Doç. Dr. Cihat Yaycı’nın Katılımıyla İktisat Network’te Doğu Akdeniz Konuşuldu

Müstafi Tümamiral Doç. Dr. Cihat Yaycı’nın katılımıyla gerçekleşen İktisat Network Etkinlikleri “Doğu Akdeniz’de Enerji Düğümü, Mavi Vatan ve Türkiye” alt başlığıyla düzenlendi. İktisat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Sayım Yorğun’un ve Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Haluk Alkan’ın katılımıyla Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölüm Başkanı Prof. Dr. Ahmet Öztürk’ün moderatörlüğüyle etkinlik çevrim içi gerçekleşti.

Açılış konuşmasını gerçekleştiren Prof. Dr. Sayım Yorğun, dünyanın düzensizlikten çok bir düzensizlik ortamına sahip olduğunu dile getirerek iki kutuplu dünya düzeninden Sovyetler Birliği’nin dağılmasıyla tek kutuplu bir dünya düzeni oluşturulmak istendiğini söyledi. Tek kutuplu dünya düzeninin de düzensizlik doğurduğunu söyleyen Prof. Dr. Yorğun, uluslararası ilişkilerde tek eksenin Amerika Birleşik Devletleri ve İsrail olduğunu belirtti. Bu durumun en büyük işaretinin Kuveyt’in işgaliyle başlayan bu düzensizliğin Irak’ın işgali, Suriye ve Libya’nın içinde bulunduğu iç savaş olduğunu ifade eden Prof. Dr. Sayım Yorğun, bölgedeki karmaşıklığın hedefinde Türkiye’nin olduğunu belirtti. Son dönemde Sevilla Haritası, kıta sahanlığı ve münhasır ekonomik bölge kavramlarının Türkiye’ye yönelik saldırılarda kullanılan söylemler olduğunun altını çizen Prof. Dr. Yorğun sözlerine şu şekilde devam etti: “Sevilla Üniversitesi’nde çizilmiş olan haritanın bilimsel ve akademik açıdan bir değeri yoktur. Bu millet üniversite koridorlarında değil, kalbinde ve hafızasında bir harita çizmiştir zaten. Münhasır ekonomik bölge kavramıyla 200 deniz mili ve 350 kilometrekarelik bir alanı Türkiye’ye kapatma düşüncesi olduğunu görüyoruz.

“Mavi Vatan Hepimizin Sahip Çıkması Gereken Bir Kavram”

Bizler bu zamana kadar vatanı sadece kara sınırları olarak algılıyorduk. Mavi Vatan kavramıyla deniz alanlarımızın da bir vatan olduğu bilincine vardık. Bu kavramı dile getirenlere başta misafirimiz Doç. Dr. Cihat Yaycı olmak üzere teşekkür ediyorum. Siyasi görüşümüz ne olursa olsun, Mavi Vatan kavramı siyaset üstü bir kavram olarak hepimizin sahip çıkması gereken bir kavramdır. Mavi Vatan’ı kapsayan Doğu Akdeniz, dünya ticaretinin yüzde 30’unu kapsayan bir alan. Rusya ticaretinin yüzde 65’i bu alanda gerçekleşiyor. Türkiye’nin dış ticaretinin yüzde 80’ı bu bölgede gerçekleşiyor. Doğalgaz ve petrol kaynaklarıyla da bu bölge önem taşıyor.”

Prof. Dr. Haluk Alkan: “Mavi Vatan, Değişken Dünya Siyasetinde Önemli Bir Doktrin”

Açılış konuşmasını gerçekleştiren Üniversitemiz Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Haluk Alkan, uluslararası dengelerin değişkenlik içinde olduğunu ve bu dengeyi anlamanın zor ama gerekli olduğunu dile getirdi. Anlamlı konsept ve doktrinlerin geliştirilmesinin bu değişken denge içinde önemli olduğunu belirten Prof. Dr. Alkan, Doç. Dr. Cihat Yaycı’nın oluşturulmasında katkısı olduğu Mavi Vatan kavramının bu açıdan değerli olduğunu kaydetti. Mavi Vatan kavramının Türkiye’nin gündemini uzun zamandır kaplayan Ege Adaları, kıta sahanlığı ve Doğu Akdeniz konularını toplu bir şekilde ele aldığını dile getiren Prof. Dr. Alkan, bu gibi anlamlı konsept ve doktrinlere ülkemizin ihtiyacı olduğunu söyledi.

