Hopa Seli Hakkında Coğrafi Perspektifte Değerlendirme Yapıldı
İÜ Edebiyat Fakültesi Coğrafya Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Hüseyin Turoğlu, 1-3 Eylül 2015 tarihleri arasında; Artvin’in Hopa ilçesinde meydana gelen sel, taşkın ve heyelan afetini araştırmak, bilimsel gözlem ve tespitler yapmak amacıyla bölgeye gitti.
Artvin’in Hopa ilçesi ve yakın çevresinde 24 Ağustos 2015 günü, sıra dışı yağışlara bağlı olarak can ve mal kayıplarına neden olan sel, taşkın ve heyelanlar meydana geldi. Bölgeye giderek değerlendirmeler yapan Prof. Dr. Turoğlu, sel, taşkın ve heyelanların özellikle Hopa merkez, Çamlıköy, Sugören, Sundura, Cumhuriyet, Sanayii, Yoldere mahallelerinde ve civar köylerde etkili olduğunu belirtti. Sel, taşkın ve heyelanlar sırasında; 8 can kaybı ve biri çocuk, diğer ikisi yetişkin olan 3 kişinin kayıp olmasının yanı sıra birçok maddi ve manevi kayıplara ve hasarlara rastlandığını ifade eden Prof. Dr. Turoğlu, çok sayıda büyükbaş ve küçükbaş hayvan ile kümes hayvanlarının telef olduğunu ve çay, fındık bahçeleri, seralar ile meyve bahçelerinin sel, taşkın ve heyelanlardan farklı boyutlarda zarar gördüğünü söyledi. Sonuçları itibarıyla Prof. Dr. Turoğlu, Hopa ve çevresindeki bu doğa olaylarını “afet”, etkili olduğu alanı da “afet bölgesi” olarak tanımlamanın mümkün olduğunu dile getirdi.
Meydana gelen sel, taşkın ve heyelan olayları aslında bir bütünün parçaları olarak kabul edilebileceğini belirten Prof. Dr. Turoğlu şunları ifade etti: “Sel, taşkın ve heyelan olayları birbiri ile ilişkili olan, birbirini tetikleyen doğa olayları şeklinde gelişti. Yörenin jeomorfolojik, hidrografik özellikleri ve magmatik anakayanın üzerinde bulunan; ayrışma ürünü gevşek ve kil, silt, ince kum gibi ince taneli malzemelerden oluşan zemin, sığ heyelanlar için uygun koşulları sağlıyor. Sıra dışı yağışlar; suya doygun hale gelen ayrışma zonunda, regolitik sığ heyelanlar şeklinde kütle hareketleri için tetikleyici oldu. Can kayıpları ise heyelan olaylarının neden olduğu zararların sonucu gerçekleşti.”
Hopa Meteoroloji İstasyonu verilerine göre, Hopa’da 22 Ağustos’ta 58,4 mm, 24 Ağustos’ta 64,0 mm, 25 Ağustos’ta ise 135,6 mm yağış oldu. Bu yağışların şiddetli sağanak karakterdeki sıra dışı yağışlar olduğunu belirten Prof. Dr. Turoğlu, Hopa ve yakın çevresinde sel, taşkın ve heyelanların meydana gelmesinde tetikleyici rol oynadığını dile getirdi. Prof. Dr. Turoğlu, “Yörede yerleşim amaçlı olarak kullanılan jeomorfolojik birimler; yüksek eğimli vadi yamaçları, akarsu ve derelerin denize ulaştıkları ağız bölümlerindeki birikim düzlükleridir. Yüzeysel akış; bütün yamacı kaplayarak “Seyelan” ve kabaca bir vadiyi takip ederek kontrolsüz ve yüksek enerjili bir akış gösteren “sel” şeklinde davranış göstererek hasarlara neden oldu. Magmatik kayalardan oluşan vadi yamaçları ve yüksek kesimler şiddetli kimyasal ayrışma sonucu oluşan kalın ve gevşek bir ayrışma ürünü bir örtü ile kaplı olması yüzeysel akışın asılı yükünü arttırmasına neden oldu. Yüzeysel akış, çoğu yerde; kil, silt, ince kum gibi asılı yük olarak taşınabilen ince malzemeler nedeni ile çamur seli karakteri kazandı” açıklamalarında bulundu.
Kısa süreli etkili olan selin ardından daha uzun süre göllenme etkisini sürdüren taşkına dönüşerek drenaj havzalarının düz ve düze yakın, çukur, alçak ve ayrıca su akışının insan yapıları ile engellendiği bölümlerde zararlara neden olduğunu sözlerine ekleyen Prof. Dr. Turoğlu, Hopa Deresi’nin mansap bölümünün güneyindeki birikim düzlüğü ve ayrıca Sundura, Sanayi, Cumhuriyet mahalleleri sel ve taşkından en fazla etkilenen sahalar arasında yer aldığını söyledi. Prof. Dr. Turoğlu, buralarda afete neden olan suyun; Hopa Deresi’nden değil, yamaçlardan seyelan şeklinde ve ayrıca küçük ve kısa alt havzalardan kanalize olarak sel şeklinde toplanarak geldiğini sözlerine ekledi.
