İÜ'de Lisansüstü Eğitim Farkı

Millî Mücadele Ruhunu Genç Nesillere Aktaran Enstitü: İÜ Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi Enstitüsü

Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluşu, kuruluşun öncesi ve sonrasına ait tarihi kaynakları tarih metodunu kullanarak, objektif bir yaklaşımla ele alan Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi Enstitüsü, Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi ve Türkiye Cumhuriyeti Tarihi alanlarında bilimsel araştırma, inceleme ve yayın yapmaya devam ediyor. Enstitü Müdürü Prof. Dr. Mustafa Budak, Enstitü’nün kuruluşu, amacı ve faaliyetleri hakkında bilgi verdi.


Sözlerine enstitünün kuruluşu hakkında bilgi vererek başlayan Prof. Dr. Budak, “Türkiye’de, 31 Temmuz 1933’te üniversite reformu yapılmış ve bu süreçte İstanbul Darülfünunu da yeniden yapılandırılarak İstanbul Üniversitesi adını almıştır. İşte Enstitümüz, adı geçen reformun hemen ardından İstanbul Üniversitesi’ne bağlı olarak Türk İnkılabı Enstitüsü adıyla kurulmuştur. Bu özelliğiyle Türkiye’nin ilk İnkılap (Tarihi) Enstitüsü’dür. 21 Nisan 1971’de Atatürk Devrimleri Enstitüsü, 12 Eylül 1980 askeri darbesinden sonra 30 Mart 1983’te, Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi Enstitüsü adını almıştır. Amaç, Millî Mücadele ve inkılap devrini yaşamış insanların ruhunda var olan heyecanı genç nesillere aşılamaktır. Bu amaçla, enstitümüzün ilk yıllarında, Yusuf Hikmet Bayur, Yusuf Kemal Tengirşek, Mahmut Esat Bozkurt ve Recep Peker gibi ilim ve siyaset adamları dersler vermişlerdir” dedi.

Bilimsel ve Kültürel Etkinlikler Düzenleniyor

Enstitüde verilen lisansüstü eğitimlerle amaçlarının Millî Mücadele ve Cumhuriyet Tarihi’nin çeşitli alanlarında yüksek lisans ve doktora tezleri hazırlanmasını sağlamak olduğuna değinen Prof. Dr. Budak, lisansüstü eğitimin yanı sıra Atatürk ilkeleri ve İnkılapları alanında gerçekleştirdikleri faaliyetler için söyle konuştu: “Adından da anlaşılacağı üzere enstitümüzde tarih alanında lisansüstü eğitim verilmektedir. Derslerimiz, zorunlu ve seçmeli olarak programlanmıştır. Ayrıca, bazı bilimsel ve kültürel etkinlikler düzenlemekteyiz. Bunlardan biri, on beş de bir düzenlediğimiz Yakın Dönem Türkiye Söyleşileri veya Millî Mücadele Konferansları’dır. İkincisi, Bir Yazar Bir Kitap Etkinliği’dir. Her iki faaliyetimizde ders dışı zamanlarda öğretim üyeleri ile öğrencilerimizi Yakın Dönem Türkiye Tarihi alanı uzmanlarıyla buluşturmaktayız. Halihazırda, bu söyleşi ve konferans faaliyetlerimize yine üniversitemizin sağladığı imkanlarla “online” olacak şekilde devam etmekteyiz. Üçüncüsü ise daha ziyade tarihi ve politik filmlere yer verdiğimiz Film Saati etkinliğimizdir. Bu programda, filmi izledikten sonra hep birlikte film üzerine sohbet gerçekleştirmekteyiz. Ayrıca, Rektörlüğümüzün himayesinde milli günlere mahsus konferans ve paneller düzenlemekteyiz. Son olarak 11 Mart 2020’de “100.Yılında Misak-ı Millî’den Güncele Bakmak” adlı milli bir sempozyumu Üniversitemiz Edebiyat Fakültesi’nde yaptık. Son olarak, küresel salgın sebebiyle ertelediğimiz ve bu sonbaharda üçüncüsünü yapmayı planladığımız Öğrenci Sempozyumu'ndan da bahsetmeliyim. Bu sempozyumun amacı, yüksek lisans ve doktora öğrencilerimizin mümkün olduğunca orijinal bildiriler sunmaları suretiyle deneyim kazanmalarını sağlamaktır.”

​Prof. Dr. Budak, “Diğer taraftan öğretim üyelerimiz kendi ilgi alanlarıyla ilgili makale ve kitap çalışmalarını yürütüyorlar. Ayrıca, üniversite ve üniversite dışı projelere de katılıyorlar. Enstitümüz, Atatürk’ün vefatının 100. yıldönümü vesilesiyle gazeteci Nuri Çolakoğlu’nun önerisi üzerine Kasım 1938-Dünya Basınında Atatürk adlı kitap çalışmasına katkı sunmuştur. Son olarak enstitümüz öğretim üye ve öğrencilerinin katkılarıyla Osmanlı Basınında Sevr konulu bir kitap çalışmasını proje olarak yürütmekteyiz” dedi.

“Yapılacak Çalışmalarda Tarih İlminin Metotları Geçerlidir”

Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi Enstitüsü’nün diğer enstitülerden ayıran yönlerine değinen Prof. Dr. Budak, “Her şeyden önce enstitümüz bir tarih enstitüsüdür. Yapılacak çalışmalarda tarih ilminin metotları geçerlidir. Ancak, enstitümüze sadece tarih öğrencileri değil, uluslararası ilişkiler, siyaset, iktisat, dil ve edebiyat ve hatta mühendislik vb. bölümlerinden mezun öğrenciler de başvurmaktadır. Bu çeşitli disiplinlerden gelen karma öğrenci profili, enstitümüzü farklı kılan bir özelliktir. Ayrıca, bu çeşitlilik enstitü öğretim üyeleri için de geçerlidir. Bu ise enstitümüze zenginlik ve farklılık katan bir durumdur” şeklinde konuştu.

Sözlerine şöyle devam eden Prof. Dr. Budak, “Yukarıda ifade ettiğimiz gibi enstitümüzün öğretim üyeleri farklı disiplinlerden gelen akademisyenlerdir. Bu bir çeşitlilik ve zenginliktir. Söz konusu durum derslerde de aynıdır. Türkiye Cumhuriyeti Tarihi Kaynakları ve Metodolojisi, Osmanlı’dan Cumhuriyete Türk-İngiliz İlişkileri, Milli Mücadele’nin Dış Politikası, Hatıralarla Mukayeseli Nutuk Okumaları, Cumhuriyet Devri Türk Dış Politikası, Cumhuriyet Dönemi Türk Siyasi Hayatı Cumhuriyet Devri İktisat Politikaları, Atatürk ve Cumhuriyet Modernleşmesi, Türkiye Cumhuriyetinde Sosyal Hayat (1923-1950) Türkiye’de Modernleşme Sürecinde Kadın, Türk-Yunan İlişkileri gibi yüksek lisans ve doktora dersleri verilmektedir” dedi.

“Amacımız, Dergimizin Web of Science’da Taranan Dergiler Arasına Girmesini Sağlamaktır”

2002’den beri yayımlanan Yakın Dönem Türkiye Araştırmaları Dergisi hakkında bilgi veren Prof. Dr. Budak, “2002’den beri yayımlanan dergimiz, bugün 37. sayıya (Haziran 2020) ulaşmıştır. Ancak, çeşitli sebeplerden dolayı dergimiz, 2008-2011 ile 2014-2015 yılları arasında iki sayı halinde yayımlanmak zorunda kalmıştır. Çok mutluyuz ki Yakın Dönem Türkiye Araştırmaları Dergisi, 2019’dan itibaren ULAKBİM TR dizininde taranmaya başlamıştır. Amacımız, dergimizin Web of Science’da taranan dergiler arasına girmesini sağlamaktır” ifadelerini kullandı.

Enstitüdeki öğrenci değişim programları hakkında düşüncelerini belirten Prof. Dr. Budak, “Açıkça ifade etmeliyim ki, enstitümüz, Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi adını taşımaktadır. Dolayısıyla daha ziyade ulusal nitelikte olup yabancı öğrenciler pek fazla ilgi göstermemiştir. Buna karşılık bizim Türk vatandaşı öğrencilerimiz de değişim programlarına iltifat etmemişlerdir. Bilindiği gibi üniversitemizin uluslararasılaşma gibi bir hedefi bulunmaktadır. Bu hedefe hizmet etmek amacıyla enstitü olarak -mümkün olursa- enstitümüz bünyesinde yabancı öğrencilerin de ilgisini çekebilecek yeni yüksek lisans ve doktora programlarını açmayı düşünmekteyiz” dedi.

“İlgili Öğrencileri Enstitümüze Bekleriz”

Prof. Dr. Budak sözlerini şöyle noktalandırdı: “Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi Enstitüsü, sanıldığının aksine sadece üniversitenin bütün bölümlerine zorunlu Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi ders programlarını düzenleyen, ders veren öğretim üye ve görevlilerinin bulunduğu bir enstitü değildir. Bunun yanı sıra enstitümüz, Millî Mücadele ve Türkiye Cumhuriyeti Tarihi alanlarına ilişkin bilimsel araştırmaların yapıldığı bir akademik kurumdur. Bu kapsamda lisans üstü çalışmalar (yüksek lisans ve doktora) da yapılmaktadır. İlgili öğrencileri enstitümüze bekleriz.”

Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi Enstitüsü'nün web sayfasına ulaşmak için tıklayınız.

Haber: Sevda ÖZDEMİR
İÜ Kurumsal İletişim Koordinatörlüğü

Aziz Sancar DETAE Çağdaş Bilim İnsanı Yetiştirilmesinde Öncülük Ediyor

İstanbul Üniversitesi (İÜ) Aziz Sancar Deneysel Tıp Araştırma Enstitüsü (Aziz Sancar DETAE) bilimsel araştırmalar yapan, üst düzeyde bilgi ve deneyimle donanımlı araştırmacı yetiştiren ve bilim insanları için en iyi koşullarda deney hayvanları üreten bir kurumdur. Bu kurumu sizlere daha iyi anlatabilmek için İstanbul Üniversitesi Aziz Sancar Deneysel Tıp Araştırma Enstitüsü Müdürü Prof. Dr. Günnur Deniz ile konuştuk.


Enstitünün Kuruluş Amacı Çağdaş Bilim İnsanı Yetiştirmek

Enstitü hakkında bilgi veren Prof. Dr. Günnur Deniz, “Yapısında farklı disiplinleri bir arada bulunduran İstanbul Üniversitesi, Aziz Sancar Deneysel Tıp Araştırma Enstitüsü 3 Ekim 1945 tarihinden beri üst düzeyde bilgi ve deneyimle donanımlı araştırmacılar yetiştiren ve bilimsel araştırmalar yapan yarım asırlık geçmişe sahip bir araştırma, eğitim ve öğretim kurumudur” dedi.

İÜ İstanbul Tıp Fakültesi dekanlarından Prof. Dr. Muhittin Erel’in, 1945 yılı başlarında, fakülte bünyesindeki kliniklere araştırmacı yetiştirmek ve deneysel araştırma olanakları sunmak amacıyla içinde araştırma laboratuvarları ve deney hayvanı üretme bölümleri bulunan bir enstitü kurmayı tasarladığı bilgisini veren Prof. Dr. Deniz, bu amaçla 2. Kadın Hastalıkları ve Doğum Kliniği’nin alt katında yaklaşık 200 metrekarelik bir alanın laboratuvar hayvanı yetiştirme bölümü ve araştırma laboratuvarları haline getirilmesini ve bu kuruluşa "Tecrübi Araştırmalar Enstitüsü" adının verilmesini 12 Ocak 1945 tarihinde Rektörlüğe teklif edilmiş olduğunu söyledi. Prof. Dr. Deniz, “Bu teklif Rektörlük tarafından kabul görmüş̧ "Tecrübi Araştırma Enstitüsü (TAE)" olarak Milli Eğitim Bakanlığı’nın onayına sunulmuş, Bakanlığın uygun bulmasıyla 2. Kadın Hastalıkları ve Doğum Kliniği’nin laboratuvar şefi Dr. Werner Laqueur, 4 Ekim 1945 tarihinde Tecrübi Araştırma Enstitüsü’nün ilk müdürü olarak atanmıştır” dedi.

Dr. Werner Laqueur’ün İstanbul Tıp Fakültesinin öğretim üyeleri ile birlikte çalışmalarını 10 Kasım 1949 tarihine kadar TAE müdürlüğü görevini sürdürdüğünü söyleyen Prof. Dr. Deniz, “Dr. Werner Laqueur’ün ardından TAE müdürlüğüne Dr. Friedrich Reimann 8 Şubat 1950 tarihinde atanmış. Prof. Dr. Friedrich Reimann'ın 1 Mart 1975 tarihinde emekli olmasından sonra, İstanbul Tıp Fakültesi Dekanlığı tarafından TAE yönetimi için Prof. Dr. İlhan Ulagay, Prof. Dr. Orhan Şaşmaz, Prof. Dr. A. Sevim Büyükdevrim ve Doç. Dr. Gülten Erdoğan'dan oluşan bir komite görevlendirilmiş ve kısa bir süre sonra da Prof. Dr. A. Sevim Büyükdevrim TAE müdürlüğüne gelmiştir (1975)” dedi.

Prof. Dr. A. Sevim Büyükdevrim’in, görevinin ilk yıllarında deneysel çalışmalara devam etmekle birlikte Tecrübi Araştırma Enstitüsü’nün bir yandan araştırmacı bilim insan gücüne, diğer yandan laboratuvar hayvanlarına olan büyük gereksinimi göz önünde tutarak kurum bünyesine farklı disiplinlerden (Biyoloji, Kimya, Kimya Mühendisliği vs) gelen araştırmacıları kattığını söyleyen Prof. Dr. Deniz, ayrıca Tecrübi Araştırma Enstitüsü’nün yeni binasının temelinin 29 Haziran 1977 tarihinde atıldığını ancak inşaatın yavaş ilerlemesiyle birlikte 1987 yılında tamamlandığını belirtti.

Deneysel Tıp Araştırma ve Uygulama Merkezi

1945 yılında kurulan Tecrübi Araştırma Enstitüsü, İstanbul Tıp Fakültesi’ne bağlı olarak 6 Ocak 1982 tarihinde Tecrübi Araştırma Merkezi, 1 Mayıs 1984 tarihinde ise Deneysel Tıp Araştırma ve Uygulama Merkezi (DETAM) adını almıştır.

“Deneysel Tıp Araştırma ve Uygulama Merkezi Üniversite Yönetim Kurulu'nun 16 Ekim 1986 tarihli ve 110 sayılı kararı ile aynı adla Rektörlüğe bağlı bir araştırma ve uygulama merkezine dönüşmüştür. Rektörlüğe bağlandıktan sonra daha hızlı bir gelişim sürecine giren Merkez Üniversite Senatosu'nun 10 Mart 1988 tarihli oturumunda yeni hukuki statüsüne kavuşmuş ve 30 Kasım 1988 tarih ve 19945 sayılı Resmi Gazete'de yayınlandığı üzere kendi döner sermaye işletmesini de kurmuştur” ifadelerine yer veren Prof. Dr. Deniz, “DETAM, yaklaşık 4 yıl süreyle merkez konumunu sürdürdükten sonra, 11 Temmuz 1992 yılında 2809 sayılı kanun ile lisansüstü düzeyde eğitim, öğretim, araştırma ve kamu hizmeti yapan, İstanbul Üniversitesi Rektörlüğü’ne bağlı bir kurum olarak Deneysel Tıp Araştırma Enstitüsü (DETAE) adı ile yeniden yapılandırılmış ve müdürlüğüne Prof. Dr. Ahmet Sevim Büyükdevrim atanmıştır” dedi.

1994 yılında Prof. Dr. A. Sevim Büyükdevrim’in emekli olmasından sonra Deneysel Tıp Araştırma Enstitüsü’nde sırasıyla müdürlük görevinde bulunmuş olan İstanbul Üniversitesi öğretim üyeleri Prof. Dr. Hikmet Koyuncuoğlu (1994-1997), Prof. Dr. Özdem Anğ (1997-2001), Prof. Dr. Orhan Arıoğlu (2001-2005), Prof. Dr. Mehmet Kaya (2005-2008), Prof. Dr. Turgay İsbir (2008-2009), Prof. Dr. Uğur Özbek (2009-2016)’tir.


2015 Nobel Kimya Ödülü

Prof. Dr. Deniz, “2015 yılında İstanbul Üniversitesi, İstanbul Tıp Fakültesi mezunu Aziz Sancar’ın Kimya alanında Nobel Ödülü almasını takiben enstitünün adı 2016 yılında Aziz Sancar Deneysel Tıp Araştırma Enstitüsü olarak değiştirildiğini ve Aziz Sancar DETAE müdürlük görevini 2016 yılından beri Prof. Dr. Günnur Deniz, müdür yardımcılığı görevlerini ise Prof. Dr. H. Arzu Ergen ve Prof. Dr. Neslihan Abacı yürütmektedirler” diyerek, seçkin bilim insanlarından oluşan Aziz Sancar DETAE birim danışma kurulunun Prof. Dr. Aziz Sancar (North Carolina Üniversitesi), Prof. Dr. Cezmi Akdiş (İsviçre Allerji ve Astım Enstitüsü), Prof. Dr. Kendi Ishii (Tokyo Üniversitesi), Prof. Dr. Talal Chatila, (Harvard Medical School), Prof. Dr. Güher Saruhan Direskeneli, Prof. Dr. Ahmet Gül, Prof. Dr. Zeki Kılıçaslan, Prof. Dr. Serhat Pabuçcuoğlu (İstanbul Üniversitesi-Cerrahpaşa), Prof. Dr. Batu Erman (Sabancı Üniversitesi), Prof. Dr. Ahmet Ademoğlu (Boğaziçi Üniversitesi) ve Prof. Dr. Türker Kılıç’tan (Bahçeşehir Üniversitesi) oluştuğunu aktardı.