Ülkemiz denizleri için kara suları, kıta sahanlığı ve münhasır ekonomik bölge kavramlarının önemine değinen Prof. Dr. Alkan, yaşadığımız coğrafya gereği Ege Denizi’nde yaşanan sorunların devam ettiğini dile getirdi. Yunanistan’ın karasularını 12 mile çıkarmasının Türkiye için savaş nedeni olacağını ekleyen Prof. Dr. Alkan, TBMM’nin bu konuda aldığı kararı işaret etti. Mavi Vatan kavramının da bu gibi sorunlar için çözüm olduğuna değinen Doç. Dr. Cihat Yaycı’ya çalışmaları için teşekkür etti.

Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölüm Başkanı Prof. Dr. Ahmet Öztürk’ün moderatörlüğüyle gerçekleşen söyleşide Müstafi Tümamiral Doç. Dr. Cihat Yaycı, denizci bir millet olan Türk milletini birtakım ülke ve toplulukların denizden uzaklaştırmak istediğini söyledi. Osmanlı İmparatorluğu döneminde Akdeniz’in bir Türk Gölü olmasından sonra devletin gücünün arttığına fakat denizlerden giderek uzaklaşan Osmanlı İmparatorluğu’nun bu oranda gücünün zayıfladığına işaret eden Doç. Dr. Yaycı, 1795’te Amerika’nın Cebelitarık’tan geçmek için Osmanlı İmparatorluğu’ndan izin istemek için yapılan antlaşmanın bu durumun kanıtı olduğunu dile getirdi. Yaptığı sunumda deniz tarihimize değinen Doç. Dr. Cihat Yaycı, 1071 tarihinin Türklerin Anadolu’ya ilk değil son girişi olduğunun altını çizdi. Yeni çıkacak kitabının kapağına da değinen Doç. Dr. Yaycı, Vatan Suyu kavramına yer vereceğini bu kitabının kapağında Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün olacağını belirtti. İskitli filozof Anakarsis’e işaret eden Doç. Dr. Yaycı, İskitliler’in M.Ö. 10. yy. ve M.Ö. 3. yy. aralarında Karadeniz’in kuzeyi, Bulgaristan, Romanya ve Hazar Denizi kıyılarına yerleşmiş Proto-Türkler olduğuna değindi.


“Türkler, Her Zaman Denizci Bir Milletti"

İskitliler’in Proto-Türk olmasının kanıtlarından biri olarak hükümdarları arasında Tomris Hatun olduğunu söyleyen Doç. Dr. Yaycı, Tomris adının Türkçe olduğunu belirtti. İskitli filozof Anakarsis’in Atina’ya gittiğinde Yunanlılara gemi çapasını anlattığına değinen Doç. Dr. Cihat Yaycı sözlerine şu şekilde devam etti: “İşte iki taraflı gemi çapasını Antik Yunan’a anlatan bizim atalarımız İskitlerdir. İskitlerin anayurdu olan Kuzey Kutup Bölgesi ve Bering Boğazı çevresi Antik Yunan’da İskit Okyanusu olarak adlandırılmıştır. Denizcilikle bağımızın çok derin olduğunun da bir kanıtıdır bu durum. Başka bir coğrafyada başka bir Proto-Türk kavmi olan Etrüskler, Avrupa’nın birçok noktasına gitmişlerdir. Bu bölgelerin arasında bugün İskoçya olarak adlandırılan bölge de var. Kelime köken bakımından da İskoç kelimesinin İskit’ten geldiğini görebiliriz. Buna kanıt olarak İskoçların İngilizlerle olan savaşı sonucu papanın “Siz aynı kavimsiniz, kavga etmeyin” konulu mektubuna İskoçların verdiği cevap var: “Biz İngiliz değiliz, Etrüsküz, İskitiz.”

İtalya’da bulunmuş olan Etrüsk taş babalarının (heykeller) Anadolu’da ve Azerbaycan’da bulunan taş babalarla olan benzerliklerinin yanında Etrüsklerin tanrılarını Turan, başkanlarını da Tarkan olarak adlandırmaları da bu durumun en büyük kanıtıdır. Bu da bizim denizci bir millet olduğumuzun en büyük göstergesidir.”

