Doç. Dr. Bilen Işıktaş: “Yenilikçi ve Dahi Bir Sanatçı, Şerif Muhiddin Targan”

İstanbul Üniversitesi Devlet Konservatuarı Müzikoloji Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Bilen Işıktaş 2018 yılının Kasım ayında yayımlanan “Peygamber'in Dâhi Torunu Şerif Muhiddin Targan: Modernleşme, Bireyselleşme, Virtüozite” isimli kitabı hakkında açıklamalarda bulundu.



“Şerif Muhiddin Targan Ud Repertuvarı İçin Öncü Eserleri Yazmış Büyük Bir Sanatçı”

Doç. Dr. Işıktaş konservatuvardaki öğrenciliğinden itibaren ud çaldığını ve bu nedenle Şerif Muhiddin’e yakından bir ilgisi olduğunu dile getirerek şunları söyledi: “Ud çalanların Şerif Muhiddin’i bilmemesi gibi bir durum söz konusu olamıyor çünkü ud repertuvarı için öncü eserleri yazmış büyük bir sanatçı. Bunun akademik bir serüvene farklı disiplinlerle birlikte kaynak hâline gelmesi tabii ki doktora sürecinde oldu. Doktora sürecinde aldığım dersler, özellikle müzikolojinin tarihsel alanı ve müzik sosyolojisi ile ilgili olan derslerden sonra notanın sadece tek bir anlama gelmediği, notanın arkasında yatan dünyayı araştırmanın da gerektiğini düşündüm. Böylelikle müziksel süreç aslında sosyal bilimlerle tanışıklığa sebep oldu. Bu süreçte de bana Şerif Muhiddin’in sadece icracılığının ortaya çıkarılması yeterli gelmedi. Dolayısıyla da bilme arzusuyla ve bilim dilini kullanarak acaba Şerif Muhiddin’in tarihteki öznelik pozisyonu nasıl olabilir sorusuyla yaklaşınca udun sınırlarını aşmış oldu konu. Böylelikle artık o dönemde aldığım derslerle birlikte Şerif Muhiddin’e giden ‘Peygamber'in Dâhi Torunu Şerif Muhiddin Targan: Modernleşme, Bireyselleşme, Virtüozite’ isimli kitabım ortaya çıktı.”

“Şerif Muhiddin Targan Sadece Teknik Yönden İleri Bir İcracı Değil”

Şerif Muhiddin’in eserlerinin teknik yönden çok ileri düzeyde olduğunu ifade eden Doç. Dr. Işıktaş, “Kendisi sadece teknik cambazlık yönüne hapsedebileceğimiz bir icracı değil. Böyle olunca da benim Şerif Muhiddin ile ilişkim sadece onun eserlerini çalma boyutuyla sınırlı kalmadı. Onu araştırırken çalışmalarımın bir tarafı New York’a uzandı. New York’a gidip onun izlerini arama heyecanı benim için ayrı bir anlam taşıyor icracılığın dışında.1924 ile 1932 yılları arasında Amerika’da kaldı ve bu süreçte birçok konser verdi. Verdiği konserler ile ilgili bizim malumatımızın yeterli olmadığı bulduğum kaynaklarda aşikâr. Medeniyetimiz ve kültürümüz açısından bu kadar zengin bir mirasın sahipleri olarak araştırma konularının ne kadar fazla olduğunu görmek son derece kolay. Ud çalmaktan çıkıp udu anlatma, udun seyrini Şerif Muhiddin Targan üzerinden anlama, icracı olarak bilgi yükümü arttırdı” ifadelerini kullandı.

“Tarihsel Olaylar Müziğinin Gelişimini Etkiliyor”

Şerif Muhiddin Targan’ın babasının son Mekke Emiri olduğunu belirten Doç. Dr. Işıktaş; “İsminin önündeki Şerif aslında Peygamber’in soyundan gelen kişilere verilir. Peygamberimizin 37. kuşaktan öz torunu. Bu ilişki ağı, babasının son Mekke emiri oluşu, ister istemez Ortadoğu’daki politikaya bakmanızı gerektiriyor. Normalde konum müzikti ama aile fertleri, kuzenlerinden birisi Osmanlı’ya karşı gelen, isyan çıkartan, Hicaz Ayaklanması’nı yapan Şerif Hüseyin. Daha önceden Evkaf Nazırlığı da yapmış Şerif Muhiddin’in babası, Osmanlı’ya bağlı kalıyor ve sadakatinin de sıkıntılarını maalesef görüyor. Kitabın içerisinde yer alan bu olaylar derinlemesine anlatılıyor. Bu bilgiler ışığında müzisyen olmanın ötesinde bilgiyi farklı yönlerden ele alma, araştırmayı bana bir daha hatırlattı. Böyle olunca akademik kariyerimin çoğunluğunu eserleri üzerine, onu araştırmaya, aslında Türk müziğinde onun yerini aramaya çalıştım. Bu doğrultuda bana kattıkları her şeyden önce udun tarihsel gelişimini sorgulayıcı bir şekilde incelememe sebep oldu” dedi.