Enstitü bünyesinde 5 ana bilim dalı ve 4 birim bulunduğunu söyleyen Prof. Dr. Deniz, “Laboratuvar Hayvanları Bilimi Ana Bilim Dalı, Genetik Ana Bilim Dalı, İmmünoloji Ana Bilim Dalı, Moleküler Tıp Ana Bilim Dalı, Sinirbilim Ana Bilim Dalı ile lisansüstü eğitimleri verilmekte ve alanlarına özgü araştırmalar yapılmaktadır” dedi. Ana bilim dallarının içeriği hakkında Prof. Dr. Deniz, şu bilgileri aktardı:

•    Laboratuvar Hayvanları Bilimi Ana Bilim Dalı, 2008 yılından itibaren deney hayvanı üretimi, kullanımı ve tedarik edilmesi konusunda tek yetkili merkez olarak çalışmalarını sürdürmektedir.

•    Genetik Ana Bilim Dalı, farklı hastalıklarda toplumumuza özgü genetik yatkınlıkların ve bu hastalıkların takibinde yeni biyobelirteçlerin belirlenmesi, yeni tedavi stratejilerinin geliştirilmesine yönelik araştırmaları multidisipliner yaklaşımlarla yürütmektedir.

•    İmmünoloji Ana Bilim Dalı, farklı hastalıkların temelinde yatan immünolojik mekanizmaları araştırmakta, akan hücre ölçer alanında öncülük etmekte ve düzenli olarak bu konuda eğitimler verilmektedir.

•    Moleküler Tıp Ana Bilim Dalı, hastalıkların temelinde yatan moleküler ve biyokimyasal mekanizmaları ve bu hastalıkların tanı ve tedavisine yardımcı olacak yeni teknolojik gelişmeleri araştırmaktır.

•    Sinirbilim Ana Bilim Dalı, normal ve patolojik koşullarda sinir sisteminin fonksiyonlarına aracılık eden hücresel ve moleküler mekanizmaları araştırmakta, otoimmün ensefalit hayvan modelleri üzerinde çalışmalar yürütmektedir.

Prof. Dr. Deniz, Tüberküloz Moleküler, Epidemiyolojisi Laboratuvarı, Biyobanka, Tüm Genom Analiz, İmmünohematoloji İleri Tanı ve İzlem Laboratuvar Hizmetleri’ olmak üzere 4 birim olduğunu belirterek şu bilgileri aktardı:

•    Tüberküloz ve Moleküler Epidemiyolojisi, moleküler yöntemlerle tüberküloz epidemiyolojisi hakkında veri üretmenin yanı sıra, tüberküloz ve mikobakteri enfeksiyonlarının tanısında kullanılacak yeni hızlı, ucuz yöntemler ve ürünlerin geliştirilmesine yönelik çalışmalarını sürdürmektedir. İstanbul Verem Savaşı Derneği ve İstanbul Üniversitesi Rektörlüğü arasında 17 Şubat 2010 tarihinde imzalanan bir protokolle “İstanbul Verem Savaşı Derneği Üst Seviye Laboratuvarı” olarak tanı amaçlı hizmet vermektedir. İstanbul Verem Savaşı Derneği ve Aziz Sancar DETAE arasındaki protokol Şubat 2018 tarihinde yenilenmiştir.

•    Tüm Genom Analiz, Türkiye'de, 2009 yılında üniversite bünyesinde kurulan ilk yeni nesil dizileme laboratuvarıdır. Mikrobiyal metagenomiks (kefir), transkriptom (Multiple miyolema hastalığı), bakteri (Halomonas) ve virüs (Hepatit B), mitokondriyal DNA (Konjenital kalp defektli olgular ve vb.) dizilenmesi gibi çeşitli teknikler ile (shot gun, amplikon gibi) birçok proje gerçekleştirilmiştir.

•    Biyobanka, İstanbul Kalkınma Ajansı (İSTKA) tarafından 2015 yılı Yenilikçi İstanbul Mali Destek Programı kapsamında en az 120.000 örneklik pilot bir biyobanka birimi kurulmuştur. Biyobanka kavramı ile ilgili ülkemizde farkındalığın artırılması, uluslararası düzeyde teknoloji ve bilgi yoğun hizmet sunma ve nitelikli iş gücü istihdam etme kapasitesi olan biyobankaların kurulmasına yönelik bir platform oluşturulmuştur. Ar-Ge ve yenilik çalışmalarında sağlık sektöründeki paydaşlar arasında ulusal ve uluslararası iş birliği, paylaşım ve koordinasyonu teşvik edebilecek bir ara yüz mekanizması oluşturmayı hedeflemesi, biyolojik materyal ve verilere daha kolay ulaşım sağlanması ile sağlık sektöründeki girişimlerin önünün açılması ve onlara kaynak oluşturulabilmesi, bu alanda da nitelikli iş fikirlerinin ve istihdamın artırılması gibi konularda enstitü altyapısına katkısı bulunmaktadır.

•    İmmünohematoloji İleri Tanı ve İzlem Laboratuvar Hizmetleri, 24 Ekim 2017 tarihinde kurulmuş olup, üniversitemizde sürdürülen araştırmaların ve ayrıca diğer üniversiteler ve araştırma kurumları ile özel kurumların İmmünoloji, Hematoloji, İmmünohematoloji, Biyoteknoloji ve İlaç Araştırma/Farmasötik alanlarındaki AR-GE çalışmalarının güvenilir bir şekilde gerçekleştirilebileceği altyapıyı kullanıcıların hizmetine sunmak, immünohematolojik ve nadir hastalıklar kapsamında yeni tanımlanacak ileri laboratuvar uygulama ve araştırma çalışmalarını yürütmek veya yürütülmekte olan çalışmalara katılmak, kamuoyunda immünoloji ve hematoloji alanında tanısal yaklaşım ve tedavi izleminde güncel teknolojinin kullanımı hakkında farkındalık yaratmak, immünoloji ve hematoloji alanında tanısal yaklaşım ve tedavi izleminde eğitim, araştırma ve uygulama faaliyetlerini sürdürmek, yurt içi ve yurt dışı kurum ve kuruluşlarla iş birliğinde bulunarak hizmet vermektedir.

•    Hücre Kültürü Laboratuvarı, 2005 yılında kurulmuştur. Çeşitli hücre soylarında ve primer hücre kültüründe plazmitlerle transfeksiyon, virüslerle enfeksiyon, siRNA ve ilaç uygulamaları yapılmakta, hücre biyolojisi, proliferasyon, sitotoksisite, adezyon, hücre canlılığı, invazyon, migrasyon, hücre farklılaşması, protein ekspresyonu, hastalıkların moleküler mekanizmalarının aydınlatılması, kanser araştırmaları ve gen fonksiyonuyla ilgili çalışmalar sürdürülmektedir.


Diyabet Uygulama ve Araştırma Merkezi

İstanbul Üniversitesi Rektörlüğü’ne bağlı faaliyet gösteren Diyabet Uygulama ve Araştırma Merkezi’nin (DİYAM), Aziz Sancar DETAE binası içinde yer aldığını ve enstitü ana bilim dalları ile çalışmalarını sürdürdüğünü kaydeden Prof. Dr. Deniz, “Aziz Sancar DETAE spesifik tanı testlerinin başlatılması ve devamlılığında öncülük etmektedir. Bu testlerin enstitü bünyesinde sürdürülebilmesi için yapılan girişimler sonucunda da 19 Kasım 2018 tarihinde “Tıbbi Laboratuvar Çalışma Ruhsatı” alınarak rutin tanı testleri ile hastalara hizmet verilmeye başlanmıştır. Transgenik çalışmaların yürütülmesi amacı ile yapılan girişimler sonucunda ise 19 Nisan 2018 tarihinde “Transgenik Hayvan Çalışma İzni” enstitümüze kazandırılmıştır” dedi.

52 akademik ve 34 idari personelin görevlerini sürdürdüğü Aziz Sancar DETAE’nün, misyonunu Prof. Dr. Deniz, şu sözlerle açıkladı: “Bilim dünyası, birey ve sağlığına katkı sağlamak amacıyla, farklı disiplinleri bir arada bulunduran yapısıyla, ileri bilgi ve teknoloji geliştirerek, nitelikli araştırma, eğitim ve ileri tanı hizmetleri vermek”, vizyonu “sürekli kurumsal gelişimi ilke edinmiş, sağlık ve yaşam bilimleri alanında evrensel bilim ödüllerine sahip araştırmacılarıyla bilim insanları yetiştiren, hastalık tanı ve tedavisinde önemli buluşları gerçekleştiren, araştırma projelerine önderlik eden bir araştırma enstitüsü” olmaktır.

Enstitü ana bilim dalları tarafından kurslar düzenlediğini söyleyen Prof. Dr. Deniz, şöyle sıraladı:

•    Laboratuvar Hayvanları Bilimi Ana Bilim Dalı 2005 yılından itibaren her yıl en az iki kere olacak şekilde “Deney Hayvanı Kullanım Sertifikası Eğitim Kursu” düzenlemektedir. Araştırmacılar tarafından büyük ilgi görmektedir.

•    İmmünoloji Ana Bilim Dalı tarafından 1994 yılından beri kesintisiz düzenlenen “Uygulamalı Akan Hücre Ölçer Eğitimi” kursunun 25. si Haziran 2019’da gerçekleştirilmiştir. Enstitünün düzenlediği en eski ve uzun soluklu kurstur.

•    Farklı yöntemlerin tartışıldığı “Deneysel Sinir Bilim Yöntemleri Kursu” Sinir Bilim Ana Bilim Dalı tarafından son 3 senedir düzenlenmektedir.

•    Moleküler Tıp Ana Bilim Dalı “Moleküler Tıp’ta kullanılan Teknikler”, Genetik Ana Bilim Dalı ise “Biyobanka ve Nadir Hastalıklar Çalıştayları” ve “Next Generation Sequencing Hibrid Kursları” gibi aktivitelerle enstitümüz faaliyetlerine katkı sağlamaktadırlar.

Enstitüde gerçekleştirilen etkinlikler ve yapılan bilimsel projeler hakkında Prof. Dr. Deniz, şu bilgilere yer verdi:

•    2009 yılında başlatılan “DETAE Günleri” başlıklı sempozyum her sene farklı bir tema üzerinden gidilerek her yönü ile tartışıldığı bir bilimsel etkinlik olarak düzenlenmekte olup, 2019 yılında düzenlenen XI. Aziz Sancar DETAE günlerinde “Deneysel tıpta in vivo modeller” konusu tartışılmıştır.

•    Enstitümüzün yayın organı “EXPERIMED” dergisi 2011 yılından beri basılı, 2015 yılından itibaren ise online olarak DergiPark bünyesinde yayın hayatını sürdürmektedir.

•    Enstitümüz 2019 yılında TC Cumhurbaşkanlığı Strateji ve Bütçe Başkanlığı Araştırma Altyapıları Projeleri kapsamında “Nörodejenetarif ve Nöroinflamatuvar Hastalıklar Birimi” başlıklı projesi ile desteklenmeye hak kazanmıştır.

•    2019 yılında enstitümüz akademisyenlerinin dahil olduğu 147 kurum içi, 49 Ulusal kurumsal ve 3 adet uluslararası iş birliği projesinde yer almıştır.

Sağlık Bilimleri Enstitüsü bünyesinde yürütülen İmmünoloji, Genetik, Moleküler Tıp, Sinirbilim ve Laboratuvar Hayvanları Bilimi yüksek lisans ve doktora programları Aziz Sancar DETAE Ana Bilim Dalları öğretim üyeleri tarafından yürütüldüğünü belirten Prof. Dr. Deniz, “Enstitümüz Ana Bilim Dalları’nda eğitim gören Yüksek Lisans ve Doktora öğrenci sayısı her dönem değişkenlik göstermekle beraber ortalama 400 dolaylarındadır. Genetik Ana Bilim Dalı bünyesinde Biyosağlık Bilişim yüksek lisans programı, İstanbul Üniversitesi ve Biohealth Computing Erasmus Mundus Lisansüstü Program Konsorsiyumu’na üye Üniversiteler arasında ortaklaşa yürütülen uluslararası programdır” dedi.


Uluslararası iş birlikleri ve uluslararası yayınlar hakkında açıklamalarda bulunan Prof. Dr. Deniz, “Çocuk ALL hastalarında kemoterapi sonrası tedavinin gidişini değerlendirme amaçlı uygulanan minimal kalıntı hastalık (MRD) tayininin enstitümüzde yürütülmesi çalışmaları sonucunda, 2011 yılında B-ALL, 2013 yılında ise T-ALL MRD için iBFM Flow Twinning uluslararası akreditasyonları tamamlandığını, ayrıca Avrupa Lösemi Ağı tarafından başlatılan "Uluslararası skalada kantitatif BCR-ABL tespitinin standardizasyonu" çalışmaları sonucu Türkiye referans merkezi olarak tanınmıştır." dedi.

“Enstitümüz Genetik Ana Bilim Dalı öğretim üyesi Prof. Dr. Sibel Uğur İşeri, 2019 TÜBA-Üstün Başarılı Genç Bilim İnsanı Ödülleri (GEBİP), Sağlık Bilimleri, Moleküler Biyoloji ve Genetik Alanı Ödülü’nü almıştır” diyen Prof. Dr. Deniz, sözlerini şöyle sürdürdü:

•    TS EN ISO 15189 Tıbbi Laboratuvarlar akreditasyon başvurusu yapılmış, denetim başarı ile tamamlanmış ve enstitümüz şu anda ISO 15189 belgesini beklemektedir.

•    Enstitümüz 2019 yılı, Uluslararası yayın sayısı 94, Ulusal yayın sayısı 22, Ulusal tebliğ sayısı 50, Uluslararası tebliğ sayısı 113 olup, toplam H indeksi 145, toplam atıf sayısı ise 2742’dir.

•    Enstitü bünyesinde düzenlenen “Enstitü Seminerleri” yeni bilgilerin Enstitü öğretim üyeleri, asistanlar ve öğrencilerle paylaşılmasını sağlamaktadır. Bu toplantılar, bilim insanları arasında önemli paylaşımlara

imkân tanımakta, ayrıca genç araştırmacıların gelişimini desteklemektedir.

•    Enstitü bünyesindeki Ana Bilim Dalları kendi bünyelerinde gerçekleştirdikleri “Seminerler ve Dergi kulüpleri” bölümlerin kendi konularındaki güncel gelişmelerini takip edebilmeleri açısından önem taşımaktadır.

•    Lisans öğrencileri, kış ve yaz dönemlerinde staj dönemlerinde ilgilendikleri alanlarda deneyim kazanma imkânı bulmaktadırlar.

•    Üniversitemiz lisans öğrencileri için İstanbul Üniversitesi BAP birimi destekli projeler-lisans bitirme tezlerini enstitümüz bünyesinde gerçekleştirebilmektedir.

•    İstanbul Tıp Fakültesi 4. dönem öğrencileri seçmeli ders olarak Enstitümüzün ana bilim dallarından ders almaktadırlar.

Prof. Dr. Deniz, “Yükseköğretim kurumlarındaki araştırma altyapılarının etkinliğinin artırılması ve sürdürülebilirliğinin sağlanması amacıyla; finansman, yönetim, personel, izleme ve değerlendirme gibi konularda düzenlemelerin gerçekleştirildiği 6550 sayılı Araştırma Altyapılarının Desteklenmesine Dair Kanun uyarınca Aziz Sancar DETAE olarak başvuru yaptığımız altyapı projemiz kapsamında 2019 yılı Aralık ayında geçirdiğimiz denetim enstitümüz gelecek dönem çalışmalarının şekillenmesi açısından oldukça faydalı olmuştur” diyerek sözlerini noktaladı.

Aziz Sancar Deneysel Tıp Araştırma Enstitüsü'nün web sayfasına ulaşmak için tıklayınız.

Haber: Hande Nur Ocak
İÜ Kurumsal İletişim Koordinatörlüğü

Uygulamalı Eğitimiyle Benzerlerinden Ayrılan İstanbul Üniversitesi Deniz Bilimleri ve İşletmeciliği Enstitüsü

Uluslararası düzeyde uzmanlar ve araştırıcılar yetiştiren ve yetiştirmeye devam eden İstanbul Üniversitesi Deniz Bilimleri ve İşletmeciliği Enstitüsü, 27 akademik personel ve 8 araştırma görevlisi olmak üzere toplam 35 personeli ile çalışmalarına devam etmektedir. Enstitü müdürü Prof. Dr. Fatih Mehmet Adatepe, enstitünün kuruluş süreci ve tarihi, eğitimleri, araştırmaları, kullanılan laboratuvar ve araştırma gemileri, bilim ve ana bilim dalları ile yapılan güncel çalışmalar hakkında bilgi verdi.


