95. Yıldönümünde Cumhuriyet ve Demokrasi Paneli İstanbul Üniversitesi’nde Gerçekleştirildi
95. Yıldönümünde Cumhuriyet ve Demokrasi Paneli İstanbul Üniversitesi’nde Gerçekleştirildi
95. Yıldönümünde Cumhuriyet ve Demokrasi Paneli, 30 Ekim 2018 tarihinde İstanbul Üniversitesi Rektörlük Binası Doktora Salonu’nda gerçekleştirildi.
Programın açılış konuşmaları, İstanbul Üniversitesi Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi Enstitüsü Müdürü Prof. Dr. Mustafa Budak ve İstanbul Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Mahmut Ak tarafından gerçekleştirildi.
“Cumhuriyetin Kelime Anlamı Milli Hakimiyetin Tesis Edilmesidir”
İÜ Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi Enstitüsü Müdürü Prof. Dr. Mustafa Budak, “Cumhuriyetin kelime anlamı milli hakimiyetin tesis edilmesidir. Cumhuriyet, halk egemenliğinin önce bir hükümet şekli sonrasında ise 1924 Anayasası ile devlet şekli olarak kabul edildiği bir ana işaret etmektedir. Cumhuriyetin ilanından sonra Atatürk’ün belirlediği gibi çağdaş medeniyetler seviyesine çıkılması için birçok inkılap hayata geçirilmiştir. 1923 sonrasında inkılapların gerçekleşmesiyle birlikte Avrupa medeniyeti örnek alınarak Türk toplumu, devlet ve toplum olarak Avrupa’ya endeksli düzenlenmeye çalışılmıştır. Ancak bu birtakım sorunlara da neden olmuştur. Bunlardan bir tanesi çok partili hayata geçiştir. Medenileştirilme misyonu içerisinde çok istenip denemeleri yapılmasına rağmen çok partili hayat tecrübesi uzun ömürlü olmamıştır. Ancak 1950’den sonra gerçek anlamda çok partili siyasi hayat yaşanmaya başlanmıştır” dedi.
Prof. Dr. Budak, “Ne yazık ki cumhuriyetimiz bugüne kadar iki tam darbe, değim yerindeyse bir yarım darbe, bir de post-modern diyebileceğimiz dört darbe dönemi yaşadı. Bu anlayış sonucu bazı insanlar, kendilerini rejimin sahibi olarak görmeye başladılar. Bu vesayetçi anlayışın bertaraf edilmesinde 15 Temmuz bir dönüm noktası olmuştur. Vesayetçi sistemin bertarafı noktasında önemli adımlar atıldı. 1923’ten günümüze, bugünü darbelerle birlikte değerlendirdiğimizde karşımıza çıkan bir diğer olgu cumhuriyet düzeni içerisinde yaşayan insanların demokratikleşememesidir. Cumhuriyetimizin, yüksek demokratik değerlere ulaşması en büyük dileğimizdir. Bu demokratikleşme sürecinin gerçekleşmemiş olmasının en önemli nedeni bunu hayata geçirecek zihniyet dönüşümünün gerçekleşmemiş oluşudur. 95. yılını yaşadığımız cumhuriyetimizin daha fazla demokratikleşmesi, demokrasiye inanan insan sayısının artmasını diliyorum. Cumhuriyetin ilanı uğruna mücadele veren başta Mustafa Kemal ve silah arkadaşları olmak üzere, isimli isimsiz bütün kahramanlarımızı minnet ve şükran ile anıyorum” şeklinde konuştu.