“Sadece Ud İçin Eserler Yazan İlk Kişi Şerif Muhiddin Targan’dır”

Şerif Muhiddin Targan’ın içinde bulunduğu yüzyılın her alanda değişimin hissedildiği bir yüzyıl olduğunu belirten Doç. Dr. Bilen Işıktaş, “Geçiş dönemlerindeki kahramanlar, edipler, şair ve bilim adamları kendi yeniliklerini ortaya koyuyorlar ve çağlarının önünde yaşıyorlar. Dolayısıyla bu öncelik ve önderlik onlara farklı misyon yüklüyor. Küçüklükten başlayan Şerif Muhiddin’in piyano, viyolonsel ve ud eğitimi onun olağanüstü yeteneğiyle birleşiyor. Bu tür araştırmalara girdiğimde Tanburî Cemil Bey’in de aynı özelliklere sahip olduğunu gördüm. Ud çalış biçimini ele aldığımızda eğer çağındaki farklılıkları bilebilirsek Şerif Muhiddin’in yerini başka bir yere koyuyoruz. Onu ayıran özellikler bir kere ud repertuvarını geliştirmesidir. Hatta sadece ud için eserler yazan ilk kişi olduğunu biliyoruz. Şerif Muhiddin sadece udun seslerine yönelik ve pozisyonlarına yönelik eserler yazıyor. Ortak teması çocuk. ‘Koşan Çocuk’, ‘Kanatlarım Olsa İdi’ gibi ya da ‘Çocuk Havası’ gibi. Gelenekten beslenmediğini söyleyemeyiz, saz semai formunda eserler yazıyor. Onun önemli kayıtları hâlâ erişemedim ama bazılarını dinleme şansına sahip oldum çok şükür. Orada yaptığı bir hüzzam taksimi veya çaldığı kürdilihicazkâr peşrev ya da nişaburek saz semaisi, Şerif Muhiddin’in aslında geleneği kendi içinde dönüştürerek yeniyi ortaya çıkarttığını bizlere hatırlatıyor. Çünkü bir reformisttir Şerif Muhiddin. Onun, müziği hem özgür kılan hem de cesurca yapan bir tavrı var. Bu özellikler ud ve Türk müziği ile birleşince Şerif Muhiddin ortaya çıkıyor” dedi.

“Yalnızca Doğu’da Değil Batı Müziği Çevrelerinde de Tanınan Bir Sima”

Şerif Muhiddin kendi döneminin içerisinde Amerika’da çok iyi tanındığını ifade eden Doç. Dr. Işıktaş sözlerini şu şekilde sürdürdü: “Şerif Muhiddin Targan Batı’da geniş bir çevre ediniyor. Batı müziği, keman ve piyano ailesiyle ilgilenen herkesin bildiği isimlerin arkadaşı Şerif Muhiddin, onlar arasında çok özel bir yeri var. Onunla geç tanışmışlığımız bu özelliğin ortadan kaybolmasını sağlamamış neyse ki. Çünkü mecmualar özellikle gazeteler bize onu dönemin Paganini’si olarak tanıtıyor. Leopold Godowsky hem baba dostu hem Şerif Muhiddin’in Amerika’ya gitmesine vesile olan dünyaca ünlü piyanist. Aynı zamanda yine piyanist Josef Hofmann onun dostudur. Şu anda kemanın öğreniminde ve ilerletilmesinde olmazsa olmaz etütlerin yazarı Fritz Kreisler, Jascha Heifetz ve Mischa Elman gibi daha sayabileceğim birkaç isim var dost çevresinde. Bu isimlerin en yakın arkadaşı Şerif Muhiddin sahneye çıktığı zaman onlar orada seyirciler ve onu konserlerinde ayakta alkışlıyorlar. Aynı dönemde Şerif Muhiddin’e gazetelerde bu kadar övgü dolu sözlerin yer bulması Türkiye’den giden bir müzisyene gösterilen ve onun ayakta alkışlanmasına sebep veren müzikal deha çok gurur verici. ‘Town Hall’ gibi en önemli sahnelerde yer alıyor. Bu durum onu yalnızca Doğu’da değil Batı müziği çevrelerinde de tanınan bir sima hâline getiriyor”.