İÜ Deniz Bilimleri ve İşletmeciliği Enstitüsü’nün kuruluş süreci ve tarihine değinerek sözlerine başlayan Prof. Dr. Fatih Mehmet Adatepe, “Enstitümüz; 2547 sayılı Kanunun amaçları doğrultusunda lisansüstü eğitim-öğretim ve bilimsel araştırmalar yapmak üzere, 41 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile 20 Temmuz 1982 tarihinde Deniz Bilimleri ve Coğrafya Enstitüsü adıyla kurulmuştur. Kurucu Müdürümüz Prof. Dr. Sırrı Erinç’tir. 11 Temmuz 1992 tarihinde Resmî Gazetede yayınlanan 3837 sayılı Kanun ile enstitümüzün adı, Deniz Bilimleri ve İşletmeciliği Enstitüsü olarak değiştirilmiştir. Yükseköğretim Kurulu’nun 15 Temmuz 1994 tarihinde yapılan 22 no’lu oturumunda 94.22.1184 sayılı karar uyarınca da ana bilim dallarının bugünkü yapılanması oluşturulmuştur’’ dedi.

“Güz ve Bahar Dönemlerinde İki Kez Öğrenci Alımı Gerçekleştirilmektedir’’

Prof. Dr. Adatepe, yüksek lisansta 4’ü uluslararası olmak üzere 53, doktora da ise 5’i uluslararası olmak üzere 57 öğrenci, toplamda 36’sı kadın ve 71’i erkek 107 öğrencileri olduğunu söyleyerek sözlerine şöyle devam etti: “Genel anlamda lisansüstü eğitimlerimiz; tezli yüksek lisans ve doktora eğitimi şeklinde olup, güz ve bahar dönemlerinde iki kez öğrenci alımı (toplam: yaklaşık 100 kontenjan) gerçekleştirmektedir. Bu eğitimlere; kimya, fizik, biyoloji, çevre, jeoloji ve jeofizik gibi (fen ağırlıklı bölümlerden) lisans/yüksek lisans mezunu olanlar, oşinografi (deniz bilimleri) ağırlıklı programlara kaydolmaktadırlar. Ayrıca, Deniz İşletmeciliği kısmına da öncelikle deniz bilimleri konusundaki lisans/yüksek lisans mezunları ile uluslararası ilişkiler, siyasal bilgiler, hukuk, iktisat gibi (sosyal ağırlıklı bölümlerden) ve ayrıca makine mühendisliği, bilgisayar gibi (benzer mühendislikler dâhil) mezun olanlar kayıt yaptırmaktadır. Ayrıntısı verilen bu tüm bilim dalları ile ilgili araştırma faaliyetlerimiz, tezler, projeler, raporlar şeklinde sürdürülmektedir.’’


“6 Adet Laboratuvar ve R/V Alemdar Araştırma Gemisi’’

Araştırma olanaklarının en büyük kısmını; enstitüde mevcut olan 6 laboratuvar, 1 adet mikroskop odası ve R/V Alemdar Araştırma Gemisi’nin oluşturduğunu vurgulayarak sözlerine devam eden Prof. Dr. Adatepe, “Laboratuvarlarımız; Deniz Kimyası Laboratuvarı, Deniz Biyolojisi Laboratuvarı, Biyokimya Laboratuvarı, Deniz Jeolojisi Laboratuvarı, Erdoğan OKUŞ - Deniz Araştırmaları Laboratuvarı ve BERKARDA - Uzaktan Algılama ve CBS Laboratuvarı’dır. R/V Alemdar II Araştırma Gemimiz ise 1966 yılı Almanya yapımıdır. Boyu 52.95, eni 11 metre, motor kapasitesi 2 adet 2500 BHP’dir. 5 adet vinç, CTD sistemi ve rozet su örnekleyicisine sahiptir. Bunun yanı sıra 22 kamara, 5 laboratuvar, 1 toplantı salonu vardır ve akıntıölçer, yandan taramalı sonar, deniz manyetometresi gibi teknik donanımları da mevcuttur. 20 gemici ile 17 kişilik araştırma personelini konuşlandırma kapasitesi, ayrıca yaklaşık yirmi gün liman yapmadan seyir ve deniz çalışması yapabilme özelliği de vardır’’ dedi.

Prof. Dr. Adatepe, bu araştırma olanakları ile enstitüde gerçekleştirilen bazı deniz araştırma alanlarının ise deniz kirliliği ve biyojeokimyasal döngüler, organik kimyasalların sentezi ve karakterizasyonu, organik ve inorganik kirleticilerin izlenmesi; Türk Boğazlar Sistemi ve Karadeniz oşinografisi, kara kökenli kirleticilerin etkisi ile biyoçeşitlilik, balık stok değerlendirmeleri, gemi kazalarından kaynaklanan petrol kirliliği; sismik ve yandan taramalı sonar, manyetik araştırmalar, karot analizleri; uzaktan algılama ve CBS çalışmaları, bütünleşik kıyı alanları yönetimi uygulamaları, su kaynakları ve kalitesi yönetimi ve son olarak deniz işletmeciliği alanında deniz ekonomisi ve deniz politikaları ile ilgili çalışmaları olduğunu belirtti.

“Enstitüde 5 Ana Bilim Dalı ve 9 Bilim Dalı Mevcut’’

Enstitüde 5 ana bilim dalı ve 9 bilim dalının mevcut olduğunu kaydeden Prof. Dr. Adatepe, isimlerinin ise Kimyasal Oşinografi ABD, Fiziksel Oşinografi ve Deniz Biyolojisi ABD, Deniz Jeolojisi ve Jeofiziği ABD, Denizel Çevre ABD ve Deniz İşletmeciliği ABD olduğunu belirtirken; Fiziksel Oşinografi ve Deniz Biyolojisi ABD’nin Fiziksel Oşinografi ve Deniz Biyolojisi şeklinde 2, Deniz Jeolojisi ve Jeofiziği ABD’nin Deniz Jeofiziği ve Deniz Jeolojisi olarak 2, Denizel Çevre ABD’nin Deniz ve Kıyı Koruma BD, Kıyı Bölgeleri Yönetimi BD ve Kıyı Mühendisliği BD olmak üzere 3 ve Deniz İşletmeciliği ABD’nin de Deniz Ekonomisi ve Deniz Politikası olarak 2 bilim dalından oluştuğunu söyledi.

“Türk Denizleri ve Türk Boğazlar Sistemi’ndeki Her Türlü Bilimsel Deniz Araştırmaları Yapılıyor’’

Sözlerinde İÜ Deniz Bilimleri ve İşletmeciliği Enstitüsü’nün benzer enstitülerden ayrılan yönlerine de değinen Prof. Dr. Adatepe, “Üç tarafı denizlerle çevrili ve 8330 km uzunluğunda sahil şeridine sahip bir yarımada olan ülkemizde “Deniz Bilimleri”, özellikle tezli lisansüstü eğitim-öğretim faaliyetleri bakımından multi-disipliner ve özgün bir akademik faaliyet alanı olarak, tüm dünyada olduğu gibi kabul görmektedir. Ayrıca enstitümüzün işletmecilik bölümünün de olması bu tercihi lehimize arttırmaktadır’’ dedi ve şu şekilde devam etti: “Ülkemizde deniz bilimleri konusunda lisansüstü eğitim veren toplam dört adet enstitü mevcuttur (ODTÜ Mersin’de; 9 Eylül Üniversitesi İzmir’de ve KTÜ Sürmene Trabzon’da) ve İstanbul’da bu anlamda tek enstitü olan İÜ Deniz Bilimleri İşletmeciliği Enstitüsü her açıdan avantajlı bir niteliğe sahiptir. Enstitümüzün çok disiplinli deniz bilimleri eğitimini, uygulamalı olarak sahip olduğu gemisini kullanarak yapma imkânı ise diğer benzer enstitülere göre farklılık yaratmaktadır. Ayrıca, enstitümüzde lisansüstü eğitim verilmesinin yanında, en önemli başka bir husus; Türk Denizleri ve Türk Boğazlar Sistemi’ndeki her türlü bilimsel deniz araştırmalarının da yapılıyor olmasıdır. Bu durum öğrencilerimizin bu araştırmalarda görev almalarını ve tezlerini kendi topladıkları veriler ile tamamlamalarına da olanak sağlamaktadır.’’

“Enstitümüz, Bir Anlamda Ülkemizin En Eski Deniz Bilimleri Kurumu Olma Tecrübesine Sahiptir’’

Ülkemizde “Deniz Bilimleri” konusunda lisansüstü eğitim-öğretim faaliyetlerinin çok özel ve halen gelişmekte olan bir bilim dalı olduğunu vurgulayan Prof. Dr. Adatepe, ülkemiz denizlerinin temel özellikleri ve sorunlarının tespiti amacıyla; periyodik aralıklarla uluslararası standartlarda veri toplamak, bilimsel araştırmalar yapmak, projeler üretip geliştirmek, ülkemizi çevreleyen denizlerimizde uluslararası düzeyde, bilimsel olarak daha etkin ve etkili kılma gayretlerinin devam ettiğinin özellikle belirtilmesi gerektiğini söyledi.

Bu anlamda, ülkemizde deniz bilimlerinin ilk bilimsel çalışmalarının İÜ bünyesinde, Fen Fakültesi’ne bağlı, Hidrobiyoloji Enstitüsü tarafından yapıldığını kaydetti ve şu sözlerle devam etti: “Bu çalışmalar enstitümüzün emektar (ve şu an emekli) gemisi R/V Arar tarafından gerçekleşmiştir. Sözü edilen enstitünün devamı niteliğindeki enstitümüz de bir anlamda ülkemizin en eski deniz bilimleri kurumu olma tecrübesine sahiptir. Bu bağlamda enstitümüzde; ülkemizin hem kamu hem de özel sektöründe Deniz Bilimleri konusunda eleman ihtiyacı ve açığının giderilmesi amacıyla yıllardır ortak düzeyde çalışmalar yürütülmüştür. Birçok mezunumuz bu kurumlarda üst düzey görev yapmış ve yapmaktadır. Ayrıca, Deniz Kuvvetleri’nde görev yapan askeri personel, yüksek lisans ve doktora aşamasında enstitümüzü tercih etmiştir ve etmektedir. Bunlara Seyir Hidrografi ve Oşinografi Dairesinin, Kıyı Emniyeti Genel Müdürlüğünün ve diğer deniz kurumlarının personelini de katabiliriz. Kısaca Enstitümüz, uluslararası düzeyde uzmanlar ve araştırıcılar yetiştiren ve yetiştirmeye devam eden bir enstitü olma özelliğini yıllardır sürdürmektedir. Enstitümüz, köklü üniversitemizin katkıları ve kendi gayretleri ile hem ulusal hem de uluslararası düzeyde tercih edilme faaliyetlerini artarak devam ettirmektedir.’’

“4. Ulusal Deniz Bilimleri Konferansı, 2021 Yılında Enstitümüz Tarafından Yapılacaktır’’

Prof. Dr. Adatepe, enstitünün sürdürmekte olduğu etkinliklerden bahsederek konuşmasına şöyle devam etti: “Sıfır Atık ve Deniz Çöpleri Projesi’nde, İstanbul Valiliği ile İl Eylem Planı hazırlanması ve uygulanmasına yönelik olarak oluşturulan komisyonda, enstitümüzün iki daimî öğretim üyesi aktif görev üstlenmektedir. Üniversitemiz Çocuk Üniversitesi kapsamında, 2015 yılından itibaren her yıl bir hafta süre ile «Denizin içinde ne var» isimli eğitim programı, enstitü öğretim üyelerinin katkıları ile düzenlenmektedir. Ayrıca, Avrupa Denizcilik Günü’ne aktif katılım sağlanmaktadır. Tüm bunların yanı sıra, 2020 yılı için planlanan ancak ertelenen, 4. Ulusal Deniz Bilimleri Konferansı da 2021 yılında enstitümüz tarafından yapılacaktır.’’

Prof. Dr. Adatepe konuşmasında, enstitü öğretim üyelerinin güncel ve uluslararası (AB ve diğer dış kaynaklı) projeleri ile önemli/seçilmiş ulusal projelerine de yer verdi. Bu projeler şu şekildedir:

Uluslararası (AB ve diğer dış kaynaklı) Projeler:
1.    MARINA: Marine Knowledge Sharing Platform for Federating Responsible Research and Innovation Communities, AB projesi.
2.    EMODNet Chem2, AB Çerçeve Programı Projesi
3.    EMODNET CHEM3, AB destekli Projesi
4.    Transforming Mediterranean small scale fisheries, WWF destekli proje
5.    Svalbard Adası (Norveç) Çevresinde Seçilmiş Farmasotik Gruplarının ve Hormonların Varlıklarının ve Miktarlarının Tespiti, İTÜ-Kutup Araştırmaları
6.    Svalbard Adası (Norveç) çevresinde suda mikro plastiklerin tip ve türlerinin tespiti, İTÜ-Kutup Araştırmaları projesi
7.    Antarktika çevresinde suda mikro plastiklerin tip ve türlerinin tespiti, İTÜ-Kutup Araştırmaları projesi

Ulusal Önemli/Seçilmiş Projeler:
1.    İstanbul Boğazı ve Marmara Denizi’nde Aurelia aurita (Linnaeus, 1758) Polip ve Efiralarının Mevsimsel Döngüsü ve İklim Değişikliğinin Popülasyon Dinamikleri Üzerindeki Olası Etkisinin Saptanması (TÜBİTAK)
2.    Türkiye Denizlerinde Bütünleşik Kirlilik İzleme Faaliyetleri Kapsamında Zooplankton (Marmara Denizi ve Karadeniz) İzleme ve Fitoplankton (Marmara Denizi) Karşılaştırma Çalışması (TÜBİTAK)
3.    Deniz Dip Tarama Uygulamaları ve Tarama Malzemesinin Çevresel Yönetimi (TÜBİTAK)
4.   Denizde ve Haliç'te Su/Sediment Kalitesi ve Haliç'te Biyoçeşitliliğin İzlenmesi İşi Projesi Kapsamında Fiziksel Oşinografik Değerlendirmeler ile Balık Yumurta ve Larvalarının Laboratuvar Analizlerinin Değerlendirmesi.
5.    Marmara Denizi Kirlilik ve Ekolojik Kalite İzleme Değerlendirme Projesi (TÜBİTAK)
6.    Marmara Denizi Bütünleşik Modelleme Projesi (MARMOD)
7.    Türkiye Deniz Çevresi Stratejisinin Oluşturulması Projesi (ÇŞB, TÜBİTAK MAM)

Deniz Bilimleri ve İşletmeciliği Enstitüsü'nün web sayfasına ulaşmak için tıklayınız.

Haber: Elif TAŞÇI
İÜ Kurumsal İletişim Koordinatörlüğü

İÜ Havacılık Psikolojisi Araştırmaları Enstitüsü Geleceğin Yetkin Havacılık Uzmanlarının Yetiştirilmesine Öncülük Ediyor

İstanbul Üniversitesi (İÜ) Havacılık Psikolojisi Araştırmaları Enstitü Havacılık psikolojisi alanında bilimsel bilgi üretmek, üretilen bu bilgiyi havacılık sektörünün ihtiyaçlarını karşılamak üzere kullanmak, havacılık psikolojisi alanında çalışacak uzman personelin ve araştırmacıların yetiştirilmesi amacıyla lisansüstü eğitimler vermektedir. Verdiği lisansüstü eğitim, ürettiği bilimsel bilgi ve havacılık sektörüne sunduğu hizmetle havacılık psikolojisi alanında ülkemizin önde gelen bir enstitüsü olma idealini taşımaktadır. Bu kurumu sizlere daha iyi anlatabilmek için Havacılık Psikolojisi Araştırmaları Enstitü Müdürü ve Uygulamalı Psikoloji Ana Bilim Dalı'ndan Prof. Dr. Pınar Ünsal ile konuştuk.


Enstitünün kuruluş amacı ve kuruluş süreci hakkında bilgi veren Prof. Dr. Ünsal: “Enstitü Havacılık Psikolojisi alanında uzman yetiştirecek lisansüstü programlar açmak ve İstanbul Üniversitesi ile THY arasında 2014 yılından itibaren başlanan ve 2016 yılında devam eden, endüstri-sanayi işbirliğini sağlamak amacıyla oluşturulan protokoller doğrultusunda, havacılık sektörüne psikoloji odaklı araştırmalar ve uygulamalar ile hizmet vermek amacıyla 2017 yılında kurulmuştur” dedi.