Prof. Dr. Turoğlu, Hopa afet bölgesindeki incelemeler sonucu 24 Ağustos 2015 günü meydana gelen sel, taşkın ve heyelanların özellikle bazı önemli noktalar ile ilişkili problemler nedeni ile afete dönüştüğünün anlaşıldığını söyledi. Prof. Dr. Turoğlu şu açıklamalarda bulundu: “Her türlü plan ve projenin hazırlanmasında ve uygulanmasında doğal akım yönü ve akım birikimi mutlaka dikkate alınmalıdır. Doğal yüzeysel akış karakteri göz ardı edilmemelidir. Her türlü yapılaşmalar, kazı-dolgu işleri, çevre düzenlemeleri vb. işler doğal eğim koşullarını değiştiren uygulamalar olup, yüzeysel akışı mutlaka değiştirmektedir. Bu durum; önceki doğal ve yapay yüzeysel akış kanallarını işlev dışı bırakmaktadır. Dere ıslah çalışmaları hem çizgisel ve hem de yamacı kaplayarak akan yüzeysel akış prensiplerine rağmen değil, o prensiplerle uyumlu olarak projelendirilmelidir. Hopa-Yoldere ve Hopa-Arhavi yol dolguları başta olmak üzere, afet bölgesindeki yollar yüzeysel akışı engelleyici, taşkını teşvik edici niteliktedir. Mevcut boru ve kutu menfezler hem boyut ve hem de sayı olarak yetersiz ve aynı zamanda da görev yapamaz haldedirler. Kutu menfezler ve ayaklı köprülerin kanal kesitleri sel karakterli akış için uygun değildir. Selin taşıdığı asılı yük ile kolaylıkla tıkanarak suyun akışına engel olmakta, geriye doğru suyun şişmesine ve taşkın etkisinin büyümesine neden olmaktadır.”
Hopa afet bölgesinde hasar tespit ve iyileştirme çalışmaları devam etmekte olduğunu söyleyen Prof. Dr. Turoğlu, şu önerilerin dikkate alınmasının faydalı olacağını ifade etti: “Dere yataklarının ve ayaklı köprülerin; ters kirişlere ya da köprü ayaklarına takılan ve kesit küçülten dal, ağaç kökleri ve diğer organik, inorganik, insan yapımı malzemelerden ivedilikle temizlenmesi gerekmektedir. Yeni ve daha düşük şiddetteki bir yağış bile, zaten hem kesit olarak ve hem de sayı olarak yetersiz olan köprü ve menfezlerin görev yapmaması sonucu yeni afetlere neden olacaktır. Vadi yamaçlarındaki ayrışma zonu regolitik zemin halen suya doygun olup afet bölgesinde heyelan tehlikesinin yüksek riski devam etmektedir. Zeminin yüksek kil ve silt içeriği nedeni ile suyun hareketi yavaş olmakta ve suya doygunluk devam etmektedir. Yakın gelecekteki olası yağışlar yeni heyelanlar için tetikleyici rol oynayabilir. Vadi yamaçlarında bulunan, ayrışma zonu regolitik zemin üzerinde inşaa edilmiş, sel ve heyelanlardan az ya da orta derecede zarar gören çok katlı betonarme konutlar, iş yerleri; bundan sonra da hasar görme olasılıkları çok yüksek yapılar olup, mutlaka çok titizlikle takip edilmeli, gerekiyorsa tahliye edilmelidir. Hijyen konusuna çok ciddi anlamda hassasiyet gösterilmelidir. Hasar gören yağmursuyu, içmesuyu ve kanalizasyon sistemleri ve yüzeysel akış ile düzlüklere ve dere yataklarına taşınan çöpler; salgın hastalık riskini arttırmaktadır. Vadi yamaçlarındaki ayrışma ürünü regolitik zemin üzerine inşaa edilen ve kaymaya çok müsait olan zemine tehlikeli boyutta statik yük getiren, çok katlı betonarme yapılaşmalardan vazgeçilmelidir.”
İÜ Basın ve Halkla İlişkiler Müdürlüğü
Öne Çıkan Haberler
İÜ Mühendislik Fakültesi’nin TÜBİTAK Proje Performans Başarısı
Dağlıca Şehitlerimize Allah'tan Rahmet Diliyoruz
Hasan Kalyoncu Üniversitesi Rektörü İÜ’yü Ziyaret Etti
İÜ Üniversite-Sanayi İşbirlikleri Kurmaya Devam Ediyor
Azerbaycan’dan İÜ İletişim Fakültesi’ne Ziyaret
İÜ Fen Fakültesi’nden Büyük Başarı