Fotoğraftaki Son Öğrencimiz de Vefat Etti


Cumhuriyetimizin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk, İstanbul Darülfünun’unu (İstanbul Üniversitesi) ziyareti sırasında sınıflara girerek öğrencilerle birlikte dersleri dinlemişti. Atatürk derse girdiğinde sınıfta bulunan öğrencilerden biri olan Taha TOROS, 26 Ocak Perşembe günü, Etiler'deki evinde hayatını kaybetti.

İstanbul Üniversitesi Rektörlüğü olarak merhuma Allahtan rahmet ailesine, öğrencilerine ve tüm mensuplarımıza başsağlığı dileriz.

Kendisi ile Doç. Dr. Ergün YOLCU’nun İstanbul Üniversitesi Bilim Kültür ve Sanat Dergisi için yapmış olduğu röportaj.

(Yazan: Doç. Dr. Ergün Yolcu,  “Atatürk Derse Geldiğinde”, İstanbul Üniversitesi Bilim Kültür ve Sanat Dergisi, Sayı: 1, İstanbul Üniversitesi Rektörlüğü Basın ve Halkla İlişkiler Müdürlüğü, Yıl: 2009, s: 66-73)

Yazının yer aldığı dergiyi okumak için tıklayın: http://iudergi.istanbul.edu.tr/s1/index.html

Cumhuriyetimizin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk, iki defa Darülfünun’u ziyaret etmişti. Üniversite yöneticileri ve hocalarıyla görüşen Atatürk, sınıflara girerek öğrencilerle birlikte dersleri de dinledi. Atatürk derse girdiğinde sınıfta olan öğrencilerden biri de Taha Toros’tu. Taha Toros, o günlerde Hukuk Fakültesi 1. sınıf öğrencisiydi. Ancak bu, Ata’yı ne ilk görüşüydü ne de son görüşü olacaktı. Sorularımızı yanıtlayan Taha Toros, Atatürk ile karşılaştığı anları anlattı.

Darülfünun’da hangi yıllar arasında eğitim aldınız?

Darülfünun’a 1930’da girdim. 1933’te ise mezun oldum. O zaman hukuk eğitimi 3 seneydi. Darülfünun, ben mezun olduktan sonra İstanbul Üniversitesi oldu.

Darülfünun’a girişiniz nasıl olmuştu?

Adana Lisesi’ni okuduktan sonra İstanbul’a geldim. Adana Lisesi’nde Nurullah Ataç ve Ferit Celal hocamdı. Tek fakülte vardı, o da İstanbul’da. Ankara’da bile yoktu. Bir  niversite vardı ama sınıflar dolu değildi. Başvuru yaptığınızda Darülfünun’a hemen kabul ediliyordunuz. Sınav olmadan, imtihansız girdik biz.

Ne tür dersler alıyordunuz?

Ceza Hukuku, Ticaret Hukuku, Medeni Hukuk, Usul Hukuku gibi derslerimiz vardı.

Darülfünun’da okurken hangi hocalardan ders almıştınız?

Darülfünun Emin’i (Rektörü) Muammer Raşit, Genel Sekreteri ise Ethem Akif Bey idi. Ceza Hukuku Hocası Lozan Barış Konferansı’na katılan Türk Heyeti’nde de yer alan Tahir Taner (Fakültenin de dekanıydı) idi. Büyük bir hatip olan İdare Hukuku Hocası Muslihittin Adil Bey, Ali Kemal Elbir, Medeni Hukuk Hocası Samim Gönensay hocalarımız oldu. Edebiyat Fakültesi’nde ise Fuat Köprülü’den ders aldım.

Siz Darülfünun’da okurken Atatürk’ün dersinize geldiği günü bize anlatabilir misiniz?

Tarih 15 Aralık 1930. Dersimiz Deniz Ticaret Hukukuydu. Profesör Ali Kemal Elbir bizim sınıfımızda hocaydı o zaman. Birdenbire geldi Gazi Hazretleri, haber vermeden, ani olarak... Yanında Recep Peker ve yaveri de vardı. Şaşırdık. Hoca da şaşırdı. Hoca ile Atatürk’ün, Selanik’ten mahalle arkadaşı olduğunu da söylediler. “Gazi Hazretleri buyurun kürsüye.” dedi hocamız. Gazi Hazretleri, “Hayır, ben talebe efendilerin arasına oturacağım.” dedi. Gazi Hazretleri’nin oturduğu yer hocanın tam karşısına denk geliyordu. Üzerinde paltosu vardı. Gazi Hazretleri zil çalana kadar tüm dersi dinledi. Sonra hocanın elini sıktı teşekkür etti ve gitti.

Atatürk’le siz küçük bir çocukken de karşılaşmışsınız. O günü de anlatır mısınız?

Kurtuluş Savaşı zaferle sonuçlanmış. Tarih 18 Mart 1923. Mustafa Kemal Paşa, Latife Hanım ile evlenmiş, eşi ile birlikte Çukurova’ya geliyor. Ben İttihat Mektebi’nde dördüncü sınıftayım. Atatürk ve eşi Latife Hanım’ın karşısında “Kahraman Gazi” başlıklı şiiri okudum; “Hoş geldin Tarsus’a Kahraman Gazi Yurdumu düşmandan kurtaran Gazi Bayrak ol göklerde dalgalan Gazi Hoş geldin, hoş geldin Kahraman Gazi...”

Atatürk ve Latife Hanım şiiri tebessümle dinlediler.

Siz Türk Dil Kurultayı’nda da görev aldınız. O günlerdeki Atatürk’ü nasıl hatırlıyorsunuz?