"Enstitümüz Endüstri - Sanayi İşbirliği Ödülüne Layık Görülmüştür”

İÜ Havacılık Psikolojisi Araştırmaları Enstitüsü gerçekleştirmek üzere hedefler ortaya koymuştur. İlk olarak 2018 yılında Havacılık Psikolojisi Ana Bilim Dalı'nın kuruluşu gerçekleştirilmiştir. 2019 yılında ise Yüksek Öğretim Kurulu kararı ile “Havacılık Psikolojisi” alanında yüksek lisans programı açma talebi kabul edilmiştir. 2019-2020 bahar yarıyılından itibaren enstitünün yüksek lisans programı açtığını belirten Prof. Dr. Ünsal: “Enstitümüz ilk kurulduğu yıl olan 2017’de İstanbul Üniversitesi’nin YÖK tarafından verilen Endüstri - Sanayi işbirliği ödülüne almasına vesile olmuştur. Üniversitemizin bu ödüle layık görülmesinin sebebi Türk Hava Yolları ile pilot seçme ve değerlendirme hizmetinin yerlileştirilmesine yönelik yaptığı çalışmalardır” diyerek enstitünün gerçekleştirdiği ikinci hedefi açıkladı.

“Türkiye’de Bu Alanda Kurulan İlk Enstitü Olmanın Mutluluğunu Yaşıyoruz”

Havacılık Psikolojisi Araştırmaları Enstitüsü’nün gerçekleştirmek istediği en önemli hedefi hakkında Prof. Dr. Ünsal bilgi verdi: “Havacılık Psikolojisi Araştırmaları Enstitüsü olarak Türkiye’de bu alanda kurulan ilk enstitü olmanın mutluluğunu yaşamaktayız. En önemli hedeflerimiz arasında bu alanda ülkemize faydalı olabilecek nitelikte, yetkin havacılık psikolojisi uzmanları yetiştirmek, havacılık psikolojisi alanında çok sayıda araştırmalar yapılmasını sağlayarak havacılık psikolojisi alanındaki ulusal-uluslararası bilgi birikimine katkıda bulunmaktır. İlerleyen zamanlarda havacılık psikolojisi alanında dünyada önemli bir yerimizin olmasını hedefliyoruz."

“THY ile Birçok Konudaki İşbirliğimiz Devam Etmektedir”

Prof. Dr. Ünsal THY’nin daha önceden Alman bir şirket olan DLR’dan aldığı bir hizmet olan ikinci pilot aday adaylarının yetkinliklerinin mülakat yoluyla değerlendirilmesinin Havacılık Psikolojisi Araştırmaları Enstitüsü tarafından görevlendirilen İÜ personeli tarafından gerçekleştirilmeye başlandığını ifade ederek devam etti: “Enstitümüz 2017 yılı boyunca bu ücreti hizmeti ücretsiz, 2018, 2019 ve 2020 yılının Mart ayına dek sözleşme karşılığı vermeye devam etmiştir. Çalışmalarımız halen COVID-19 sürecine bağlı olarak durmuş olmakla birlikte, THY ile birçok konudaki işbirliğimiz devam etmektedir."

“Programımızda Verimlilik ve Performansın Yanı Sıra İnsan Psikolojisi ve Fiziksel Sağlığı da Önemsenmektedir”

Havacılık Psikolojisi Araştırma Enstitüsü'nü diğer enstitülerden farklı kılan programlarına ve çalışmalarına değinen Prof. Dr. Ünsal: "Havacılık yönetimi veya pilotaj alanında ülkemizde eğitim veren birçok üniversite olmasına karşın, havacılık psikolojisi alanında lisansüstü eğitim veren başka bir enstitü bulunmamaktadır. Ancak başka üniversitelerde kurulursa da üniversitemizin köklü geçmişi ve alanda deneyimli hocalarının bir tercih sebebi olabileceğini söyleyebilirim” dedi ve dünyada havacılık psikolojisi alanının oldukça yeni olduğunu belirterek konuşmasını sürdürdü: “Bazı üniversitelerin “havacılık psikolojisi” yerine “havacılıkta insan faktörleri” gibi isimler altında bazı programlar açtığını görmekteyiz. Örneğin İngiltere’de Coventry Üniversitesi’nde uzaktan eğitimle yürütülen böyle bir program bulunmaktadır. Benzer bir program yine İngiltere Cranfield Üniversitesi’nde yer almaktadır. Ayrıca, enstitümüz yüksek lisans programı havacılık psikolojisi alanında uzmanlık kazanmak isteyen lisans mezunlarına ve havacılık alanında çalışan (pilot, kabin memuru veya hava trafik kontrolörü gibi) kişilere açıktır. Dünyadaki diğer programlardan farklı olarak, programımızda bulunan derslerde verimlilik ve performansın yanı sıra insan psikolojik ve fiziksel sağlığının da önemsendiğini ve ders konuları arasında daha ağırlıklı olarak kapsandığını düşünüyorum” diyerek havacılık psikolojisinin çok disiplinli bir alan olduğunu vurguladı.


“Öğrencilerimiz Edinmiş Oldukları Bilgilerle THY Bünyesinde İşe Başlayabilirler”

En çok merak edilen konulardan biri olan İÜ Havacılık Psikolojisi Enstitüsünden mezun olan öğrencilerin THY gibi birçok kurumda çalışabileceğini ifade eden Prof. Dr. Ünsal şu şekilde bir açıklamada bulundu:” THY ile 2017’den itibaren devam eden bir işbirliğimiz var. Önceden ifade ettiğim üzere, ikinci pilot aday adaylarının yetkinliklerinin mülakatlar yoluyla değerlendirilmesi sürecini yürütmekteyiz. İki kurum olarak, ilerleyen zamanlarda bu işbirliğimizi daha farklı hizmetlerle de genişletmek istiyoruz. Mezun olan öğrencilerimiz edinmiş oldukları bilgilerle THY bünyesindeki eğitim ve insan kaynakları müdürlükleri kapsamında işe başlayabilirler. Maalesef halen bu yönde bir anlaşmamız yok. COVID-19 süreci de havacılık sektörünü olumsuz etkilediğinden bu tür anlaşmaların yapılması da kısa dönemde çok mümkün gözükmemektedir.

Öğrencilerimizin bir bölümünün -örneğin programımızdaki öğrencilerin %30’u halen THY personeli- olduğunu eklemeliyiz. Önümüzdeki dönem içinde de yüksek lisans öğrenci kontenjanımızın bir bölümünün THY personeli için ayrılması planlanmaktadır. Programımızdan mezun olan bir öğrencinin havayolu şirketleri kadar havayolu şirketlerine danışmanlık veren şirketlerde de iş bulma olasılığı bulunmaktadır."

Son olarak, COVID-19 sürecinin havacılık sektörü için büyük olumsuzluklara sebep olduğunu belirten Prof. Dr. Pınar Ünsal bu sürecin sağlıkla aşılmasını dileyerek konuşmasını sona erdirdi.

Havacılık Psikolojisi Araştırmaları Enstitüsü'nün web sayfasına ulaşmak için tıklayınız.

Haber: Gizem AYGÖR
İÜ Kurumsal İletişim Koordinatörlüğü

“İÜ Fen Bilimleri Enstitüsü, Biyolojik Bilimler ile Moleküler Biyoloji ve Genetik Alanlarında 1. Sırada”

Bilim hayatına araştırıcı ve akademik personel yetiştirmek üzere hizmet veren İÜ Fen Bilimleri Enstitüsü toplam 750 öğrencisiyle birlikte çalışmalarına devam etmektedir. Enstitü Müdürü Prof. Dr. Mahmut Çalışkan, enstitünün kuruluş süreci ve tarihinden bahsederek enstitü bünyesindeki ana bilim ve bilim dalları hakkında bilgiler verdi.


İÜ Fen Bilimleri Enstitüsü’nün 2547 sayılı Yüksek Öğretim Kanunu ile 1982 yılında Fen ve Mühendislik dallarında lisansüstü öğretim yaptırmak üzere kurulduğunu belirten Prof. Dr. Mahmut Çalışkan, "Enstitümüzde 28 ana bilim dalında öğretim faaliyetini sürdürmekte iken 667 sayılı KHK ile kapatılan Fatih Üniversitesi'nden lisansüstü öğrenciler aktarılmış ve toplam ana bilim dalı sayısı 33’e yükselmiştir. Daha sonra 2809 sayılı Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanunu'na, 7141 sayılı Kanunun 7. maddesi ile eklenen Ek Madde 182 ile 18.05.2018 tarihi itibariyle İstanbul Üniversitesi-Cerrahpaşa adıyla yeni üniversite kurulduğundan ve ilgili Kanunla Mühendislik Fakültesi ve Orman Fakültesi'nde yer alan Enstitümüze bağlı ana bilim dalları İstanbul Üniversitesi-Cerrahpaşa Lisansüstü Eğitim Enstitüsü Müdürlüğü'ne aktarılmıştır. Şu anda halihazırda 13 ana bilim dalında eğitim-öğretim faaliyetleri sürdürülmektedir” dedi.

“Lisansüstü Eğitimi Fakülte Kadrolarındaki Öğretim Üyeleri Yürütmektedir”

Yüksek lisans programlarında 392, doktora programlarında 354, tezsiz yüksek lisans programlarında ise 4 öğrenci olmak üzere toplam 750 öğrencinin bulunduğunu söyleyen Prof. Dr. Çalışkan, “Fen Fakültesi'nde bulunan Astronomi ve Uzay Bilimleri, Matematik, Fizik, Moleküler Biyoloji ve Genetik ile Biyoloji Ana Bilim Dallarında, Su Bilimleri Fakültesinde bulunan Balıkçılık ve Su Ürünleri İşleme Teknolojisi, Deniz ve İçsu Kaynakları Yönetimi, Su Ürünleri Yetiştiriciliği ve Hastalıkları Ana Bilim Dallarında, Mimarlık Fakültesinde bulunan; Şehir ve Bölge Planlama, Mimarlık ile İç Mimarlık Ana Bilim Dallarında, disiplinler arası program olarak da Enformatik ile Akıllı Ulaşım Sistemleri Ana Bilim Dallarında lisansüstü eğitim yürütülüyor. 667 sayılı KHK ile kapatılan vakıf üniversitesinden aktarılan Biyoteknoloji, Genetik ve Biyomühendislik ile Mühendislik ve Teknoloji Yönetimi Ana Bilim Dallarında da öğrencilerimiz var. İlgili öğrencilerimiz mezun olana kadar ilgili programlar yarı pasif olarak faaliyetlerini sürdürmektedir. Astronomi ve Uzay Bilimleri ana bilim dalımız içinde de yeni kurulan “Astronomy and Astrophysics” adlı İngilizce bir programımız mevcut. Enstitü kadrosunda öğretim üyemiz bulunmuyor, lisansüstü eğitim ve öğretimi fakülte kadrolarındaki öğretim üyeleri yürütmektedir” şeklinde konuştu.

“İÜ Fen Bilimleri Enstitüsü 13 Ana Bilim Dalında Eğitim – Öğretim Faaliyetlerini Sürdürmekte”

Fen Bilimleri Enstitüsü olarak kültür-sanat etkinlikleri düzenlemeyi, lisansüstünde çok disiplinli programların sayısını arttırmayı ve İngilizce programlar açmayı, akademik çalışma sayılarını ve projelerde yer alan öğrenci sayılarını arttırmayı, YÖK'ün belirlediği öncelikli alanlarda ulusal ve uluslararası lisansüstü program sayısını attırmayı hedeflediklerini vurgulayan Prof. Dr. Çalışkan, “Enstitümüzde 13 ana bilim dalı bünyesinde, Akıllı Ulaşım Sistemleri, Astronomi ve Uzay Bilimleri, Astronomi ve Astrofizik (İngilizce), Matematik, Atom ve Molekül Fiziği, Genel Fizik, Katı Hal Fiziği, Matematiksel Fizik, Nükleer Fizik, Yüksek Enerji ve Plazma Fiziği, Moleküler Biyoloji ve Genetik, Botanik, Genel Biyoloji, Hidrobiyoloji, Moleküler Biyoloji, Temel ve Endüstriyel Mikrobiyoloji, Zooloji, Biyoteknoloji, Çevre Biyolojisi ve Ekolojisi, Balıkçılık Teknolojisi ve Yönetimi, Su Ürünleri İşleme Teknolojisi, Deniz Biyolojisi, İçsu Kaynakları ve Yönetimi, Su Ürünleri Yetiştiriciliği, Su Ürünleri Hastalıkları, Enformatik, Büyük Şehir Planlaması ve Yönetimi, Mimarlık ve Yapılı Çevrenin Yenilenmesi, İç Mimarlık programlarımızda lisansüstü eğitim yürütülmekte. Bu programların yanı sıra 667 sayılı KHK ile kapatılan vakıf üniversitesinden aktarılan Biyoteknoloji (Dr) (Ücretli), Genetik ve Biyomühendislik (Ücretli), Mühendislik ve Teknoloji Yönetimi Tezsiz) (Uzaktan Öğretim) (Ücretli), Biyoloji (YL) (Tezli) (Ücretli), Matematik (Ücretli), Matematik (Tezsiz) (Uzaktan Öğretim) (Ücretli), Fizik (Ücretli) programlarımız yarı pasif olarak faaliyetlerini sürdürmekte” ifadelerini kullandı.
 
“Üniversitemiz URAP 2019-2020 Alan Sıralamasında Önemli Bir Başarı Ortaya Koymuştur”

Prof. Dr. Çalışkan, “Su Ürünleri Yetiştiriciliği, Deniz ve İçsu Kaynakları Yönetimi, Fizik ile Şehir ve Bölge Planlama Ana Bilim Dalları'nda ulusal ve uluslararası projeler gerçekleştirildi. Ayrıca enstitümüz bünyesindeki programlar tarafından yürütülen nitelikli çalışmalar sayesinde üniversitemiz URAP 2019-2020 alan sıralamasında önemli bir başarı ortaya koyarak Fen Bilimleri, Biyoloji ve Moleküler Biyoloji ve Genetik bilim alanlarında Türk Üniversiteleri sıralamasında birinciliği elde etti” ifadelerini kullanarak şöyle devam etti: “Enstitümüzde uluslararası katılımlı lisansüstü öğrenci sempozyumu düzenledik ve bunu geleneksel hale getirerek her yıl düzenlemeyi hedefliyoruz. Bununla birlikte gerek doktora öğrencilerimizle (100/2000 doktora burslular dahil), gerekse yüksek lisans öğrencilerimizle her eğitim öğretim yılında bir araya gelerek toplantılar gerçekleştiriyoruz. Enstitü çalışanları olarak da bayramlarda ve yeni yılda bir araya gelerek toplantılar düzenliyoruz. Mezun olan öğrenciler için önümüzdeki yıldan itibaren mezuniyet töreni yapmayı planlıyoruz.”


“Enstitümüzün Birçok Mezunu Şu An Önemli Görevlerde”

Prof. Dr. Çalışkan konuşmasını, “İstanbul Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü Ülkemizin en köklü kuruluşlarından biridir ve çok sayıda mezunu şu an önemli görevlerde bulunmaktadır. Bu büyük ailenin bir ferdi olmak, potansiyel öğrencilerimize ilerideki yaşamlarında ayrıcalıklar getirecektir. En güçlü akademik kadrolardan birine sahip olan enstitümüz akademik performans sıralamalarında yıllardır ilk sırada yer almaktadır. Ayrıca, öğrencilerimiz iyi bir eğitim alırken tarihi yarımada çalışmanın ve yaşamanın ayrıcalığını da yaşayacaklardır. Enstitümüzün başarısında, hep yanımızda olan ve bizleri destekleyen üniversite yönetiminin katkısı büyük. Rektörlüğümüzün vermiş olduğu desteğe dayanarak öğrencileri enstitümüze davet ediyor ve bu büyük ailenin bir parçası olun diyoruz” şeklinde sonlandırdı.

Fen Bilimleri Enstitüsü'nün web sayfasına ulaşmak için tıklayınız.

Haber: Yasemin DURMAZ
İÜ Kurumsal İletişim Koordinatörlüğü

İlk ve Öncü Bir Eğitim Kurumu: İşletme İktisadı Enstitüsü

İstanbul Üniversitesi İşletme İktisadı Enstitüsü Müdürü Prof. Dr. Yakup Selvi, İşletme İktisadı Enstitüsü hakkında bilgi verdi: “İstanbul Üniversitesi, İşletme Fakültesi, İşletme İktisadı Enstitüsü Türkiye'de ve Avrupa'da çağdaş anlamda yönetici ve işletmeci yetiştiren ilk ve öncü eğitim kurumudur. 1950`lerde Türk ekonomisinde liberal politikaların izlenmeye başlanmasıyla özel sektörün hızla gelişmesi, çağdaş işletmecilik bilgileri ile donatılmış yöneticilere duyulan ihtiyacı ortaya çıkarmıştı. O tarihlerde Türkiye`de ayrı bir bilim dalı olarak işletmecilik alanında eğitim veren bir kurum bulunmadığından 1954 yılında Türk iş hayatının önde gelen temsilcilerinden Vehbi Koç ve Nejat Eczacıbaşı`nın girişimleri ile İstanbul Üniversitesi bünyesinde, Harvard Business School`un akademik, Ford Vakfı`nın finansal katkılarıyla İşletme İktisadı Enstitüsü`nün kuruluşu gerçekleşmiştir. Enstitü`nün açacağı programlar Harvard Business School`un yürütmekte olduğu MBA programlarına benzer şekilde ve bu okulun Türkiye`ye gelen hocaları tarafından hazırlanmış, Türkiye`den birçok öğretim elemanı da Harvard Business School`da eğitim alarak Enstitü`nün kadrosunu oluşturmuştur. Bu yönüyle İşletme İktisadı Enstitüsü, Avrupa'da İşletmecilik Alanında Lisansüstü Eğitim vermek üzere kurulmuş ilk okul olarak ilan edilen INSEAD (1957, Fransa)'dan tam üç yıl önce 1954 yılında İstanbul'da, İstanbul Üniversitesi bünyesinde kurulmuştur. 1954 yılından bugüne Türk İş Hayatının ihtiyaçlarına duyarlı, işletmecilik bilim ve uygulamasındaki çağdaş gelişme ve değişmelere uygun olarak gerçekleştirdiği program ve faaliyetleriyle Enstitü, İşletmecilik eğitimindeki benzer girişimlere kaynak olmuş ve örnek teşkil etmiştir. Kamu ve özel sektörde çalışan birçok akademisyenin, siyasi liderin, yöneticinin ve iş insanının yetişmesine katkı sağlamıştır.”