Bu süreçten sonra Türklerin Anadolu’ya son giriş tarihi olarak 1071’e işaret eden Doç. Dr. Cihat Yaycı, 1040 yılında Türklerin Üsküdar sahiline kadar geldiklerini ve başlarındaki liderlerinin Afşin olduğunu söyledi. 1081’de Çaka Bey’in Çeşme ve İzmir’de donanma kurduğuna değinen Doç. Dr. Cihat Yaycı, 1090’da Koyun Adaları Zaferi’yle Çaka Bey’in Bizans donanmasını yendiğini ekledi. Doç. Dr. Cihat Yaycı, Anadolu Selçuklu ve Büyük Selçukluların kendilerini “İki Denizin Sultanı” olarak adlandırmalarının da Türklerin denizci bir millet olduğunun kanıtı olduğunu söyledi. 1795’te Amerikan Donanması’nın Osmanlı İmparatorluğu’yla Trablus Antlaşması yaptığına değinen Doç. Dr. Yaycı: “Cezayir Beylerbeyi Gazi Hasan Paşa’yla yapılan bu antlaşmada Amerikalılar vergileriyle serbestçe ticaret yapma izni alıyor. Bu antlaşma, aynı zamanda Amerika Birleşik Devletleri’nin başka bir dilde yaptığı ilk antlaşmadır. Osmanlı İmparatorluğu denizden uzaklaştıkça zayıflamış, donanmanın ihmal edilmesi sadece denizde değil karada da kayıplara sebep olmuştur.”

“Denizlerimizin Kıymetini Bilemiyoruz”

Günümüze gelirsek, 192 ülkenin 150’sinden fazlasının kıyı devleti ve dünyanın yüzde 71’inin denizlerle kaplı olması hesap edilirse denizlerin stratejik önemi anlaşılır. Denizlerin, dünyanın toplam doğalgazının yüzde ellisi, toplam petrolün yüzde 30’undan fazlasını bulundurması da enerji kaynağı açısında denizlerin önemini ortaya koyuyor. Fakat ülkemiz denizlerinin değerini bilemiyor. Halbuki Türkiye’nin sınırlarının yüzde 70’i denizlerde. Deniz yoluyla taşımacılık karayoluna nispeten 7 kat daha ucuzken neden denizlerimizi kullanmıyoruz? Dünya balık tüketimi ortalama 16 kg iken Türkiye’de neden 8 kg? Denize kıyısı olmayan İsviçre de dahi 132 yelken kulübü varken Türkiye’de 10 taneyi neden bulmuyor? Bunlar üzerinde düşünülmesi gerekir.”

Doğu Akdeniz ve Mavi Vatan konusunda Doç. Dr. Cihat Yaycı, 1870 kilometreyle Türkiye’nin Akdeniz'in en uzun kıyısına sahip olduğunu ve kıta sahanlığının belirlenmesinde orantılılık ilkesine vurgu yaptı. Ana karaların üstünlüğü, coğrafyanın üstünlüğü ilkelerine değinen Doç. Dr. Yaycı, ana karaların önünün kapatılmaması ilkesi de dahil olmak üzere tüm bu ilkelerin karşı doktrinlerde yok sayıldığına değindi. Doğu, Orta ve Batı Akdeniz’de 7 devletin Münhasır Ekonomik Bölge ilanında bulunduğunu söyleyen Doç. Dr. Yaycı, Türkiye’nin bu konuda geç kaldığını belirtti. Güney Kıbrıs Rum Yönetimi ve Yunanistan’ın Doğu Akdeniz’de enerji kaynakları kullanımı konusunda uluslararası kurum ve kuruluşlarla birlikte üçüncü devletleri Türkiye’ye karşı etkilemeye çalıştıklarını ifade eden Doç. Dr. Yaycı, Ege Denizi’nde de Türkiye’ye bırakılan sadece karasuları olduğunu söyledi.


Yunanistan’ın Doğu Akdeniz’in paylaşımı arasında konusunda başarılı bir diplomasi izlediğini dile getiren Doç. Dr. Cihat Yaycı, Türkiye’nin bu konuda ders çıkarması gerektiğini savunarak, Yunanistan ve Türkiye arasındaki Doğu Akdeniz sorununun Yunanistan’ın hamleleriyle Avrupa Birliği ve Türkiye arasında bir sorun haline getirildiğini söyledi. Etkinlik Prof. Dr. Sayım Yorğun’un Doç. Dr. Cihat Yaycı’ya plaket takdimiyle sona erdi.

Haber: Ahmet Çağatay BAYRAKTAR
İÜ Kurumsal İletişim Koordinatörlüğü​



Galeri

Öne Çıkan Haberler

iktisat kuruluş

İktisat Fakültemiz 84 Yaşında

DODET dilkursu

İÜ Edebiyat Fakültesi’nde DODET Kulübü Öğrencileri, 10 Dilde Ücretsiz Dil Kursu Veriyor

KAGEM webinar

“Sanayi Sektöründe Kadın Girişimciliği ve İstihdamı” Webinarı Gerçekleşti

mevlana

“İrtihalinin 747. Sene-i Devriyesinde Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî’’ Paneli Gerçekleşti

doktorclub ödül sağlık

4. Doktorclub Awards “Türkiye'nin Sağlık Ödülleri” Sahiplerini Buldu

iklim

''İklim Değişikliği 'Pandemisi' Daha Büyük Bir Sorun''