Efendim, Atatürk nadir yetişmiş bir kişilik. Zamanında Türk Dil Kurumu kurulduğunda yanında çalışma şansını yakaladım. Dolmabahçe Sarayı’nda ilk Türk Dil Kurultayı 26 Eylül 1932 günü Atatürk’ün huzurunda toplandı. Kurulun en genç üyesi bendim. Atatürk her gün Dil Kurultayı’na gelirdi. Kim süratli ise o yazardı. Şimdiki gibi kayıt cihazları yoktu o zaman. İki sefer ben yazmıştım. Orada masasında çalışır, toplantılar yapardı.

Arşiv sevdalısı bir biyograf

1910 yılında dünyaya gelen Taha Toros, 1930 yılında Adana Lisesi’nden 1933 yılında ise o zamanki adı Darülfünun olan İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nden mezun oldu. Adana Ticaret ve Sanayi Odası’nda Genel Sekreter, daha sonra da Ticaret Bakanlığı bünyesinde başmüfettiş olarak çalıştı. 1975’te emekli olana dek Türkiye’nin bütün illerini dolaşarak gittiği her yerin folklor ve edebiyatıyla ilgili araştırmalar yaptı. “Türkiye’nin gezmediğim görmediğim yeri kalmadı” diyen Taha Toros, Türkiye’nin bütün arşivlerinin yanı sıra Fransa, Almanya ve İngiltere de dahil olmak üzere tüm dünyada 73 arşivde incelemelerde bulundu. Toros 26 Ocak 2012 günü evinde vefat etti.

İlk kitabını lise öğrencisiyken yayımladı

Türk kültür tarihi ile ilgili son derece zengin bir arşive sahip olan ve kendisini “biyograf” olarak tanımlayan Taha Toros’un yayımlanmış kitaplarının yanı sıra çok sayıda gazete ve dergi yazısı bulunmaktadır. “Toros Demetleri” adlı ilk kitabını lise son sınıfta yayımlayan Taha Toros’un diğer kitapları şunlardır: İki Ses Geliyor, Türk Kadın Şairleri (antoloji), Seyhan Efsanesi, Toroslarda Tahtacı Oymakları, Köy İktisadiyatı, Şair Ziya Paşa’nın Adana Valiliği, Dadaloğlu, Türk Hatipleri, Geçmişte Türkiye- Polonya İlişkileri, Fikret Mualla, İlk Kadın Ressamlarımız, Mazi Cenneti 1, Kahvenin Öyküsü, Türk Edebiyatından Altı Renkli Portre, Nazım Hikmet, Atatürk’ün Adana Seyahatleri, O Güzel İnsanlar, Kurtuluş Savaşı’nda Çukurova, Ali Münif Bey’in Hatıraları.

ATATÜRK’ÜN FİNCANI

Atatürk’ün Adana’yı son ziyaretinde Taha Toros, Adana’da Ticaret ve Sanayi Odası’ndan sorumlu katiplik yapmaktadır. Bu ziyaretinde Ata’ya kahve ikram eden Taha Toros, Atatürk’ün kahve içtiği fincanı, o günün hatırasını yaşatmak için hala telvesi ile birlikte saklıyor. Taha Toros o günü “Atatürk’ün Adana Seyahatleri” adlı kitabında şöyle anlatıyor:

Atatürk’ün hastalığı sezilmişti. Doktorlar Mersin gibi ılık bir yerde dinlenmesini önermişlerdi. Atatürk Mersin’de bir süre kaldıktan sonra Ankara’ya dönerken 24 Mayıs 1938 günü Adana’ya uğradı.

Vali Tevfik Hadi Baysal:
- Paşam, dedi. Vagonunuza binmeden evvel Seyhan kenarında biraz dinlenmez misiniz?
- Atatürk, Ankara’ya dönmek üzere istasyonda bekleyen trenine dönerken yapılan bu teklifi kabul etti. Seyhan Nehri kenarındaki parkın bir köşesinde serinlemek üzere tertibat alındı. Atatürk’ün doktoru ünlü Profesör Neşet Ömer’in önerisi üzerine kendisine yalnız portakal suyu ikram edildi.

Yudum yudum içtiği portakal suyunun ardından doktoru Neşet Ömer’e dönerek:
- Ne dersin doktor, bunun üzerine bir kahve içebilir miyim? dedi
Doktor soruya şu cevabı verdi:
- Çok kaynamış olmak şartıyla!

Biz zaten hazırlıklıydık oraya kahve fincanları ve kahve getirmiştik. Oracıkta kahvesi pişirildi.Kendisine takdim görevini ben üstlendim. Atatürk’ün Çukurova’da içtiği son kahve buydu. O fincanı -hâlâ telvesi ile- bir anı olarak saklıyorum.”


Öne Çıkan Haberler

İ.Ü. AUZEF Coğrafya Programı Öğrencileri Arazi Çalışması Gerçekleştirdi

İSTANBUL KAGEM’in Yürüttüğü “Spor Ahlakı ve Spor Kültürü” Sosyal Sorumluluk Projesi Toplantısı Yapıldı

3. Kimya Günleri İstanbul Üniversitesi’nde Düzenlendi

Eczacılık Fakültesi ARGE Proje Pazarı'nda 2.lik Ödülü kazandı

İÜ Onkoloji Enstitüsü’ne Prof. Dr. Erkan Topuz’un İsmi Verildi

“Diyabette Rejenerative Tedaviler” Paneli İstanbul Üniversitesi’nde Yapıldı