“İşletme İktisadı Enstitüsü Deneyim ve Tecrübesi”

Prof. Dr. Selvi İşletme İktisadı Enstitüsü’nün güncel faaliyetleri hakkında bilgi verdi: “Enstitümüz işletmecilik alanında Tezsiz Yüksek Lisans (MBA) programları düzenlemekte ve geçmişten beri taşıdığı çağdaş işletmecilik bilgileri ile donatılmış yöneticiler yetiştirme misyonunu yerine getirmektedir. Bu programların genel amacı, günümüz rekabet koşullarında iş hayatında başarı hedefleyen çalışanlara ya da yüksek kariyer hedefleri ile iş hayatına atılacak kişilere, uzmanlık alanları ne olursa olsun, güncel işletme yönetimi teorik alt yapısı ile, araştırma, çözümleme, analitik düşünme ve karar verme gibi yetenekleri kazandırmak, bu sayede onların bütüncül bakış açılarını ve yönetim becerilerini geliştirerek onları küresel rekabet ortamına hazırlamaktır. Ayrıca, yöneticiler için oluşturulmuş Yönetici MBA (Executive MBA) programları ile de, iş hayatında belli bir düzeyde tecrübeye ulaşmış kişilerin, stratejik bakış açılarını ve liderlik becerilerini geliştirmek ve onları üst yönetim kademelerine hazırlamak amaçlanmaktadır. Bunların dışında, Finans, İnsan Kaynakları Yönetimi, Muhasebe ve Denetim, Pazarlama, Yönetim ve Strateji, Yönetim Bilişim Sistemleri, Lojistik Yönetimi ve Ulaştırma, Kalite Yönetimi gibi işletmeciliğin alt dallarında da uzmanlık hedefleyen kişiler için Tezsiz Yüksek Lisans programları düzenlenmektedir. Örgün, ikinci öğretim ve hafta sonu gibi farklı zaman aralıklarında bu programlar düzenlenerek, iş hayatının yoğun temposunda çalışan herkesin vakit ayırabileceği bir fırsat sağlanmaktadır. Ayrıca, düzenlenen Uzaktan Eğitim (online) (e-MBA) programı ile yoğun iş ya da aile hayatı veya coğrafi uzaklık gibi nedenlerle yüksek lisans eğitimlerini gerçekleştiremeyen adayların İstanbul Üniversitesi, İşletme Fakültesi, İşletme İktisadı Enstitüsü deneyim ve tecrübesi ile bu hayallerini gerçeğe dönüştürebilmesi sağlanmaktadır.”

“Geniş ve Güçlü Eğitim Kadrosuyla İşletmecilik Alanında Bir Ekol”

Prof. Dr. Selvi İşletme İktisadı Enstitüsü’nü öne çıkaran özelliklerini şu şekilde belirtti: “İşletme İktisadı Enstitüsü, ülkemizde çağdaş anlamda işletmeci ve yönetici yetiştiren ilk eğitim kurumudur. Ayrıca, ülkemizde işletmecilik alanında ilk kez lisansüstü (yüksek lisans) eğitimini başlatan kuruluştur. Bu yönüyle Enstitümüz, diğer birçok okulun kurulmasında örnek teşkil etmiş, yetiştirdiği kadrolar ile Türkiye’de işletmecilik eğitiminin gelişmesine en önemli katkıyı sağlamış eğitim kurumudur. İşletme biliminin Türkiye`deki öncülerince kurulan ve geliştirilen İşletme İktisadı Enstitüsü, geniş ve güçlü eğitim kadrosuyla işletmecilik alanında bir ekoldür. İşletme İktisadı Enstitüsü’nü benzer enstitülerden farklı kılan temel faktörler, çeşitli eğitim ve öğretim yöntemlerinin bir arada kullanılması ve uygulamaya yönelik şekilde grup dinamizminden ve sinerjisinden yararlanılmasıdır. Ülkemizde ilk kez iş hayatından alınmış gerçek işletmecilik sorunlarının tartışıldığı vak`a yöntemini (case study) kullanan ve böylece çağdaş işletmecilik bilgilerinin aktarılması ile yetinmeyip her biri geleceğin yöneticileri olacak adayların iş hayatında karşılaşacakları sorunları analiz etme, sistematik düşünme, tartışma, başkalarının fikirlerinden yararlanma ve birlikte karar verme gibi yeteneklerini geliştirmeyi amaçlayan bir eğitimi uygulayan kurumdur. İşletme İktisadı Enstitüsü, Türkiye`de işletmecilik alanında ilk kez üniversite-İş Hayatı İşbirliğini gerçekleştiren, kuruluşundan bugüne kadar ülkemizin en köklü kamu kuruluşlarına ve özel şirketlerine çok sayıda eğitim ve danışmanlık hizmeti sunan ve projeler geliştiren bir kurumdur. Akademik olanaklarının yanı sıra yeni akıllı binaları, güçlü araç, gereç, ekipman ve kütüphane olanakları ile ülkemizdeki en geniş ve güvenilir altyapı imkanlarına sahip okullardan biridir.”

“Orta Doğu ve Avrasya Bölgesi'nin En İyi Programları Arasında”

Prof. Dr. Selvi: “Enstitümüzün 700’ün üzerinde yüksek lisans öğrencisi bulunmakta ve her yarıyıl yaklaşık 300 – 350 yeni öğrenci Enstitümüz programlarına kabul edilerek ve kayıt yaptırmaktadır. Enstitümüzde Türkçe ve İngilizce olarak beş farklı İşletme Yöneticiliği (Genel İşletmecilik) Tezsiz Yüksek Lisans programı ve Finans, İnsan Kaynakları Yönetimi, Muhasebe ve Denetim, Pazarlama, Yönetim ve Strateji, Yönetim Bilişim Sistemleri, Lojistik Yönetimi ve Ulaştırma, Kalite Yönetimi alanlarında uzmanlaşmayı hedefleyen sekiz Tezsiz Yüksek Lisans programı da sunulmaktadır. İşletme İktisadı Enstitüsü, kuruluş amaçları arasında bulunan “işletmecilik eğitimi ve öğretimi vermek, işletmecilik sorunlarına ilişkin araştırma ve yayın faaliyetlerinde bulunmak, işletmecilik sorunlarına ilişkin danışmanlık hizmetleri üretmek ve sunmak, işletmeci öğretim üyesi ve yönetici yetiştirmek” hedefleri doğrultusunda, iş hayatının ihtiyaç ve taleplerini karşılamaya yönelik proje ve danışmanlık hizmetleri de vermektedir. Çok yönlü ve hızlı değişimlerin yaşandığı günümüzde, işletmeler için işgören yetiştirme ve geliştirme de bir zorunluluk haline gelmiştir. Bu amaçla, İİE, geleneksel programlarına ek olarak, iş hayatının talepleri doğrultusunda, Kısa Süreli Programlar düzenlemektedir. Bu programlar, üst ve orta düzey yöneticiler ve eğitim ihtiyacı olan diğer işgörenlere yöneliktir. Sahip oldukları teorik bilgileri, çeşitli sektörlerdeki deneyimleri ile geliştiren öğretim elemanlarımızın katkılarıyla gerçekleştirilen bu eğitimler, çalışanlara veya işletmelere özgü programlar şeklinde düzenlenebilmektedir. Enstitümüz kurulduğu günden bu yana başarı geleneğini ve ilklerin eğitim kurumu olma özelliğini aralıksız sürdürmektedir. Enstitümüz programları, uzun yıllardır, işletmecilik alanında saygın ve önemli bir değerlendirme kuruluşu olan Eduniversal’in, dekanlar, enstitü müdürleri, iş hayatından profesyoneller, insan kaynakları uzmanları ve öğrencilerin değerlendirmelerine göre yaptığı sıralamada, ülkemizin ve içerisinde yer aldığımız Ortadoğu ve Avrasya bölgesinin en iyi programları arasında gösterilmektedir. Ayrıca, geçmişte olduğu gibi bugün de mezunlarımız, iş hayatının ve ülkemiz ekonomisinin önemli aktörleri arasında yer almakta, birçok şirketin faaliyetlerine yön vermektedir” diyerek İşletme İktisadı Enstitüsü’nün başarılarını vurguladı.

“İstanbul Üniversitesi, İşletme Fakültesi AACSB Akreditasyonuna Sahip Tek Devlet Okuludur”

Prof. Dr. Selvi İşletme İktisadı Enstitüsü'nün sahip olduğu AACSB Akreditasyonu hakkında bilgi verdi: “İstanbul Üniversitesi İşletme Fakültesi ve İşletme İktisadı Enstitüsü programları tüm dünyadaki işletme okullarını akredite eden en önemli kuruluş olan The Association to Advance Collegiate Schools of Business (AACSB) tarafından, 2012 yılında akredite edilmiştir. İşletmecilik eğitiminde mükemmelliğin simgesi olarak görülen AACSB akreditasyonuna dünya genelinde faaliyet gösteren işletme okullarının %5’inden azı sahip olabilmiştir. İşletme okullarının ancak bu küçük kısmı AACSB'nin titiz standartlarını karşılayabilmektedir. İstanbul Üniversitesi, İşletme Fakültesi ve İşletme İktisadı Enstitüsü AACSB’nin akreditasyon için öngördüğü bütün standartları başarı ile yerine getirerek akreditasyon sürecini tamamlamış ve AACSB tarafından akredite edilmiş elit işletme fakülteleri arasında yerini almıştır. Ülkemizde ise ikisi vakıf üniversitesi olmak üzere AACSB akreditasyonuna sahip sadece üç işletme okulu bulunmaktadır. İstanbul Üniversitesi, İşletme Fakültesi AACSB akreditasyonuna sahip tek devlet okuludur. Dünyada işletmecilik alanında en köklü, en itibarlı ve en çok tanınan akreditasyon kurumu olan AACSB’nin Akreditasyon Standartları, eğitim programının devamlı gözden geçirilmesini, meslektaş gözüyle incelemesini, komite incelemelerini ve detaylı stratejik planların geliştirilmesini kapsadığı için; öğrenci kaliteli bir eğitim görmekte, diplomaları tüm dünyada tanınmaktadır.”

Prof. Dr. Selvi ayrıca İşletme İktisadı Enstitüsü’nün özel marşına ve mezunlar derneğine değindi: “Enstitümüzün marşı çok değerli mezunumuz, değerli sanatçı, besteci, söz yazarı, aranjör Selçuk Alagöz tarafından yazılmış ve bestelenmiştir. Kendisi 1988-1989 yıllarında İşletme İktisadı Enstitüsü, Turizm İhtisas Programımızda okurken aldığı ilham ile marşımızı bestelemiştir. İşletme İktisadı Enstitüsünün tüm güçlü yönlerini, vizyonunu, başarılarını bu marşta bulmak, dinlemek ve hissetmek mümkün olmaktadır. İşletme İktisadı Enstitüsü Mezunları Derneği (İMED) 1957 yılında Enstitümüzün ilk mezunları tarafından İstanbul’da kurulmuştur. Günümüzde Ankara ve İzmir’de de şubeleri bulunmaktadır. Ülkemizin en köklü işletme okulunun kurulduğu günden beri vermiş olduğu, dünyanın her yerindeki binlerce mezununun buluşma noktası olan İMED kuşaklar arasındaki entegrasyonu sağlayarak İşletme İktisadı Enstitüsü’ne ait değerlerin geçmişten geleceğe aktarılmasında üstlenici rolünü yerine getirmektedir. Her biri iş dünyasının önemli aktörleri olan mezunların gelecek vizyonlarını, yeni mezunların başarılı olma arzularıyla buluşturma amacında olan İMED, İşletme İktisadı Enstitülü olma ayrıcalığını üyelerine yaşatma niyetiyle 1957 yılından beri çalışmalarını sürdürmektedir."

Ayrıca bilgi almak isteyen adaylar enstitü web sayfası iie.istanbul.edu.tr üzerinden ayrıntılı bilgilere ulaşabilir.

Haber: Melisa ÜNLÜ
İÜ Kurumsal İletişim Koordinatörlüğü

İstanbul Üniversitesi İşletme Fakültesi Muhasebe Enstitüsü

İstanbul Üniversitesi tanıtım günleri kapsamında üniversitemizi tercih edecek öğrenci adaylarına üniversitemizin bünyesinde yer alan enstitülerimizi tanıtmak amacıyla bu enstitülerden biri olan İstanbul Üniversitesi İşletme Fakültesi’ne bağlı Muhasebe Enstitüsü hakkında enstitünün müdürü ve aynı zamanda İstanbul Üniversitesi İşletme Fakültesi Muhasebe Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi olan Prof. Dr. Fatma Lerzan Kavut değerli bilgiler aktardı.

Muhasebe Enstitüsü Müdürü Prof. Dr. Fatma Lerzan Kavut sözlerine, İstanbul Üniversitesi İşletme Fakültesi Muhasebe Enstitüsü’nün 11 Aralık 1970 tarihinde Türkiye’nin ilk İşletme Fakültesi olan, ‘’İstanbul Üniversitesi İşletme Fakültesi’’nin bünyesinde kurulduğunu söyleyerek başladı.

Muhasebe enstitüsünün kuruluş hedefleri ve amaçlarının çok geniş bir vizyona sahip olduğunu belirten Prof. Dr. Kavut, “Ülkemizde muhasebe alanında akademik gelişmeye ve muhasebe mesleğinin kurumsallaşması ve geliştirilmesine katkı sağlamak vizyonu kuruluşun temel gerekçeleridir. Bu gerekçeleri hayata geçiren uygulamalara örnek olarak ‘Bağımsız Muhasebe Uzmanı’ yetiştirme ve ‘Muhasebe Denetçiliği Uzmanlık Programı’ verilebilir. Bu programlarla bugünkü karşılığı ile profesyonel muhasebe mesleği ve bağımsız denetçilik mesleğinin temellerine 1970’li yıllarda dikkat çekilmiştir. Muhasebe Enstitüsü’nde kuruluşundan bugüne kadar geçen yıllar boyunca üstlenilen misyonla; akademik dünya ve iş dünyasına yönelik muhasebe araştırmaları ve uygulama konularını içeren bilimsel kitap, makale ve dergi yayınları yapmak, eğitim programları (konferans, sempozyum, çalıştay, seminer) düzenlemek, muhasebe mesleğindeki sorunlara çözüm üretmek, nitelikli muhasebe akademisyenleri ve muhasebe meslek mensupları kitlesinin oluşturulmasına katkı sağlamak amaç edinilmiştir” dedi.

Muhasebe Enstitüsü’nün, amaçları doğrultusunda, son yıllarda Türkiye’de vak’a metodunun gelişmesine öncülük etme misyonuna ağırlık verdiğini söyleyen Prof. Dr. Kavut, bu alanda düzenli olarak, bilimsel nitelikli çalıştaylar düzenlenmekte olup, aynı zamanda Vak’a kitabı ve Muhasebe Enstitüsü Dergisini yayımlamakta olduğunu vurguladı.

“Muhasebe Alanında Faaliyet Gösteren Tek Fakülte Enstitüsü Olma Niteliğini Korumaktadır”

Ülkemiz yükseköğretim kurumlarının yapılanmasında yıllar içerinde ortaya çıkan çeşitli değişimlere rağmen, Muhasebe Enstitüsü’nün, kuruluşundan bugüne kadar geçen sürede Ülkemizin muhasebe alanında faaliyet gösteren tek Fakülte Enstitüsü olma niteliğini koruduğunu kaydeden Prof. Dr. Kavut, “İstanbul Üniversitesi İşletme Fakültesi öğretim üyelerinin katkıları ile faaliyetlerini sürdüren Muhasebe Enstitüsü kuruluş amaçları doğrultusunda dergi ve çok sayıda kitap yayınlama faaliyeti ile eğitim programı, çalıştay, sempozyum ve seminer düzenleyerek, akademik dünyada birçok ilk’leri başlatmış ve kendinden sonra kurulan benzer kuruluşlara örnek olmuştur” diye ekledi.

