olduğu Agopos Alyanak’ın Hamparsum defterlerinden çevirdiği Suzidil eserlerden müteşekkil bir şarkı faslı. Bu aralar CD’nin kitapçığına konacak metinler üzerinde çalışmaktayım. Albümü inşallah yakında yayımlayacağız.
• Darülelhan Mecmuası: Çok değerli yazıları içeren 12. Sayının dizgisi devam ediyor. Haziran ayı sonuna doğru yayımlanmış olur diye düşünüyoruz.
• Etem Ruhi Üngör Hatıratı: Arşiv ve kütüphanesi OMAR için satın alınan merhum araştırmacı ve koleksiyoner Etem Ruhi Üngör’ün anılarının kitabı OMAR’da yayına hazırlanıyor.
• Matbu Rum Müzik Kaynaklarında Türk Müziği: Rum alfabesiyle Türkçe (Karamanlıca) ve kilise notası ile hazırlanmış olup Osmanlı-Türk Müziği eserleri ihtiva eden, İstanbul’da basılmış kitapları tanıtan, inceleyen bir eserin yayına hazırlık çalışması OMAR araştırmacılarından Miltiadis Pappas tarafından sürdürülüyor. Kitabı Türkçe, Yunanca ve İngilizce üç dilli olarak yayımlayacağız.
• İlk matbu fasıl örnekleri: İstanbul’da 1870’lerde Hacı Emin Efendi gibi nota yazan ve yayımlayan kişilerin bastığı en eski fasılları, notada yazdığı halleriyle seslendirmeye ve stüdyoda kaydetmeye başladık. 1900’lerin başlarına dek yayımlanmış olan 7-8 fasıl mecmuasını tamamladığımızda, tıpkıbasımlı ve ses kayıtlarını içeren bir usb ilavesiyle çıkaracağız.
• Mavi Salon Konserleri: Eylül ayında provalara kaldığımız yerden devam ederek Ekim ayında sezonun ilk konserini vermeyi planlıyoruz.
• Özel günlerdeki paylaşımlar: Bazı önemli müzisyenlerin ölüm yıldönümü (Tülûn Korman, Tanburî Necdet Yaşar ve Hâfız Kâni Karaca için hazırladığımız videolar gibi) veya millî-resmî bayramlara tesadüf eden özel günlerde, o günle ilişkili yayın, arşiv kaydı veya ilk seslendirme (Yaslı gittim, Cumhuriyet ve Rumeli marşları gibi) hazırlayarak paylaşıma açıyoruz. En fazla ilgi gören ve sosyal medyada takip edilen faaliyetlerimizin biri budur.
• Yayınlamak üzere kayıt yaptığımız son eser ise 19 Mayıs için hazırlamak istediğimiz ama salgın nedeniyle toplu çalışma yapamadığımız için ertelediğimiz “Teşrifiye Marşı”nın ilk seslendirmesidir. Muallim İsmail Bey’in bestelediği ve 1928 öncesi Şamlı İskender yayını olan ve “Ey esir bir milleti azm ile yoktan var eden” mısraıyla başlayan bu marşın kaydını da OMAR’da gerçekleştirdik.
OMAR'dan Çanakkale Zaferi İçin İki Farklı Çanakkale Türküsü Kaydı
OMAR, 18 Mart Çanakkale Zaferi'nin 105. yıl dönümü dolayısıyla iki farklı Çanakkale Türküsü kaydı yayınladı. Bu kayıtlarla ilgili olarak Tunçay, “Çanakkale Zaferi ile özdeşleşen “Çanakkale Türküsü”nün çok yaygınlıkla bilinen hâlinden daha değişik yazılmış iki farklı notasını fark etmiş ve üzerinde çalışmak üzere ayırmıştım. Sözleri, melodileri ilginç farklar içeriyordu ve bugün bilinen (Muzaffer Sarısözen’in Kastamonulu Âşık İhsan’dan derlediği) hâlinden daha önce yayımlandıkları belliydi” dedi. “İkisi de 1915-20 yılları civarında İstanbul’da basılmış olan notalardan biri, Ali Rıza Muzıka Mağazası’nın Gıda-yı Ruh başlıklı serisi içinde yayımlanmıştı ve “Edirne’den çıktım başım selamet / Çanakkale'ye vardım koptu kıyamet” dizeleriyle yer başlıyordu” diyen Tunçay, sözlerini şöyle sürdürdü: “İkinci türkünün notası ise Şamlı Selim’in Risale-i Musıkiye - Chant Turc başlıklı küçük boy yaprak nota serisinden çıkmıştı, “Çanakkale Marşı” başlığını taşıyordu ve eserin bestecisi Kemani Kevser Hanım olarak yazılıydı. Bunun sözleri ise “Edirne’den çıktım başım selamet / Harbe dâhil olmadan koptu kıyamet” dizeleriyle başlamaktaydı. Notalardan birini önceden stüdyoda İcra Heyeti ile kaydetmiştik, diğerini de OMAR’da bir saz ve bir sesle kaydederek notalar hakkında kısa bir açıklama ekledik ve 18 Mart’ta internette paylaştık. O günlerin yarattığı hassasiyetin de etkisiyle bu ses kayıtları çok ilgi gördü ve gazetelerde yayımlandı. Ulusumuz için bu kadar önemli bir tarihe ufacık da olsa vurgu yapma imkânı bulduğumuz için son derece mutlu olduğumu bu vesile ile tekrarlamak isterim.