“Vatanın Üzerinde Yaşayan İnsanların Bağımsız Olmasıdır”
Cumhuriyet’in 95. Yılını kutlamaktan büyük bir gurur duyduğunu ifade eden İÜ Rektörü Prof. Dr. Mahmut Ak, “Cumhuriyet bayramımızın en temel özelliği Türk milletinin bağımsızlık uğruna verdiği mücadeleyi göstermesidir. Türkiye Cumhuriyeti’nin 95. yılını kutlamamıza rağmen, cumhuriyetimiz bir günde kurulmamıştır. Kökleri derinlerde olan ve çok derinden güç alan bir geleneğin temsilcisidir. Bu özelliğinden dolayı, kurulduğu günden itibaren pek çok saldırıya uğramış olmasına rağmen bu saldırılardan çok daha güçlenerek çıkmasını bilmiştir. Bunun en güzel örneği İstiklal Mücadelesi’dir. Herkes, ülkemizi hemen yok olacak bir millet olarak görmesine rağmen, büyük bir mücadele sonucunda yeni bir devlet olarak ortaya çıkmıştır” ifadelerini kullandı.
İÜ Rektörü Prof. Dr. Ak, dünyadaki hemen her devletin önem verdiği farklı değerleri olduğunu belirterek, “Kimileri devletin askeri yönünü, kimileri toprak sevgisini, kimileri de devletin ticari yönünü ortaya çıkarmıştır. Venedik ve Ceneviz gibi devletler toprak sevgisinden ziyade dünyada etkin olan ticari kolonilerini ortaya çıkarmıştır. Fransa gibi devletler ise vatan kavramına önem vermektedirler. Bu açıdan Avrupa’daki devletlerin toprakları çok sık değişmemesine rağmen, yönetici kralları çok sık değişmiştir. Türk milletinde vatan uğruna ölünecek bir değerdir. Ancak asıl önemli olan ise vatanın üzerinde yaşayan insanların bağımsız olmasıdır. Türklerin Anadolu’ya gelmesindeki asli neden de Anadolu’nun fethinden önce Türklere uygun, yaşayabilecekleri bir yurt arayışıdır. Bu arayış neticesinde de Anadolu, Türkler tarafından camisinden medresesine, köprüsünden kervansarayına kadar nakış nakış işlenmiştir” dedi.
Güçlü bir hafızanın temsilcisi olduğumuzu, arka arkaya alınan büyük zaferlerde görebileceğimizi söyleyen Prof. Dr. Ak “Gerek Sakarya Muharebesi olsun, gerek Büyük Taarruz olsun ciddi planlama ve lojistik gerektiren mücadelelerdi. Bunların hepsinin altından başarı ile kalkılmış olması milletimizin büyüklüğünü göstermektedir. Milletimizi küçük hamlelerle dağıtabileceklerini düşünenlerin yanıldığı nokta da bu olmuştur. Devletimiz sağlam temelleri ve güçlü hedefleri ile daha da büyüyecektir. Devletimiz, sadece kendi sınırları ile yetinmeyecek, dünyaya huzur ve barış getirmek için mücadele edecektir. Bugün kendisini büyük sayan devletler 300-400 kişilik mülteci grupları misafir ederken; ülkemiz dört milyona yakın mülteciye kucak açmıştır. Ülkemiz geçmişte de birçok mazluma kucak açmıştır. Bugün de aynı misyonu devam ettirmektedir. Ülkemizin bayrağı her zaman diktir ve güçlü hedeflere yürümektedir. Bu açıdan ne mutlu ki Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi Enstitümüz var. Tarih bölümlerimize ve bu enstitülerimize tarihi olduğu gibi anlatmak görevi düşmektedir. Bu panelin de o yönde bir panel olduğunu düşünüyorum. Başta enstitü müdürümüz olmak üzere tüm enstitümüze yürekten teşekkür ediyorum. Kenan Olgun hocamıza da bu panele katıldığı için teşekkürlerimi bildiriyorum” diyerek sözlerini sonlandırdı.