Muhasebe Enstitüsü’nün bilimsel faaliyetlere odaklanmış olduğunu belirten Prof. Dr. Kavut, işletmecilik vak’alarının derlendiği “Vak’alar” kitabının her sene düzenli olarak yayımlanmakta olduğunu ve bunu yanı sıra, günümüze kadar Muhasebe Enstitüsü Yayınları çerçevesinde 80 adet bilimsel kitap yayımlanmış olduğunu söyledi. Enstitü tarafından yayımlanan bir diğer düzenli yayının ise ilk basımı 1975 yılında olan ve günümüzde alan endekslerinde de yer alan “Muhasebe Enstitüsü Dergisi” olduğunu da sözlerine ekleyerek şöyle devam etti:

“Muhasebe Enstitüsü, alanında önemli bir etkinlik olan ‘Türkiye Muhasebe Eğitimi Sempozyumları'nı 1979 yılında ilk olarak başlatan kurumdur. Muhasebe Eğitimi Sempozyumları'nın düzenli olarak yapılmasında/yaşatılmasında önemli katkılar sağlayarak 2000, 2004, 2012 yıllarında ve Muhasebe Eğitimi Sempozyumları'nın 40. Yılı olan 2019 yılında da ‘XXXVIII. Türkiye Muhasebe Eğitimi Sempozyumu’ 19-23 Nisan 2019 tarihleri arasından Pamukkale’de gerçekleştirilmiştir. Enstitümüz öğrenci odaklı faaliyetler arasında, Nisan 2019’da İstanbul Üniversitesi Teknoloji Transfer Ofisi ve Mazars Denge Türkiye Ofisi işbirliği ile muhasebe ve finans öğrencilerinin katıldığı "Şimdi Dersin Girişim" yarışması, Aralık 2018 ve Nisan 2019’da. KPMG Türkiye ofisi ile ortaklaşa ‘Denetim, Vergi, Danışmanlık Dünyasında Kariyer’ başlıklı panel ve Aralık 2018’de hem öğrencilere hem uygulamacılara yönelik olarak ‘TMS – BOBI FRS Karşılaştırması’ başlıklı bir seminer düzenlenmiştir.”

Öğrencilere ve muhasebe mesleği uygulamacılarına yönelik olarak Aralık 2017’de ‘UFRS ve Büyük ve Orta Boy İşletmeler için Finansal Raporlama Standartları Karşılaştırması’ ve ‘Entegre Raporlama’ başlıklı bilimsel toplantıların düzenlendiğini söyleyen Prof. Dr. Kavut, “Öğrenciler, akademisyenler ve iş dünyasından yönelik olarak; Aralık 2016’da ‘Yerel Finansal Raporlama Çerçevesi Taslağı’ başlıklı seminer ve ayrıca Uluslararası Suistimal İnceleme Uzmanları Derneği (ACFE Türkiye) ile ‘Çalışan Suistimallerinin Şirketler Üzerindeki Etkileri, Tespiti ve Önlenmesine İlişkin Çözüm Önerileri’ başlıklı seminerler düzenlemiştir” dedi.

“Türkiye’de Muhasebe Alanında Çalışmalar Yapmak Üzere Bir Üniversite ve Fakülte Bünyesinde Kurulmuş Olan İlk ve Tek Enstitüdür”

Temmuz 2020 itibariyle benzer statüde başka bir enstitünün var olmadığını söyleyen Prof. Dr. Kavut, “Kuruluş yıllarından bugüne kadar geçen sürede alanında öncü niteliğinde pek çok çalışma yapılmıştır. Muhasebe Enstitüsü; ilk defa muhasebe sempozyumu düzenleyen, muhasebe ve denetim meslek mensuplarının yetiştirmesine yönelik eğitimler veren, iş dünyasında muhasebe uygulamalarına yönelik seminerler ve kurslar düzenleyen, uluslararası muhasebe standartlarını ilk defa Türkçeye çevirerek yayımlayan, bilimsel kitap yayınlarına 1973 yılından itibaren başlayan, geçmişten bugüne kadar güncel konularda muhasebe literatürüne önemli katkılar sağlayan birçok kitap çalışmasının yayınlanmasına öncülük eden bir tarihi geçmişe sahiptir” diye ekledi.

Son yılarda Muhasebe Enstitüsü’nü diğer kurumlardan farklı kılan önemli özelliklerden birkaçı da yapmış olduğu yayın faaliyetleri olduğunu vurgulayan Prof. Dr. Kavut, bunların; kapsamında önemli araştırma ve konuları barındıran 2015-2017 yılları arasında yayımlanan ‘Seçmeler’ kitap dizisi, 1975 yılından beri süregelen muhasebe, finans, denetim ve ilişkili konularda bilimsel makale/araştırmalar yayınlayan ’Muhasebe Enstitüsü Dergisi’ ve 2015’de başlatılan halen devam etmekte olan Vak’alar kitap serisi olduğunu ifade etti.

“Muhasebe Enstitüsü'nün Kuruluş Yıllarındaki En Önemli Bilimsel Faaliyetlerinden Biri, Muhasebe Enstitüsü Dergisi’nin Literatüre Kazandırılmış Olmasıdır”

Muhasebe Enstitüsü Dergisi’nin ilk sayısının 1975 yılında yayımlandığını belirten Prof. Dr. Kavut, Muhasebe Enstitüsü Dergisi’nin, iş dünyası ve akademik dünya arasındaki iletişimi kurmaya, bütünleştirmeye yönelik ilk muhasebe dergisi olduğunu ve aynı zamanda akademisyenlerin bilimsel araştırma ve makalelerini paylaştıkları bir platform olması özellikleriyle muhasebe literatürüne ve iş hayatına ciddi katkılar yaptığını, başlangıçta sadece akademisyenlerin eserlerinin yer aldığı bir dergi olduğunu bu dönemde iş dünyasından kişilerin de yazılarının yayımlayarak, muhasebe alanındaki bilimsel çalışmalarla iş hayatındaki uygulamalar arasında bir etkileşim kurabilmeyi hedeflediklerini de sözlerine ekledi.

Muhasebe Enstitüsü Dergisi’nin Türkiye’de akademik bir muhasebe dergisi olmaması ve buna duyulan ihtiyaç düşüncesi ile yayın hayatına başladığını vurgulayan Prof. Dr. Kavut, “Başlangıçta sadece üyelere dağıtılmak için basılan dergimiz ilerleyen dönemlerde çok talep gören popüler bir dergi konumuna gelmiştir. Dergide akademisyenler ve iş dünyası profesyonellerinin yayınları, Muhasebe Enstitüsü'nün faaliyetleri, mesleki eğitimlerin duyuruları ve muhasebe yayınlarını tanıtan kısa yazılara yer almıştır. Ancak yıllar içinde dergi basım yayın maliyetlerinin artması nedeniyle dergimizin sürekliliğini sağlamak zorlaşmış ve 1989 yılında yayımlanan 57-58. sayı ile dergimizin yayınlanmasına ara verilmiştir. Muhasebe Enstitü Dergisi 2018 yılı Temmuz ayında yayımlanan 59. sayısı ile tekrar yayın hayatına dönmüş ve Temmuz 2018 tarihinden itibaren her yılın Ocak ve Temmuz aylarında olmak üzere yılda iki kere yayımlanmaya devam etmektedir. Derginin, ulusal ve uluslararası saygın endekslerde yer alması bugünkü hedefleri arasındadır ve bu yönde çalışmalar devam etmektedir” dedi.

“Ülkemiz Muhasebe Dünyasını, Uluslararası Muhasebe Standartları ile Tanıştırmasıdır”

Muhasebe Enstitüsü dergilerinin önemli bir özelliğinin, Ülkemiz muhasebe dünyasını uluslararası muhasebe standartları ile tanıştırması olduğunu aktaran Prof. Dr. Kavut, günümüzde tüm dünya ve Türkiye’de bilinen ve ülkemiz dâhil birçok ülkede uygulanan Uluslararası Finansal Raporlama Standartlarının (ilgili yıllarda Uluslararası Muhasebe Standartları olarak anılan) dergi tarafından 1977 yılından 1989 yılına kadar ilk Türkçe çevirileri yapılmış olduğunu ve 25 adet muhasebe standardı yayımlanmış olduğunu, uzun yıllar tek Türkçe kaynak niteliğini taşıdığını da vurguladı.

Vak’a Metodu

İstanbul Üniversitesi bünyesinde 1954 yılında kurulan ve 1968 yılında İşletme Fakültesine bağlanmış olan İÜ İşletme Fakültesi İşletme İktisadı Enstitüsü’nün eğitimleri ile tanıştıkları vak’a metodunun başlangıçta yerli vak’a olmaması nedeniyle eğitimini ağırlıklı olarak Harvard Business School vak’alarına dayandığını vurgulayan Prof. Dr. Kavut, “Beş yıldır yayınlanan ve devam etmesi planlanan vak’a kitaplarımızda bugüne kadar 60 adet telif vak’a yer almıştır. Ağırlıklı olarak, Türk işletmelerinde yaşanan olaylara dayandırılarak yazılan vak’aların yazarları, başlangıçta İşletme Fakültesi Muhasebe Ana Bilim Dalı öğretim elemanları olmakla birlikte, son yayında diğer üniversitelerimizdeki öğretim elemanları da değerli katkılarda bulunmuşlardır. Muhasebe Enstitüsünün bu yayınları ile temel amacı: vak’a yazma ve kullanma konusunun yaygınlaşmasına destek sağlamaktır. Muhasebe Enstitüsünün bu kitaplarında bazı vak’alar çözümleriyle yer almakta, diğer vak’aları kullanmak isteyenlere ise vak’a yazarlarınca destek sağlanmaktadır” ifade etti.

Muhasebe Enstitüsü’nün, İstanbul Üniversitesi İşletme Fakültesi ve İşletme İktisadı Enstitüsünün geleneği olan eğitimde vak’a metodunun unutulmaması ve genç kuşaklara aktarılması için Vak’a çalıştayları düzenlediğini söyleyen Prof. Dr. Kavut, “Bu çalıştayların aynı zamanda Vak’a kitabı yayınına da kaynaklık etmesi hedeflenmiştir. Yapılan çalıştaylardan biri; Muhasebe Enstitüsü tarafından Didim’de 28-31 Ağustos 2014’te ve muhasebe eğitiminde vak’a metodunun etkileştirilmesi amacıyla 30 akademisyenin katılımı ile gerçekleştirilmiştir. Vak’a çalıştaylarından bir diğeri, özellikle iş hayatının telif vak’a yazılmasına destek vermesi amacıyla düzenlenen, iş hayatı temsilcileri ve Muhasebe Ana Bilim Dalı öğretim üyelerinin bir bölümünün yer aldığı 28 kişinin katılımıyla gerçekleştirilen İstanbul - İş Hayatı ile Eğitimde Vak’a Metodu Toplantısı’dır. Bu alanda yapılan bir diğer önemli etkinlik; Muhasebe Enstitüsü, Bilecik SMMMO ve Osmaneli Belediyesi tarafından ortaklaşa düzenlenen Bilecik Şeyh Edebali Üniversitesi’nin de destek sağladığı Vak’a Çalıştayı’dır. Ondört üniversitemizden 40 akademisyenin katılımı ile gerçekleşen bu çalıştayda da vak’a metodunun eğitimde nasıl kullanılacağı irdelenmiştir. Bu etkinlikler, aktif çalışma ortamında yürütülerek hem vak’a yönteminin eğitimde nasıl uygulanacağına hem de vak’a yazma tekniği konularına ışık tutmuştur” dedi.

“'Muhasebe’de 50. Yıl' Başlıklı Kitap, Arşiv Niteliği Taşıyan Bir Eserdir”

Muhasebe Enstitüsü tarafından 2018 yılında yayımlanan “Muhasebe’de 50.yıl” başlıklı kitap yoğun çalışmalar sonucu oluşturulan ve arşiv niteliği taşıyan bir eser olduğunu vurgulayan Prof. Dr. Kavut, “Söz konusu kitap, sadece Muhasebe Enstitüsü’nün değil, İstanbul Üniversitesi İşletme Fakültesi’nin, Muhasebe Ana Bilim Dalı’nın ve İÜ İşletme Fakültesi İşletme İktisadı Enstitüsü’nün tarihçesi hakkında önemli bilgileri içermektedir. İşletme Fakültesi Muhasebe Ana Bilim Dalı’nda gerek ebediyete göç etmiş Hocalarımızdan geçmişte bizlere aktarılan, gerekse hayatta olan Hocalarımızın aktarmış olduğu Fakültemizin kuruluşundan günümüze kadar geçen 50 yıllık zaman diliminde, akademik yaşamlardaki anılar ve görüşler oluşan ve ayrıntılı çok özel paylaşımların yer aldığı, Ülkemizde muhasebe mesleği ve muhasebe eğitimi ile ilgilenen tüm tarafların kullanabileceği tarihi bir eser niteliğindedir” diye ekledi.

Türkiye Muhasebe Eğitimi Sempozyumu

Türkiye Muhasebe Eğitimi Sempozyumu, 2019 yılında 40 yılını geride bırakmış ve Muhasebe Enstitüsü’nün ev sahipliğinde 5. defa olmakla beraber 38.’si düzenlendiğini belirten Prof. Dr. Kavut, XXXVIII. Türkiye Muhasebe Eğitimi Sempozyumu’nun 19-23 Nisan 2019 tarihlerinde Denizli’nin Pamukkale ilçesinde düzenlendiğini ve sempozyumum temasının “Kırk Yılın Muhasebesi ve Yeni Hayallerimiz” olarak seçildiğini, temel amacının ise, geçmişimizi bilmek, bugünümüzde nerede ve ne yapmakta olduğumuzu görmek ve geleceğimizde muhasebe mesleğini ve meslek mensuplarını nelerin beklediğinin tartışılıp konuşulması olduğunu vurguladı.

Bu bilgilerin ardından sözlerine şöyle devam etti: “Üç gün süren sempozyumumuzda, İstanbul Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Mahmut Ak’ın da katıldığı açılış konuşmalarının ardından ilk günün alt teması olan ‘Geçmişimiz’ konulu bildiriler sunulmuştur. İlk gün sunulan bildirilerde Türkiye’de muhasebe ve muhasebe eğitiminin tarihsel gelişimi ele alınmıştır. İkinci günün alt teması olan ‘Bugünümüz’e ilişkin bildirilerde Türkiye’de muhasebe eğitiminin mevcut durumu üzerine yapılan çalışmalar sunulmuş ve tartışılmıştır. Üçüncü günün alt teması ‘Geleceğimiz’dir ve Türkiye’de muhasebenin ve muhasebe eğitiminin geleceğine ilişkin bildiriler sunulmuştur. Ayrıca bir ‘ilk’ olarak gelecek nesillerimiz olarak nitelediğimiz araştırma görevlisi meslektaşlarımızın konuşmacı olarak yer aldığı özel bir panel gerçekleştirilerek araştırma görevlilerinin sorunları ve beklentileri de tartışılmıştır.”


Muhasebe Yüksek Lisans Programı

İÜ Sosyal Bilimler Enstitüsü lisansüstü programları arasında yer alan ve İşletme Fakültesi bünyesinde; Muhasebe Ana Bilim Dalı tarafından Türkçe ve İngilizce olmak üzere iki “Muhasebe Yüksek Lisans Programı”, yürütüldüğünü söyleyen Prof. Dr. Kavut, “Türkçe ve İngilizce yüksek lisans programlarımızda finansal muhasebe, uluslararası finansal raporlama standartları, uluslararası denetim standartları, iç kontrol-iç denetim, maliyet muhasebesi, yönetim muhasebesi, muhasebe tarihi ve teorisi, vergi uygulamaları alanlarında yüksek lisans düzeyinde eğitim verilerek öğrencilerin lisans düzeyinde elde ettikleri bilgileri bir üst seviyeye taşımaları sağlanmaktadır. Ayrıca yüksek lisans öğrencileri muhasebe alan dersleri dışında, araştırma yöntemleri, bilimsel araştırma teknikleri ve yayın etiği derslerini de alarak çeşitli bilimsel çalışmalar yapmaya hazırlanmaktadırlar” dedi.

İşletme Fakültesi Muhasebe Ana Bilim Dalı bünyesinde ayrıca, Muhasebe Doktora Programı yer aldığını belirten Prof. Dr. Kavut, günümüze kadar muhasebe ve denetim doktora programlarından bugüne kadar 90’dan fazla kişi mezun olmuş ve doktora unvanı kazanmış olduklarının altını çizdi.

Bir diğer lisansüstü programlarının; İÜİF İşletme İktisadı Enstitüsü programları arasında yer alan ve Muhasebe Ana Bilim Dalı tarafından yürütülen “Muhasebe İkinci Öğretim Tezsiz Yüksek Lisans Programı” olduğunu aktaran Prof. Dr. Kavut, İşletme Fakültesi bünyesinde yürütülmekte olan tüm bu lisansüstü programların AACSB International tarafından 2012 yılında akredite edildiğini de sözlerine ekledi.

Gerek Muhasebe Enstitüsü, gerekse Muhasebe Enstitüsü Dergisi’nin kuruluşundan bugüne kadar geçen süreçteki çalışmalara, bilimsel etkinliklere ve gelişmelere ilişkin haberlere, tarihi ve güncel bilgilere daha geniş ve detaylı olarak, Muhasebe Enstitüsü’nün yayınlarından (kitaplar ve dergiler), web sitesinden, sosyal medyadan ve LinkedIn üzerinden ulaşılabilir olduğunu belirten Prof. Dr. Kavut, “LinkedIn ve internet sitemizden Sosyal Bilimler Enstitüsü bünyesindeki Lisansüstü Muhasebe Programlarımız ile İşletme İktisadı Enstitüsünün Muhasebe Yüksek Lisans Programının tanıtım ve duyuruları yapılmaktadır. Ayrıca, internet sayfamızdan son üç yılda yayımlanmış kitaplarımıza ve DergiPark bünyesinden Muhasebe Enstitüsü dergimize elektronik ortamda ulaşılabilmektedir. Bunların yanısıra, Ülkemizdeki tüm muhasebe ve finans öğretim üyelerine e-posta ile ulaşılabilmekte ve kendilerine çalışmalarımız hakkında bilgi verilmektedir” ifade etti.