Gönül Paçacı Tunçay: “Müziğin geçmişten bu güne yazılı kaynakları üzerinden düşünecek olursak, öncelikle bu yazma ya da matbu kaynakları anlamlandırmakla ilgili süreci anlamak, anlamlandırmak ve anlatmak gerekiyor”
Tunçay, genel yaklaşımlarını ve fikirlerini paylaşarak sözlerini şöyle sonlandırdı:
“Biz bugün hangi makama, hangi usule, hangi kriterlerle bakıyoruz nazariyat açısından? 17. yüzyılın başlarında İstanbul’a, saraya getirilen Ali Ufkî müziğimizi nasıl duydu? Ali Ufkî'nin duyduğu Hüseyni bizim kafamızda canlanan Hüseyni makamı mı? Burada sorular çoğalıyor ve işin içinde ciddi bir değişim var. Değişim her alanda olduğu gibi kaçınılmaz. Uzun süre yazılmamış, sözel gelmiş bir alanda değişim çok daha önemli. Ondan sonra bir bakıyorsunuz, yaklaşık yarım asır sonra Dimitri Kantemir, “usul-i kadim üzre musiki, usul-i cedid üzre musıki” diyor. Yani yine 17. yüzyıldan söz ediyoruz ama orada da eskilik, yenilik, değişim söz konusu ediliyor. Kantemir’in icralarına da öyle bakmalıyız. Kantemir eserleri notaya alırken bugünkü tempo işaretleri, nüans işaretleri, metronom sayısı, gider, usûl vesaire mevcut değil. Bu kavramlar bize yazıyla aktarılmıyor. Ufkî ve Kantemir’in yazmaları, dönemlerinde birebir yazılmış çok az sayıdaki müzik kaynaklarıdır, ancak henüz sesin kaydedilemediği bir zaman diliminde yazılmışlardır. Oradan nasıl bir bilgi çıkarmaya çalışılabilir?
Bana göre evvela müzik dilini anlamaya çalışmak lazımdır, örneğin Kantemir’in tanbur çaldığını biliyoruz. Onun notaya aldığı eserlerde, alış biçimlerinde acaba tanbur mızrap vuruşunun etkisi var mıydı? Kendisi harf notası icat etmiş, bunların altlarına yazdığı bazı simgelerle, o sesleri tefrik edebilmek için, birtakım nazik farkları başka işaretlerle belirtme ihtiyacı duymuş. Ali Ufkî gibi Batı notasını uyarlamamış. Bu daha özel ve gelişkin bir durum aslında, daha tekil. Yalnızca 18. yüzyıl müzikçisi Kevserî, Kantemir notasını kullanmış. Birebir Kantemir’in öğrencisi oldu mu, bilemiyoruz. Kevserî nayî olduğu için, ney ezgilerinin, ney üslûbunun nasıl yansıdığını görmek lazım. Bu biraz arkaik gözükebilir ama çok gelişmiş bir yöntemdir müziği dönemlendirmek ve dönemin koşullarıyla anlamaya çalışmak.
Bir başka açıdan, çeşitli tarihlerde, Rum kilise notası (neumatic) veya Hamparsum notasıyla yazılan eserler üzerinde de benzer yöntemlerle çalışılmalıdır. Böylece müziğimizin dayandığı geniş malzeme ve gerçek yapısı anlaşılabilecektir. Günümüzde bu ses mirasına yalnızca tekrar edilegelen, daralan bir repertuar üzerinden, yani çok dar bir boyuttan bakıyoruz maalesef. Ayrıca çok daha geç dönemlerde, 19. yüzyılın ikinci yarısından itibaren yayınlanmaya başlamış olan notalar, güfte mecmuaları, nazariyat kitapları vb. malzeme dağınık ve eksik durumda olup tam içerikleri çalışılmamıştır. Örneğin ilk aşamada, Osmanlıca Perakende Nota Yayınları Envanteri çıkarılması için İskender Kudmanî’nin Müntehabat, Onnik Zadoryan’ın Nevhât gibi adlarla yayınladığı nota serilerinin yeni harflere aktarılarak listelenmesi, ardından fasıl defterleri ve bestekâr külliyatlarının da çalışılarak, farklı birçok açıdan ele alınması gereklidir.
Diğer taraftan 20. yüzyılın başlarından itibaren sesin kaydedilmesi ve yayılarak dinlenilmeye başlanması mümkün olmuştur. Bu aynı zamanda müziğin kendisinin de bir anlamda standardize olması demektir. Bu durum icracının devreye girdiği, çok önemli olduğu, şifahî geleneğin biricik, ünik olma özelliğinin bir başka vasıtayla standartlaştırılıp yayılması anlamına geliyor. Ama müzik doğal kaynağında akarak değiştiği yani geliştiği sürece, bu gelişme ve yaşama özelliği o kadar önemli hâle geliyor ki sonuçta “iyi ki olmuş” deme noktasına geliyorsunuz. Örneklersek, biz o sayede Tanburi Cemil Bey’in segâh perdesini nasıl bastığını duyuyoruz. Darülelhan derlemelerindeki bir ilk kayıtla diğer anonim varyantlara baktığımızda da demografik yapının, toplumsal yaşamın, tarihin, coğrafyanın etkilerini seziyoruz. Bu nedenle müzikte basılı yayınlar kadar, daha kısa bir zaman aralığını kapsasa da ses kayıt arşivi de çok önemli.
Özetle, OMAR’da bu çalışmaların her nev’ini başlatma amacıyla 8 yıl önce yola çıkmıştık. Bir kısmı niyet seviyesinde de olsa hayli mesafe aldığımızı söyleyebiliriz bugün. Bunlarla birlikte daha yapılması gereken çok şey ve malzeme mevcut. Umarım merak uyandırmayı ve özendirmeyi başarabilir ve gelecek kuşaklara bu zengin kültürel mirası devredebiliriz.”
Haber: Hande Nur Ocak
İÜ Kurumsal İletişim Koordinatörlüğü