“Demokrasi, Bizim Tarihimizde Hep Var Olan Bir Kavramdır”
Ankara Yıldırım Beyazıt Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Kenan Olgun, “Cumhuriyetimizin 95. yılını kutlamamıza rağmen çok daha köklü bir geçmişimiz bulunmaktadır. Demokrasi, farklı isimlerle anılmış olmasına rağmen tarihimizde hep var olmuş olan bir kavramdır. Cumhuriyet, 2. Meşrutiyet sonrası çokça dillendirilen ancak uygulanamayan bir kavram olmuştur. Uygulanması 1923 yılını bulmuştur. 1876 yılında yayınlanan ilk anayasamıza baktığımızda bütün yetkiler padişahta tanımlanmıştır. 1908 yılına gelindiğinde en fazla kullanılan söz ‘Hakimiyet-i Milliye’ olmuştur. Milli Mücadele sırasında ise Hakimiyet-i Milliye kavramına ‘kayıtsız şartsız’ ifadesi eklenmiştir. ‘Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir’ denmiştir” şeklinde konuştu.
Prof. Dr. Olgun, İkinci Meşrutiyet’in ilan edilmesinin büyük bir coşkuya neden olduğunu söyleyerek “23 Temmuz ile yeni bir dönemin başladığı düşünülmüştür. Abdülhamit’e göre insanlar artık bu düzenin gerektirdiği olgunluğa gelmişti. Ancak şunu da belirtmek gerekir ki, ‘Hakimiyet-i Milliye’ sloganlarının atıldığı dönemde gençliğini yaşayanlar, cumhuriyetin kurucu kadroları olmuşlardır. Başta Mustafa Kemal ve silah arkadaşları olmak üzere hepsi meşrutiyet, hürriyet ve adalet fikirleriyle büyümüşlerdir. 1911 yılına gelindiğinde en iyi yönetim şeklinin meşrutiyet olduğu düşünülüyordu. 29 Ekim 1923’e gelindiğinde ise en iyi yönetim şeklinin cumhuriyet olduğuna karar verilmiştir. Milletvekilleri de Mustafa Kemal’i Cumhurbaşkanı olarak seçmişlerdir’’ ifadelerini kullandı.
Prof. Dr. Olgun 1921 ve 1924 anayasalarının üzerinde durarak “1921 Anayasası, cumhuriyeti hükümet şekli olarak tanımlarken; 1924 Anayasası devlet biçimi olarak tanımlamaktadır. Laikleşme aşamasında ise 1928 yılında ‘Devletin dini İslam’dır’ ifadesi kaldırılmıştır. Bütün bunlarla vurgulamak istediğim nokta; demokrasi ve cumhuriyet kavramları bir sürecin getirdiği ve hala içinin tam olarak doldurulamadığı kavramlardır. Cumhuriyetin ilan edilmesi hemen gerçekleşen, basit bir olay değildir. Zira cumhuriyet fikrinin bir geçmişi vardır. Mustafa Kemal, Nutuk’ta da belirttiği gibi cumhuriyeti ilan etmek istediğini sır gibi saklamıştır. Zira bunun için şartların ve dönemin olgunlaşmasını beklemiştir. Burada üzerinde durulması gereken nokta uygulamalarda farklılıklar olmasına rağmen dört yıllık seçim sisteminden ve meclisten vazgeçilmemiş olmasıdır. Ancak Osmanlı’dan gelen ‘Biz iktidardan gidersek bütün kazanımlarımız yok olur’ anlayışı bazı sıkıntılar yaratmıştır. Bu sıkıntıların üstesinden gelmenin yolu ise halka inmektir. Bunun anahtarı da demokrasidir ki demokrasi beraber yaşama kültürüdür. Bu kültür Türkler içerisinde uzun zamandır varlığını korumaktadır. Meşrutiyet döneminde cumhuriyet adının olmamasına rağmen sisteme baktığımızda adı konmamış bir cumhuriyet sistemi olduğunu görmekteyiz. Cumhuriyete geçiş adımları o dönemde atılmıştır. Bizler cumhuriyetin 95. yılına çok kolay gelmedik. Dolayısıyla geçmişi çok iyi bilerek ibret almalıyız” ifadelerini kullanarak sözlerine son verdi.
95. Yıldönümünde Cumhuriyet ve Demokrasi Paneli, Prof. Dr. Kenan Olgun’a katılım belgesinin takdim edilmesiyle son buldu.
Haber: Merve SOLAK
İÜ Basın ve Halkla İlişkiler Müdürlüğü