Paylaşımlarının, başta İstanbul Üniversitesi olmak üzere İşletme Fakültesine ve Muhasebe Enstitüsü’ne ilgiyi giderek arttırdığını aktaran Prof. Dr. Kavut, bu ilgi geçmişte alanında önemli liderlikler yapmış Muhasebe Enstitüsü’nün konumunu daha da güçlendirecek olduğunu söyleyerek sözlerini sonlandırdı.

Muhasebe Enstitüsü İletişim Bağlantıları:
Web: http://muhasebe.istanbul.edu.tr/
LinkedIn: https://www.linkedin.com/in/muhasebe-enstitusu
e-posta: muhasebee@istanbul.edu.tr

Haber: Sedef Başak İKİEL

İÜ Kurumsal İletişim Koordinatörlüğü

İstanbul Üniversitesi Onkoloji Enstitüsü

Enstitü 1982 yılında çıkarılan Yükseköğretim Kanunu’na dayanılarak kurulmuştur. Türkiye’de Ankara, İstanbul ve İzmir’de faaliyet gösteren üç üniversitede kurulmasına izin verilmiştir. İÜ Onkoloji Enstitüsü de kurulan bu üç enstitüden biridir. Amacı onkoloji alanında yüksek lisans ve doktora eğitimi ve bilimsel çalışmalar yapmaktır.  İstanbul Tıp Fakültesi Çapa Kampüsü içerisinde yer alır. Kanser Enstitüsü kavramı İstanbul Üniversitesi’ne yabancı bir kavram değildir. Türkiye’deki ilk kanser tanı ve tedavi merkezi M. Kemal Atatürk’ün 1933 yılında gerçekleştirdiği üniversite reformundan sonra İstanbul Tıp Fakültesi'nde gerçekleştirilmiş ve faaliyetlerine devam etmiştir. O günün şartlarında cerrahi ve radyoterapi tedavileri standart tedaviler iken, günümüzde tıbbi onkolojideki hızlı gelişmeler ön plana çıkmış ve multidisipliner tedavileri standart hale gelmiştir.

YÖK yasasının çıkmasından sonra kurulma izni alınan Onkoloji Enstitüsü, İstanbul Tıp Fakültesi'nin radyasyon onkolojisi binası esas alınarak ve daha sonra çevresine ilave edilen binalarla birlikte onkoloji enstitüsü kompleksine dönüştürülmüştür. Bugün bünyesinde İstanbul Tıp Fakültesi Radyasyon Onkolojisi Ana Bilim Dalı, Tıbbi Onkoloji Bilim Dalı ve 1986 yılında hizmete giren temel onkoloji laboratuvarları bulunmaktadır.
Diğer enstitülerden farkı eğitim ve araştırma hizmetleri yanında hastaların tedavilerini üstlenen bir kanser hastanesine sahip olmasıdır. Bu sayede hastalarımız enstitü içerisinde tedavi hizmetlerine daha kolay ulaşmaktadırlar.


Amacı onkoloji alanında hizmet verecek nitelikli insan yetiştirmek olan onkoloji enstitüsünde birçok alanda yüksek lisans ve doktora eğitimi yapılmaktadır. Üç ana bilim dalı ve bunlara bağlı on iki bilim dalı bulunmaktadır. Bunların dışında İstanbul Tıp Fakültesi bünyesinde bulunan tıbbi onkoloji yan dal uzmanlık öğrencileri, radyasyon onkolojisi asistanları ve tıp fakültesi öğrencileri eğitimlerinin bir bölümünü onkoloji hastanesinde sürdürmektedirler.

İÜ Onkoloji Enstitüsü’nde halen 31 profesör, 6 doçent, 3 yardımcı doçent, 12 uzman doktor, 8 araştırma görevlisi, 7 biyolog, 5 uzmanlık öğrencisi asistan doktor, 1 eczacı, 5 fizikçi, 29 memur, 32 teknisyen, 9 laborant, 37 hemşire ve 12 yardımcı hizmetliden oluşan 198 kişi görev yapmaktadır. 69 öğrenci yüksek lisans ve doktora eğitimine devam etmektedir. Yüksek lisans 35, doktora öğrencisi 34 kişiden oluşmaktadır. Bugüne kadar 284 öğrenci yüksek lisans ve doktorasını tamamlayıp mezun olmuştur. Tıbbi onkoloji yan dal asistan mevcudu 8, radyasyon onkolojisi asistanı mevcudu 6’dır.

Yılda ortalama 5.000 yeni hasta başvurmakta, takip ve kontrole yaklaşık 60.000 hasta çağrılmaktadır. Günde ortalama 250 hastaya radyoterapi uygulanmakta, 70 hasta ayaktan kemoterapi almaktadır. Enstitünün yatak kapasitesi 53’tür. İkinci katta 21 yatak olup bu yatakların 4’ü cerrahi, 5’i brakiterapi uygulanan hastalara aittir. Üçüncü katta ise 19 erişkin hastaya yatak hizmeti sunulabilmektedir. Çocuk servisinde de 13 yatak mevcuttur.

Enstitünün kuruluş amacı olan onkoloji alanında hizmet verecek ve araştırmalar yapabilecek nitelikli insan yetiştirmektir. Bunu gerçekleştirmek adına teşkilatlanmış bir oluşumdur. Eğitimci kadrosu ve laboratuvarlar bunlara göre kurgulanmış olup hizmetlerini eksiksiz sürdürmektedirler. Amaç çağın hastalığı olan kanserde bilinmeyenleri araştırmak ve ortaya çıkarmaktır.

Her enstitüde benzer programlara rastlanılabilir. İÜ Onkoloji Enstitüsü'nün farkı ise eğitimci kadrosu, kurumsal altyapısı ve kurumların deneyimleriyle oluşmaktadır. Enstitünün öğrencilere sağladığımı en önemli avantaj onkoloji kliniği içerisinde hastalara ve öğretim üyelerine yakın olmalarıdır. Hastaların klinik bilgilerine anında sahip olabilmeleri ve çeşitli disiplindeki eğitimcilere çok rahatlıkla ulaşabilmeleridir.


Radyoloji Müzesi

Röntgen ışınlarının keşfedildiği 1895 tarihinden sonra ülkemizde kullanılan ve bu tarihten itibaren titizlikle muhafaza edilen kıymetli bir radyoloji materyali koleksiyonu müze içinde enstitümüzde sergilenmektedir (Örneğin: Hıttorf-Crookes katod ışını tüpleri, sıcak katodlu coolidge x- ışını tüpleri, kenetronlar, radyoterapi ilk döneminde kullanılan cihaz ve aletler). Bu radyoloji materyalinin bir kısmı Osmanlı imparatorluğu döneminde, diğerleri cumhuriyetin kuruluşu döneminde ve 1935 yılından sonra satın alınmış veya Alman Hükümeti'nce bağışlanmıştır. Yine müze içinde, çeşitli dönemlerde ülkemizde ilk defa kullanılan radyoloji cihazlarına ait parçalar bulunmaktadır. Bu kıymetli materyali çalışma dönemi olan 1953-1993 yılları arasında emekli öğretim üyelerimizden Radyofizik Uzmanı Doç. Dr. Seyfettin Kuter muhafaza etmiştir. Bunlara radyoloji, ışın tedavisi ve fizik radyasyon ölçüm cihazları katarak zenginleştirmiştir.

Merkezi Robotik Kemoterapi Hazırlama Ünitesi

Günümüzde birçok kanser hastasının tedavisinin bir bölümünde antineoplastik ilaçlar kullanılmaktadır. Bu ilaçların bir bölümü damar yoluyla hastaya uygulanmaktadır. Hastaya uygulanmadan önce bir hazırlık yapılması gerekir. Bu hazırlık manuel olduğu gibi, makineler ile de yapılabilir. Makinelerle yapılan hazırlamaya robotik kemoterapi hazırlaması diyoruz. Biz uzunca bir süredir bu teknolojiyi kullanarak hazırladığımız serumlar ile hastalarımızın tedavisini sürdürmekteyiz. Gerek çalışan güvenliği gerekse hasta güvenliği bu sistemle daha kolay bir şekilde yapılabilmektedir.

Enstitü İçerisinde Bulunan Diğer Olanaklar:
•    Patoloji-Sitoloji Laboratuarı
•    Uzman Psikiyatrist hekimimiz ve psikoloğumuz İstanbul Tıp Fakültesi Konsültasyon-Liyezon Psikiyatrisi Bilim Dalı ile eşgüdüm içerisinde gereken hastalarımıza destek hizmetini vermektedir.
•    İki hasta bekleme salonu, 100 kişilik kütüphanede kitap, periyodik dergi, Tepegöz, Slayt makinası, Barkovizyon, Multivizyon projeksiyon sistemi bulunmaktadır.
•    Hasta kaydı, muhasebe ve bilimsel çalışmalar için kullanılan bilgisayar ağı.

Onkoloji Enstitüsü'nün web sayfasına ulaşmak için tıklayınız.

Haber: Selcan Rana Genç
İÜ Kurumsal İletişim Koordinatörlüğü

İstanbul Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü 120 Programla Lisansüstü Çalışmalarını Sürdürüyor

İstanbul Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü; 3 fakülte, 3 enstitü, 47 ana bilim dalında 63 yüksek lisans, 52 doktora, 3 tezsiz yüksek lisans, 2 İngilizce dilde yüksek lisans olmak üzere toplam 120 programla lisansüstü çalışmalarını sürdürmeye devam ediyor. Sağlık Bilimleri Enstitüsü bünyesinde İstanbul Tıp Fakültesi, Diş Hekimliği Fakültesi, Eczacılık Fakültesi, Aziz Sancar Deneysel Tıp Araştırma Enstitüsü, Onkoloji Enstitüsü ve Çocuk Sağlığı Enstitüsü'nde eğitim görmekte olan 1805 lisansüstü öğrenci bulunuyor.


1987 Yılında Hizmet Vermeye Başladı

İlgili yönetmeliklerin yürürlüğe girmesi ile 06.09.1982 tarihinde göreve başlayan Sağlık Bilimleri Enstitüsü, 1987 yılında İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi Deneysel Tıp Araştırma ve Uygulama Merkezi’nde (DETAM) 1 Enstitü Sekreteri, 4 memur ve 12 araştırma görevlisi kadrosu ile hizmet vermeye başladı.

18.05.2018 tarihli Resmi Gazete’ de yayımlanan 7141 Yükseköğretim Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun kapsamında İstanbul Üniversitesi’nden ayrılarak İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Lisansüstü Eğitim Enstitüsüne aktarılan Sosyal Bilimler Enstitüsü’nde, 2018-2019 eğitim-öğretim yılı itibariyle Cerrahpaşa Tıp, Veteriner, Florence Nightingale Hemşirelik, Sağlık Bilimleri ve Spor Bilimleri Fakülteleri ve Kardiyoloji, Nörolojik Bilimler, Akciğer Hastalıkları ve Tüberküloz Enstitülerinin ilgili Ana Bilim Dallarında eğitim veriliyor. Halen Enstitüye bağlı olarak İstanbul Tıp, Diş Hekimliği, Eczacılık Fakülteleri ile Aziz Sancar Deneysel Tıp Araştırma, Onkoloji ve Çocuk Sağlığı Enstitülerinin ilgili Ana Bilim Dallarına eğitim verilmektedir.

Toplam 1805 Öğrenciye Lisansüstü Eğitim Veriliyor

Sağlık Bilimleri Enstitüsü 2019 Haziran itibarı ile Enstitü Müdürü Prof. Dr. Zeynep Karakaş, Müdür Yardımcıları Prof. Dr. Müge Sayitoğlu, Doç. Dr. Kıvanç Bektaş Kayhan, Enstitü Sekreteri Sevda Mutlu, Enstitü Kurulu Üyeleri Prof. Dr. Volkan Arısan, Doç. Dr. Ayşe Evrim Bayrak ve Doç. Dr. Meryem Sedef Erdal ile görev yapıyor.

Programlara kayıtlı 585 Yüksek Lisans, 1092 Doktora, 7 Tezsiz Yüksek Lisans, 121 özel öğrenci olmak üzere toplam 1805 öğrenciye 2 öğrenci işleri personeli ile hizmet veriliyor.

İstanbul Tıp Fakültesi'nde İş Sağlığı ve Güvenliği ile Tıbbi Mikrobiyoloji Ana Bilim Dalında Tezsiz Yüksek Lisans eğitimi; Diş Hekimliği Fakültesi Oral Biyoloji ile Aziz Sancar Deneysel Tıp Araştırma Enstitüsü Genetik Ana Bilim Dalında Biyosağlık Bilişimi Programında İngilizce dilde lisansüstü eğitim veriliyor.


Enstitünün Vizyon ve Misyonu

Misyonu sorumluluk sahibi, bilimsel araştırmalarla toplumun gelişen sağlık ihtiyaçlarına cevap verebilen, amacı yaşam boyu öğrenme olan ulusal ve uluslararası düzeyde bilime katkı yapacak, yaratıcı bilimsel düşünceye sahip alanında yetkin bilim adamları yetiştirmek olan Sağlık Bilimleri Enstitüsü’nün vizyonu ise ulusal ve uluslararası düzeyde alanında lider, saygın ve yenilikçi bir kurum olmaya çalışmaktır. Enstitünün ilke ve değerleri ise bilimsel düşünceye ve özgürlüğe sahip, uluslararası standartlara ve iletişime açık, insan haklarına saygılı ve ayrımcılığa karşı, ahlaki değerlere sahip, çevre bilincine ve hassasiyetine sahip, kurum kültürü olan, toplum gelişimine katkıda bulunmayı benimseyen bir kurum olmayı sürdürmektir.

1982-2019 Yılları Arası Mezun Sayısı

Sağlık Bilimleri Enstitüsü’nden 1982- 2019 yılları arasında 2724 yüksek lisans, 2700 doktora, 289 tezsiz yüksek lisans, 440 aktarılan olmak üzere toplam 6153 öğrenci mezun olmuştur. 2019-2020 Güz Yarıyılında ise 135 doktora, 118 tezli yüksek lisans, 3 tezsiz yüksek lisans olmak üzere 256 lisansüstü öğrenci eğitim almıştır.

100/2000 YÖK Doktora Bursu

100/2000 YÖK Doktora Bursu kapsamında öncelikli 100 alanda 2000 öğrenciye YÖK tarafından burs veriliyor. Miktarı 2500 TL olan bursu 2019-2020 güz döneminde üç öncelikli alanda 9 öğrenci kazandı. Buna ek olarak 100/2000 bursiyerlerini destekleyecek ve akademik teşvik yaratacak TÜBİTAK tarafından öğrencilere burs veriliyor.


Sağlık Bilimleri İleri Araştırmalar Dergisi (SABİAD)

İstanbul Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü’nün yayını olan Sağlık Bilimleri İleri Araştırmalar Dergisi (SABİAD), açık erişimli, hakemli, yılda üç kere olmak üzere Şubat, Haziran ve Ekim aylarında yayınlanan bilimsel bir dergidir. Dergi, sağlık bilimleri alanına katkı sağlayan yüksek kalitede akademik çalışmaları yayınlamayı amaçlıyor. Dergi, esas olarak sağlık bilimleri alanına ve ilgili disiplinlerine dair konuların incelendiği, araştırıldığı bir platform sağlıyor. Bilimsel araştırma makalelerine, derleme, vaka sunumu ve editöre mektup yazılarına yer veren derginin hedef kitlesini akademisyenler, araştırmacılar, profesyoneller, öğrenciler ve ilgili mesleki, akademik kurum ve kuruluşlar oluşturuyor.

Sağlık Bilimleri Enstitüsü'nün web sayfasına ulaşmak için tıklayınız.

Haber: Esra Nur Dönmez
İÜ Kurumsal İletişim Koordinatörlüğü

Sosyal Bilimler Enstitüsü Uzmanlaşma Olanağı Sağlıyor

Sosyal Bilimler Enstitüsü, 1982 yılında İstanbul Üniversitesi’ne bağlı olarak kurulmuştur. Enstitü, sosyal bilimler alanında eğitim–öğretim, bilimsel araştırma, yayın ve uygulama yapan bir yükseköğretim kurumudur. Tüm alanlarda uzmanlaşma olanağı sağlayarak eleştirel düşünceye sahip, evrensel ölçekte araştırma yapabilen ve projeler üretebilen araştırmacı/bilim insanı yetiştirmek ve üretilen projeleri toplumun hizmetine sunarak toplumun tüm kesimleri ile işbirliğini geliştirme görevini üstlenen Sosyal Bilimler Enstitüsü, programları uluslararası düzeyde tercih edilen, bilim ve teknoloji dünyası ile bağları gelişmiş, güvenilir, saygın bir eğitim ve araştırma kurumu olma amacıyla çalışmalarını sürdürüyor.