“Ud’un Paganini’si Dahi”

Şerif Muhiddin’in asıl tanındığı yerlerin Kuzey Afrika, Ortadoğu, Arap âlemi olduğunu vurgulayan Doç. Dr. Bilen Işıktaş: “Şerif Muhiddin’in burada Udun Paganini’si” olarak taltif ediliyor. Bu tabir, benzetilme onun başarılarının bir sonucu tabii. Amerika’da udda ve viyolonselde gösterdiği bu büyük başarı oradaki saygın eleştirmenlerin yazılarında çıkıyor karşımıza. The New York Times, The New York Herald Tribune gibi gazetelerde mesela. Hâliyle Arap âleminde de böyle biliniyor. Onun başarılarına ve müzikal mirasına dair anılar, aktarımlar, gittiği, ziyaret ettiği ülkeler kitaplarda yer alıyor. Bu çalışmalardan kitabımda geniş ölçüde yararlandım. Kitabımın kaynakçası uluslararası arenada öne çıkan, hem müzikolojik anlamda hem de tarihsel anlamda meseleyi ele alan kitaplarla dolu” ifadelerini kullandı.

“Birlikte Oldukları Sürede Sanatın İbresi Hep Üstte Kalmış”

Türk müziğin gelmiş geçmiş en büyük ses yıldızlarından biri olarak tanınan Safiye Ayla’nın, Şerif Muhiddin Targan ile olan evliliklerinin 8 Nisan 1950’den Targan’ın 1967’deki vefatına kadar devam ettiğini belirten Doç. Dr. Işıktaş, bu evliliğin başarılı konserleri de beraberinde getirdiğini vurguladı. Doç. Dr. Işıktaş sözlerini şu şekilde sürdürdü: “Safiye Ayla o döneminde Şerif Muhiddin’in entelektüel birikimiyle de bağlantılı olarak kendini çok geliştiriyor. Çünkü Şerif Muhiddin, Darülfünun’dan yani İstanbul Üniversitesi Edebiyat ve Hukuk Fakültesi mezunu. İkisini de beş yılda bitirmiş. Hâliyle iki alanın da literatürünü ve onların dünyalarını da çok araştıran birisi. Süleymaniye’deki yüzlerce kitabını gördükten sonra bunları rahatlıkla söyleyebilirim. Bu birikimi Safiye Ayla’ya da yansıtması Safiye Ayla’nın da müzikal tercihlerinde ve repertuvarlarında etkili oluyor. Çünkü Şerif Muhiddin ona repertuvar konusunda da destek oluyor. Bir araya gelmeleri çok sevindirici müziğimiz açısından. Birkaç hayır konserinde birlikte yer alıyorlar. Şerif Muhiddin solo performanslar veriyor. Çünkü sazında gerçek anlamda bir solist. Eşine de birkaç kez eşlik edebiliyor ulaşabildiğim kaynaklardan. Bir tane de çalıp okuduğu var. Neyse ki bir kaydımız var Ali Rifat Çağatay’ın uşşak makamında bir ilahisini Safiye Ayla okuyor. Şerif Muhiddin de öncesinde bir uşşak taksimi yaparak ona eşlik ediyor. Gönül isterdi ki birlikte fazla kayıtları olsun. Röportajları çok fazla. O röportajlara kitabımda fazlasıyla yer verdim. Evlilikleri benim için büyük önem taşıyor. Gerçekten de iki virtüozun bir araya gelmesi Türk müziği için çok büyük bir kazanım. Müziğin çıtasını oldukça yukarıya çıkartmışlar. Birlikte oldukları sürede sanatın ibresi hep üstte kalmış.”


“Müzik ve Edebiyat Alanında Tarihimizin İki Önemli Şahsiyetinin Dostluğu Çok Önemli”

Mehmet Âkif Ersoy ve Şerif Muhiddin Targan arasında derin bir dostluğun olduğunu aktaran Doç. Dr. Işıktaş aralarındaki ilişkiyi şu şekilde aktarıyor: “Bu iki dostla ilgili benim ayrı bir çalışmam bulunuyor. Mehmet Âkif Ersoy’a ait yakın dost çevresini anlatan bir çalışma yapılmıştı: “Ummana Dökülen Irmaklar.” Bu kitap Pendik Belediyesi’nin katkılarıyla gerçekleştirilmişti. Orada kırk bir seri yapıldı ve Mehmet Âkif’in dost çevresinden bir isim de Şerif Muhiddin Targan’dı. Tabi en yakınıydı demek isterim. Bunu gösteren delillerim de var. Mehmet Âkif’in söylemlerinde ve şiirlerinde bunlara rastlamak mümkün. Böyle iki önemli şahsiyetin bir araya gelmesi hem edebiyat hem de müzik kültürü açısından çok önemli. Burada müzik ve şiirin bu iki ismi bir araya getirdiğini görüyoruz. Mektuplarında ‘beyim, efendim’ gibi sevgi sözcüleri kullanıyorlar. Gerçek anlamda bu kadim dostluklarını vurgulamam gerekiyor. İşin edebi kısmına geldiğimiz zaman Safahat’ın yedinci kitabını Gölgeler’i Şerif Muhiddin’e ithaf ederken ‘Şark’ın yegâne dâhî-i san’atine’ diyor Mehmet Âkif Ersoy. Kitabımın arkasında da onun dörtlüğü var. Tabi Peygamberimizin ailesine olan düşkünlüğü de bu sevgi ve bağlılıkta etkili. Mehmet Âkif Ersoy bilindiği üzere Şerif Ali Haydar Paşa’ya ‘Necid Çölleri’nden Medine’ye’ adlı şiiri atfeder. İş böyle olunca da Çamlıca’daki Şerifler Köşkü’ne sıklıkla girip çıkıyor Mehmet Âkif. Burada buluşmalara İsmail Hakkı İzmirli aracılık ediyor. Sonra Şerif Muhiddin’in edebiyat derslerine de katkısı oluyor Mehmet Âkif Ersoy’un. Bu yakınlık sadece birinin müzikteki üstün mertebesiyle diğerinin edebiyattaki üstatlığıyla ilgili değil. Gerçekten bunun altında yatan sebep birbirlerine duydukları muhabbet ve aşktır.”