Atatürk İlkelerini ve Cumhuriyet kazanımlarını koruma ve yüceltme ilkesini benimseyen Sosyal Bilimler Enstitüsü, bilimsel etik değerler ile özgür araştırma koşullarına ve yaratıcı eğitim anlayışına sahip bir kurumdur.

40 Ana Bilim Dalı, 39 Bilim Dalı, 2 Ana Sanat Dalı ve 7 Sanat Dalı

Lisansüstü Eğitim – Öğretim Enstitülerinin Teşkilât ve İşleyiş Yönetmeliği hükümleri çerçevesinde faaliyette bulunan enstitünün enstitü müdürü, enstitü kurulu ve enstitü yönetim kurulu olmak üzere üç ayrı organı bulunmaktadır. Enstitünün ana bilim ve ana sanat dalları; Edebiyat, İktisat, İşletme, Siyasal Bilgiler, Hukuk, İletişim ve İlâhiyat Fakülteleri ile İstanbul Üniversitesi Devlet Konservatuvarı'nın bölümlerinden oluşurlar ve bu bölümlerle aynı adları taşırlar. Fakültelerin ve konservatuvarın bölüm başkanları, aynı zamanda enstitü ana bilim veya enstitü ana sanat dalının da başkanıdırlar.

2006-2007 Eğitim Öğretim yılı itibarıyla 40 Ana Bilim Dalı, 39 Bilim Dalı, 2 Ana Sanat Dalı, 7 Sanat Dalı ile disiplinlerarası eğitim vermek üzere yine Enstitüye bağlı Avrupa Birliği ve İstanbul Araştırmaları Ana Bilim Dalları; Yabancı Dil Olarak Türkçe, Para, Sermaye Piyasaları ve Finansal Kurumlar, Sosyal Yapı- Sosyal Değişme, Kadın Çalışmaları ve Hastane ve Sağlık Kuruluşlarında Yönetim Bilim Dallarında Yüksek Lisans, Doktora ve Sanatta Yeterlik programları yürütülmektedir. Ayrıca, 2000-2001 öğretim yılından itibaren, Ortaöğretim Alan Öğretmenliği Ana bilim Dalına bağlı olarak, Türk Dili ve Edebiyatı Öğretmenliği, Felsefe Grubu Öğretmenliği, Tarih Öğretmenliği, Coğrafya Öğretmenliği, Müzik Öğretmenliği ve Beden Eğitimi Öğretmenliği'nde eğitim veren tezsiz yüksek lisans programları yürütülmektedir.


Enstitünün Toplam 5212 Öğrencisi Bulunmaktadır

Enstitünün, 2006-2007 Eğitim-Öğretim yılı itibariyle 3128 Tezli Yüksek Lisans, 469 Tezsiz Yüksek Lisans, 1589 Doktora ve 26 Sanatta Yeterlik programlarına kayıtlı toplam 5212 öğrencisi bulunmaktadır. Ayrıca, Hükümetimiz burslusu olarak 2006-2007 Eğitim – Öğretim Yılı itibarıyla, Azerbaycan, Kazakistan, Kırgızistan, Tacikistan, Kosova, Makedonya, Bosna – Hersek ve Arnavutluk gibi Türk Cumhuriyetleri ve akraba toplulukları ile İran, Irak, Mısır, Sudan, Tunus, Yemen, Pakistan, Macaristan, Ürdün, Çin, Japonya, Bangladeş ve Kore gibi 42 farklı ülkeye mensup, burslu ve burssuz olmak üzere 192’si erkek, 163’ü kız toplam 355 yabancı uyruklu öğrenci Yüksek Lisans (242) ve Doktora (113) eğitimi görmektedir.

Enstitüye bağlı ana bilim ve bilim dalları ile programlarda yüksek lisans, doktora ve tezsiz yüksek lisans öğrencilerine 445 farklı öğretim üyesi tarafından toplam 1338 ders okutulmaktadır. Sosyal Bilimler Enstitüsü ana bilim ve ana sanat dalları lisansüstü programları, Üniversite Senatosu’nca kararlaştırılan asgari muhtevaya uymak şartı ile Enstitü Kurulu’nda görüşülür ve bu kurul tarafından onanır. Sosyal Bilimler Enstitüsü’nde yüksek lisans ve doktora öğrenimi, İstanbul Üniversitesi Lisansüstü Eğitim ve Öğretim Yönetmeliği hükümlerine göre yürütülmektedir.

2547 Sayılı Kanun’un 50d ve 33a maddeleri uyarınca; 30 Araştırma Görevlisi Enstitü kadrosunda bulunmakta olup, ilgili fakültelerde görev yapmaktadırlar. 1982 yılından Mart 2007 tarihine kadar geçen süre içerisinde Enstitümüzden yüksek lisans (7470), doktora (2595) ve tezsiz yüksek lisans (1607) programlarından alanlarında uzmanlık kazanmış toplam 11672 kişi mezun olmuştur.

Sosyal Bilimler Enstitüsü'nün web sayfasına ulaşmak için tıklayınız.

Haber: Hande Nur Ocak
İÜ Kurumsal İletişim Koordinatörlüğü

Türkiye Cumhuriyeti’nde Bakanlar Kurulu Kararıyla Kurulan İlk İlmî Enstitü: Türkiyat

Türkiye Cumhuriyeti’nde Bakanlar Kurulu kararı ile kurulan ilk ilmî enstitü olan Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü; Türkiyat Araştırmaları Bölümü’nde Avrasya Siyasi, Sosyal, Ekonomi ve Kültür Araştırmaları Ana Bilim Dalı, Türk Dili ve Edebiyatı Ana Bilim Dalı, Türk Sanat Tarihi Ana Bilim Dalı ve Türk Tarihi Ana Bilim Dalı olmak üzere 4 ayrı ana bilim dalında eğitim veriyor.


Türkiyat Enstitüsü’nün ilk ve kurucu müdürü, Ord. Prof. Mehmed Fuad Köprülü’dür. Köprülü, Türk Edebiyatı profesörüdür ve 1939 yılına kadar enstitüde müdürlük yapmıştır. Köprülü’den sonra Ord. Prof. Dr. Reşid Rahmeti Arat, Prof. Dr. İsmail Hikmet Ertaylan ve Prof. Dr. Cavit Baysun gibi önemli isimlerin yürüttüğü bu görevi, şu anda Prof. Dr. Mustafa Balcı sürdürüyor.

İstanbul Darülfünûnu Edebiyat Şubesi’ne Bağlı İlim ve Kültür Yuvası

Köprülüzâde Mehmed Fuad (Ord. Prof. Dr. Mehmed Fuad Köprülü), Mustafa Kemal Atatürk tarafından Cumhuriyet’in ilânından sonra, İstanbul Darülfünûnu bünyesinde Türk kültürünü ve medeniyetini dil, edebiyat, folklor gibi sahalarda inceleyecek, araştıracak ve bunların sonuçlarını yayımlayacak bir ilim müessesesi kurmakla görevlendirildi ve buna takriben 12 Kasım 1924’te Atatürk’ün başkanlığındaki Bakanlar Kurulu’nun kararı ile İstanbul Darülfünûnu Edebiyat Şubesi’ne bağlı bir ilim ve kültür yuvası olan Türkiyat Enstitüsü kuruldu.

Türkiyat Enstitüsü, 1924-1982 yılları arasında Türkiyat Enstitüsü, 1982-1991 yılları arasında da Türkiyat Araştırma Merkezi adı ile 67 yıl Edebiyat Fakültesi Dekanlığına bağlı olarak faaliyet gösterdi. Son olarak 16 Ocak 1991’de kabul edilip 24 Ocak 1991 tarihinde Resmî Gazetede yayımlanan 3699 sayılı kanunla İstanbul Üniversitesi Rektörlüğüne bağlı Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü adlı bir teşekkül olarak yeniden yapılandı.
Türkiyat Enstitüsü’nün ilk binası İstanbul Üniversitesi merkez binası girişinde hâlen Profesörler Evi olarak kullanılan binadır. Enstitü, 1948 yılında Beyazıt Hamamı arkasındaki Seyyid Hasan Paşa Medresesi’ne geçti ve 1989 yılından itibaren ise kendisi için özel olarak yapılan Fatih Parkı karşısında Horhor’daki beş katlı 2000 m2 kullanım alanına sahip yeni binasına yerleşti.


Türkiye’nin İlk Üniversitesinin Atatürk Tarafından Kurulan İlk Millî Enstitüsü

Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü’nün misyonu; Türk dili, edebiyatı, tarihi, sanat tarihi ve müziği gibi Türk kültürünün alanlarında yüksek düzeyde eğitim-öğretim ve bilimsel araştırma yapmaktır. Türkiye’nin ilk üniversitesinin Atatürk tarafından kurulan ilk millî enstitüsü olarak vizyonu ise, Türkoloji sahasında ulusal birliği sağlamak, uluslararası ilişkileri geliştirmek, bu sahalardaki araştırmalarda Türkiye üniversitelerine ve başka üniversitelerin araştırma kurumlarına önderlik yapmaktır.

Enstitü Kütüphanesi, 55.000’den Fazla Kitaba Ev Sahipliği Yapmaktadır

Enstitü kütüphanesinin çekirdeğini, 1922 yılında Sovyet türkoloğu Nikolay A. Katanov’un 3000 altın liraya alınan 7325 ciltlik kütüphanesi oluşturdu. 1931 yılında satın alma yolu ile 10.000’den fazla kitaba sahip olan kütüphanede bugün 55.000’den fazla kitap bulunuyor. Yapılan kitap bağışları arasında 1955 yılında Hüseyin Sadettin Arel’in Türk mûsikîsi ağırlıklı kütüphanesi başta olmak üzere 1968 yılında Prof. Dr. Hamit Ongunsu’nun 1971 yılında Halit Ziya Uşaklıgil’in, 1973 yılında Sultan Beg’in, 1974 yılında Prof. Ahmet Hamdi Tanpınar’ın, 1980 yılında Mehmet Behçet Yazar’ın, 1995’te Prof. Dr. Muharrem Ergin’in, 2000 yılında Prof. Dr. Osman Nedim Tuna’nın ve Prof. Dr. Oktay Aslanapa’nın bağış kitapları sayılabilir. Bütün bunlara ilâveten Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü öğrenci ile öğretim üye ve yardımcılarının hazırladıkları 2360 travay, lisans, yüksek lisans ve doktora tezi de kütüphanenin özel bir bölümünü teşkil ediyor.

İki Ayrı Sahada Yayın

Türkiyat Enstitüsü, monografi ve periyodik olmak üzere iki ayrı sahada yayın yaptı. İlk seri olan müstakil monografilere 1927 yılında V. V. Bartold’un Orta Asya Türk Tarihi Hakkında Dersler adlı eseri yayımlanarak başlandı ve monografiler serisinde 1945 yılına kadar 25 cilt eser yayımlandı. Edebiyat Fakültesi’nin yayınları fakülte yayını olarak yayımlama kararı üzerine ise monografi yayını sona erdi.

1970’li yıllarda Türkiyat Enstitüsü mensuplarının yeni bir çalışma içerisine girmesiyle başlayan ve Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşunun 50. yıl dönümü dolayısı ile düzenlenen I. Milletler Arası Türkoloji Kongresi ile başlayan konferans, kongre ve sempozyumlar günümüzde devam ediyor.

Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü'nün web sayfasına ulaşmak için tıklayınız.

Haber: Elif TAŞÇI
İÜ Kurumsal İletişim Koordinatörlüğü

İÜ Çocuk Sağlığı Enstitüsü’nde Çocuk Sağlığı Alanında Eğitim, Araştırma ve Sağlık Hizmetleri Sunuluyor

Çocuk sağlığı alanında lisansüstü düzeyde eğitim etkinliklerini ve çocuk sağlığı sorunlarının çözümüne katkı sunmayı amaçlayan bilimsel araştırmaları yürütmekte olan İstanbul Üniversitesi Çocuk Sağlığı Enstitüsü, koruyucu sağlık hizmetleri başta olmak üzere pediatrinin çeşitli dallarında sağlık hizmetleri veriyor.


Lisansüstü düzeyde eğitim öğretim yapılması amacıyla 1982 yılında kurulan İstanbul Üniversitesi Çocuk Sağlığı Enstitüsü, kuruluşundan itibaren İstanbul Tıp Fakültesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Ana Bilim Dalı ile personel, servis, laboratuvar, dershane, kütüphane ve poliklinik çalışmalarını ortaklaşa yürütüyor.

Farklı Disiplinlerden Araştırmacılar ve Öğretim Üyeleri Çalışıyor

1994 yılından 2009 yılına kadar İstanbul Tıp Fakültesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Ana Bilim Dalı ile işbirliği içinde Kadın ve Çocuk Sağlığı Eğitim ve Araştırma Birimi’nde eğitim, araştırma ve sağlık hizmetlerinin sunulduğu Çocuk Sağlığı Enstitüsü’nde, tıpta uzmanlık öğrencileri, çocuk hastalıkları uzmanları ve yan dal uzmanlarının yanı sıra halk sağlığı, ruh sağlığı, demografi, sosyoloji, antropoloji, pedagoji ve beslenme, biyoistatistik, biyokimya, biyoloji, moleküler genetik, fizyoterapi disiplinlerinde araştırmacılar ile öğretim üyeleri çalışmalarına devam ediyor.

Enstitüde Eğitim Verilen Yüksek Lisans ve Doktora Programları

Lisans mezuniyeti sonrası çalışmaların organizasyonu, koordinasyonu, nezareti ve ilgili bilimsel araştırmaların yönetilmesi amacıyla kurulan İstanbul Üniversitesi Çocuk Sağlığı Enstitüsü’nde, Ana Bilim Dallarının kurulmasına yönelik 1982 tarihli karar ile 3 Ana Bilim Dalı, ilerleyen yıllarda ise Pediatrik Temel Bilimler Ana Bilim Dalı’na bağlı 9 Bilim Dalı kuruldu.

İstanbul Üniversitesi Çocuk Sağlığı Enstitüsü, Enstitü müdürü Prof. Dr. Emine Gülbin Gökçay ve Müdür Yardımcısı Prof. Dr. Cevdet Özdemir ile görev yapıyor. Enstitüde, Ana–Çocuk Sağlığı, Gelişim Nörolojisi, Çocuk Beslenmesi, Çocuk Metabolizması, Tıbbi Genetik, Oksoloji, Neonotoloji, Çocuk Nefrolojisi, İnfeksiyon Hastalıkları, Acil Pediatri ve Pediatrik Hematoloji-Onkoloji alanlarında yüksek lisans eğitimi, Ergen Sağlığı ile Sosyal Pediatri dalında doktora eğitimi veriliyor.

6 Yeni Doktora Programı Teklifi

Yükseköğretim Kurulu’nun 06.02.2020 tarihli Yürütme Kurulu’nda Nadir Hastalıklar Ana Bilim Dalı’nın kurulmasına karar verilen Çocuk Sağlığı Enstitüsü’nde ayrıca 6 yeni doktora programı açılma teklifinde bulunuldu.

Kuruluşunda 12 Yüksek Lisans öğrencisiyle eğitime başlayan İstanbul Üniversitesi Çocuk Sağlığı Enstitüsü’nde bugüne kadar 185 yüksek lisans, 7 doktora öğrencisi olmak üzere toplam 192 öğrenci mezun oldu, halen 62 lisansüstü öğrenci eğitimini sürdürüyor.


Tıpta Uzmanlık Eğitimi

Kurulduğu yıldan itibaren tıpta uzmanlık eğitiminin sürdürüldüğü Çocuk Sağlığı Enstitüsü’nde, bugüne kadar 111 Tıpta Uzmanlık Öğrencisi eğitimlerini başarı ile tamamlamıştır. Halen 5 Tıpta Uzmanlık Öğrencisi uzmanlık eğitimini sürdürüyor. Çocuk Sağlığı Enstitüsü’nün Tıpta Uzmanlık Öğrencilerinden Uzm. Dr. Mehmet Yıldız 2017 yılı Aralık ayında yapılan Yan Dal Uzmanlık Sınavı’nda (YDUS) 991 kişi arasından birinci olurken, Uzm. Dr. Fatih Haşlak ise 2018 yılı Aralık ayında yapılan Yan Dal Uzmanlık Sınavı’nda (YDUS) 1102 kişi arasından Türkiye birincisi oldu.

Enstitünün Misyon ve Vizyonu

Misyonu evrensel boyutta multidisipliner alanlarda yetkin kişiler yetiştirerek ülkemiz çocuklarının sağlık kalitesini geliştirip yükseltmek, yeni bilgi ve teknolojiyi kullanarak verdiği ileri düzey eğitim ile çocuk ve ergen sağlığının geliştirilmesini amaçlayan araştırmaları planlayan, yürüten ve uygulayan bilim insanları yetiştirmek olan Çocuk Sağlığı Enstitüsü’nün vizyonu ise çocuk sağlığı alanındaki hizmet, eğitim ve araştırmalarıyla uluslararası düzeyde saygın ve tercih edilen, toplumsal gereksinmelere dayalı çağdaş bilim adamı ve uzman yetiştiren multidisipliner bir kurum olmaktır.

Çocuk Sağlığı Enstitüsü'nün web sayfasına ulaşmak için tıklayınız.

Haber: Esra Nur Dönmez
İÜ Kurumsal İletişim Koordinatörlüğü