“İstanbul Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Mahmut Ak’ın Destekleri de Beni Motive Etti”

‘Şerif Muhiddin Targan: Modernleşme, Bireyselleşme, Virtüozite’ isimli kitabının Türk müziği camiası için önem taşıdığını belirten Doç. Dr. Işıktaş sözlerini şu şekilde noktaladı: “Çok kıymetli yazarlar ve hocalar tarafından kitabımın tanıtımı yapıldı, yapılmakta. Beşir Ayvazoğlu’nun Karar’daki köşe yazısında, Âlim Kahraman tarafından Yeni Şafak gazetesinin kitap ekinde yer aldı. Bir taraftan Cumhuriyet gazetesinin kitap ekinde kapak oldu kitabım. İçinde İstanbul Üniversitesi’nden Prof. Dr. Namık Sinan Turan’la birlikte yaptığımız röportaj yer aldı. Sanatta Yansımalar adlı kültür-sanat portalında Galatasaray Üniversitesi’nden Prof. Dr. Ali Ergur’un kitabım hakkında yazdıkları da çok onur verici. Ayrıca çalışmam biyografi dalında Türkiye Yazarlar Birliği’nin 2018 yılı "Yazar, Fikir Adamı ve Sanatçıları" ödülüne layık görüldü. Aynı zamanda kendisi de bir tarihçi olan İÜ Rektörü Prof. Dr. Mahmut Ak’ın destekleri de beni motive etti. İcrama çalışıyorum ve uluslararası arenada bazı resitallere hazırlanıyorum. Bu çalışmanın umarım daha da detaylandırılmış farklı bağlamlardan ele alınmış hâliyle inceleyecek takipçileri gelecek.”

Haber: Ebru SÖNMEZ
İÜ Basın ve Halkla İlişkiler Müdürlüğü



Öne Çıkan Haberler

İstanbul-Üniversitesi-2018-Yılında-Basında-En-Çok-Yer-Alan-Üniversite-Oldu

İstanbul Üniversitesi 2018’de Medyada En Çok Haberi Yapılan Üniversite Oldu

İstanbul Üniversitesi’nde TÜBİTAK İş Birliği ile MSCA Bilgi Günü Düzenlendi

İÜ-Rektörü-Prof.-Dr.-Mahmut-Ak-“Avrupa’nın-Bermuda-Üçgeni -Balkanlarda-Değişen-Dengeler-ve-Türkiye”-Toplantısına-Katıldı

İÜ Rektörü Prof. Dr. Mahmut Ak “Avrupa’nın Bermuda Üçgeni, Balkanlarda Değişen Dengeler ve Türkiye” Toplantısına Katıldı

Birleşik-Krallık-İstanbul-Başkonsolosluğu-Dr.-Leyla-Türker-Şener-ile-Uluslararası-Bilimde-Kadın-ve-Kız-Çocukları-Günü-için-Röportaj-Yaptı

Birleşik Krallık İstanbul Başkonsolosluğu Dr. Leyla Türker Şener ile Uluslararası Bilimde Kadın ve Kız Çocukları Günü için Röportaj Yaptı

“Bir-Dünya-Barış’ı”-Etkinliğinin-Basın-Toplantısı-Gerçekleştirildi

“Bir Dünya Barış’ı” Etkinliğinin Basın Toplantısı Gerçekleştirildi

İstanbul-Üniversitesi’nde-“İstanbul’un-Kültür-ve-Turizm-Elçileri:-Misafir-Öğrenciler”-Toplantısı-Gerçekleştirildi

İstanbul Üniversitesi’nde “İstanbul’un Kültür ve Turizm Elçileri: Misafir Öğrenciler” Toplantısı Gerçekleştirildi